BEKO KAVURMA - ELAZIĞ

Elazığ-Malatya yolunun hemen hemen yarısında kavurmacılar cenneti bulunuyor. Yol kenarı yemek mekanları içinde yıldızı bol olanlarından. Millet buralara ailecek gelip kavurmasını yiyip şehrine geri dönüyor. Biz de bu durumla meşgul Malatya’ya doğru yola koyulduk. Yolda bir telefon trafiği… Açız biz, nerelere gidelim. Üç beş konuşma sonrası ortak fikir bizi BEKO’ya yönlendirdi. Meşhur beyaz eşya firmasının bir fabrikası var herhalde buralarda bir yerde onun yanındadır… Bunlar kavurmacı da mı açmış gibi fikir yürütmelerden sonra, karşımıza çıkan tatlı bir dönüşün ilerisinde tabela gözüktü: BEKO Kavurma…Hop yemen yanaştık binanın önüne. Gayet temiz, düzenli. Sinek yok böcek yok. Yol yanı olmasına rağmen toz yok toprak yok. İçeride aileden bayanlar da çalışıyor.


Masalara kurulduk. Ne yiyeceğiz dedik garsona. "Tabelada yazıyor abi" dedi şakayla karışık. Az mı yesek çok mu yesek derken birer porsiyon ile başlayalım yetmezse ilave alırız dedik. Abartmıyorum 5 dakika sonra her birimize birer salata tabağı, birer buğday pilavı ve kiremitte servis edilmiş kavurma geldi. Fotoğraflardan da göreceğiniz gibi sadece et. Üzerinde ne bir süsleme, ne maydanoz, ne baharat hiç birşey yok. Bu iddialı bir yemeğin göstergesidir bilirsiniz. Yani aşçı bize diyor ki: Kardeş benim yemeğim ahanda ortada, öyle otla çöple saklama ihtiyacım, yemeğin lezzetini sosla, baharatla, yakıştırmalarla örtme derdim yok. 


Ben yine de biraz kırmızı biber serptim üzerine. Ama bu bölgelerin et lezzeti, bölge hayvanlarının açık arazide, otlaklarda doğal besinle beslendiğinin bir sonucu. Masaya getirilen kalın taze soğanları ilk kim yiyecek göz atmasından sonra etten ilk çatalı aldık. Hımmm.
Son eti çatal ile ağzımıza yolladıktan sonra, etin bazılarının tandır gibi yumuşacık, bazılarının hafif sert olduğunu söylemeliyim. Bölge halkı sert eti seviyor. Çünkü taze et sert olur diyorlar. Ayrıca etin çeneyi yormasından da hoşlanıyorlar. Biz şehirli insanlar olarak yumuşak eti daha çok seviyoruz. Çenemizi daha çok konuşmalarda yoruyoruz. 


Pilav: Eh… Salata: Yeterli ama alıştığımız yağ ve limon yoğunluğu azdı. Ayran: Lezzetli. Taze Soğanlar: Harika, mide yakmıyor. Et: Lezzetli. Hesap: 1 porsiyon yemek ve içecekler adam başı 30 TL. Lokanta sahibi bize ayrıca Malatya’dan gelme burma kadayıf tatlısı ikram etti ki masanın en lezzetlilerinden birisiydi. Çıtır çıtır, şerbeti yerinde. Bir daha gider miyiz? Buralara yolum düşerse bir daha gidilebilir. Ayrıca bölgedeki diğer kavurmacılar da denenebilir.

   
Not: Bu yazıyı sitedeki mekanların çoğuna birlikte gittiğin TV Yönetmeni dostum Teoman Kozan kaleme aldı. Damak tadına güvendiğim Teoman'dan yeni lezzet duraklarını da kaleme almasını rica ettim. Bir sonraki yazısını sabırsızlıkla bekliyorum. 


EMİN USTA DÖNER - KOZYATAĞI

Siz hiç pazarda döner yediniz mi? Eminim bu soruya şaşıranların sayısı bir hayli fazladır. Semt pazarlarında dönercileri hep görürüz ama sadece döner yemek için semt pazarına gidenlerin olduğunu söylesem ne dersiniz? İstanbul'da Anadolu Yakasında oturan ve damak tadına düşkün olanların bazılarının iyi bildiği Emin Usta Perşembe günü Erenköy, Cuma günü Kozyatağı ve Cumartesi günü Sahrayıcedid semt pazarlarında tezgah açarak seyyar döner satıyor. Ve emin olun pek çok restorandan daha lezzetli döner yapıyor. Ben de yemeden inanamadım ama yedikten sonra lezzetine tam not verdim. Müdavimleri olan ve her daim önünde uzun kuyruklar oluşan Emin Usta'nın sırrı ne? 



Yukarıdaki fotoğrafa bakınca dönerden anlayan herkes çok kaliteli bir yaprak dönerin olduğunu görmüştür. Etin kalitesi ve doğru marinasyon döner işinde en önemli iki nokta. Emin Usta bu doğru formülü yakalamışa benziyor. Biraz yağlı ama bence lezzeti veren de bu zaten... Özellikle tabakta değil ekmek arası yiyecekseniz mutlaka ekmeğin yağa bandırılmış olmasını isteyin. 12.00-14.00 arası devamlı kuyruk var benden söylemesi. Döneri de 15.30 gibi bitiyor haberiniz olsun. 



Döner konusunda çok seçici olan beni bile memnun eden bu döneri ilk 5 arasına almamız gerek diye düşünüyorum. Kuzu-Dana karışımı ideal yağlı ve tadı mükemmel. Cuma günü Kozyatağında Eda Kebabın hemen yanındaki sokakta tezgah açıyor. Dilerseniz sokağa attığı masalarda tabureye oturup yanında fırından sıcacık gelen ekmekle ve salatayla beraber porsiyon yiyebilirsiniz. Soğan da var aslında bir dahaki sefere soğanlı yiyeceğim. Kalite ve fiyat açısından tam not alır. 


METET KÖZDE DÖNER - KUZGUNCUK

İstanbul'da Anadolu Yakasında Boğazın en güzel semtlerinden birisi de Kuzguncuk. Çocukluğumuzda unutulmaz Perihan Abla dizisiyle hafızalara yer eden bu şirin semt son yıllarda bir cazibe merkezi olmayı başardı. Tarihi evleri ve art arda açılan cafe ve restoranlarıyla eski ve yeninin bir araya sorunsuz geçtiği bir yer olmayı başarmış. Keşke biz de toplum olarak bunu başarabilsek. Konumuz döner ve Kuzguncuk'da ün yapan Metet Döneri de nihayet ziyaret etme şansı buluyoruz. Semti gezmeye gelen grupların doldurduğu üst salonda boş bir yer bulup oturuyoruz ama yerimize geçerken pişen dönerin görüntüsü beni cezbetmeyi başarıyor. 


Siparişler hızlıca alınıyor ve masaya küçük bir salata ve turşu ikramı geliyor. Ben pilavüstü döner Ebru ise İskender istiyor. Tabaklar geldiğinde ilk dikkatimi çeken benim dönerin çok fazla pişmemiş olduğu ama bunu şikayet için değil olması gereken bu olduğu için söylüyorum. Eti kurutmamış olmaları çok iyi böylece lezzeti daha iyi alıyorsunuz. Ama "Ben böyle yiyemem" derseniz garsona baştan belirtin. Döner çok lezzetli ve etin kalitesi hemen kendini belli ediyor. Dana-Kuzu karışımının oranını soramadım ama benim damak tadıma uygun. İskenderi Ebru bitiremediği için onun da tadına bakma fırsatım oldu ve beğendim. Salçası da kaliteliydi yanında verdikleri Manda yoğurdu ise mükemmeldi. 


Dönerde ilk 10 içinde olduklarını iddia ediyorlar bence de ilk 10'a girecek kadar lezzetli bir döner sunuyorlar. Döner servisi akşam da devam ediyor 20 gibi gidip döner bulma şansınız var. odun kömüründe pişen döneri iyi yapmalarının sırrı bence sahibi Mehmet Beyin kasaplıktan gelmesi ve eti iyi bilmesi. Yemeğin sonunda şekerpare, sütlaç ya da keçi peynirinden yapılan künefe yiyebilirsiniz. 



PANDELİ RESTORAN - EMİNÖNÜ

İstanbul'un en eski restoranlarından birisi de Eminönü Mısır Çarşısında yer alan tarihi Pandeli. Kuruluşu 1901 yılına kadar uzanan ve başta ulu önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere pek çok dünya liderini ağırlayan mekan bir süredir kapalıydı. Tekrar hizmet vermeye başladığını duyunca hemen soluğu orada aldık. Yemeklere geçmeden önce çoğunuzun Türk filmlerinden hatırlayacağı mavi çinilerle kaplı duvarlardan, restorana çıkan merdivenlerden, harika manzaradan ve kristal avizelerden bahsetmeden olmaz. Bu tarihi binada dekorasyon hiç değişmedi ve bunun bile heyecanını duymak yetiyor insana...


Mavi çinilerin etkisinde kalmamak mümkün değil. Menü kapanmadan önceki ile neredeyse aynı ama ufak değişiklikler olmuş. Türk Mutfağının en güzel örneklerinden seçim yapmak da kolay olmuyor. Ben fırında patlıcanlı kuzu kebabı istedim. Etlerin lokum gibi pişmesinin yanında patlıcanlar kızartıldıktan sonra fırınlanmıştı ve yağı hiç rahatsız etmedi. Zaten hem cevizli kaşık salatada hem de yemeklerdeki yağın kalitesi hemen kendini belli ediyor. 


Ispanak püresi ile servis edilen levrek ızgara ise balıkçılarda bile bulamadığım yumuşaklıkta ve lezzetliydi. Ispanak püresinin de yanına çok yakıştığını söylemeliyiz. Bu yemeklerin yanı sıra en çok tercih edilenler Kağıtta pişirilmiş levrek ve Karadeniz hamsili tereyağlı pilav oluyormuş. Ama yaprak ciğer ve patlıcanlı börek ile servis edilen dönerin de muhteşem olduğunu yiyenlerden öğrendim. Menü çok zengin kuzu incikten, tavuk külbastıya kadar uzanan bir çeşitlilik var. 


Tatlı olarak yine geleneksel Türk tatlılarından tercih yapabilirsiniz. Manda kaymağı ile servis edilen Ayva Tatlısı bu tatlıyı yemeyen beni bile cezbetti ve çok beğendim. tarihi dokuda mükemmel servisle bu deneyimi yaşamak istiyorsanız mutlaka gidin derim. Fiyatlar bir tık pahalı gelebilir ama emin olun buna değer.