DERVİŞAN TESİSLERİ- HATAY (SAMANDAĞ)

Hatay seyahati planlıyorsanız mutlaka uğramanız gereken yerlerin başında Samandağ geliyor. Tarihi güzelliklerin olduğu Samandağ sadece 40 dakika uzaklıkta ve emin olun gittiğinize pişman olmayacaksınız. Beşikli Mağara, Musa Çınarı ve Titus Tünelini gezdikten sonra doğal güzellikler ve tarihi zenginlikler karşısında hayrete düşebilirsiniz. Bu kadar gezip yorulup acıktıktan sonra tavsiyem Dervişan Tesislerine gidip deniz ürünleri ile bir ziyafet çekmeniz. Samandağ bölgesinden taze olarak çıkarılan jumbo karides ve Lagos balığı ile bir ziyafetten bahsediyorum. Samandağ'da sahil tarafında yer alan Dervişan dışarıdan pek cezbedici durmasa da siz bana güvenin ve içeri girin. 


Otel kısmını pas geçin ve alt kattaki restorana girin. Mutfağı ve balıkların yer aldığı tezgahı gezebilir ve sipariş verebilirsiniz. Mezelerle hiç oyalanmadan bence doğrudan olaya girin. İskenderun Körfezinin en çok deniz ürünü çıkan bölgesi olan Samandağ'da herşeyin en tazesini bulmak mümkün. Jumbo Karideslerin büyüklüğüne şaşırarak tanesinin 10 ila 15 TL olduğunu öğrendiğimizde daha da şaşırıyoruz. Hemen 2 adet 15'lik sipariş edip Lagos'a geçiyoruz. Dolaptakilerden en küçüğü 2 kilo 200 gram geliyor ve biz iki kişi olduğumuz için yarısını istiyoruz. Masamıza 3 çeşit salata ve yeşillik geliyor ve hepsi taze. Kızarmış ekmek ve buz gibi bira ile beklememizin sonunda işte karşınızda...


Bir tanesi neredeyse adam doyuran jumbolar kıvamında pişirilmiş ve inanılmaz etli. Şefimiz az önce balıklara bakarken gördüğümüz barbunlardan iki tane kızartmış ve ikram olarak göndermiş. Deniz kokan taze barbunlar masanın asıl sahibi gelmeden rol çalmaya çalışıyor ve neredeyse başarıyor. Ustalık ve iyi malzeme biraraya gelince ortaya kötü lezzet çıkması neredeyse imkansız. İstanbul'da yediğimiz jumbo karidesler buradaki abilerini görse sanırım ayağa kalkıp ceketlerinin önünü iliklerler. 


Lagos bence balıkların 2-3 kralından birisi. Yedi Krallıkta en önde gelenlerden hatta !!! Bu harika balığı pişirmeyi bilmek bir sanat. Daha önce 3-4 farklı yerde yedim ama ne yazık ki işi bilmeyen ellerde heba olduğuna da şahit oldum. Dervişan'da içi sulu sulu kalan ama dışı iyi pişen ızgara lagos 10 üzerinden 10 aldı. Izgara kullanmak diye bir sanat olmalı. 1.100 kg olan balığı nasıl yedik ne zaman bitti bilmiyorum ama inanılmazdı. Fotoğraftaki tabak değil tepsi aman yanlış olmasın. Haa merak edenler için kilosu 140 TL... Zaten toplamda 3 bira ile bu yediklerimize servis ve kuver dahil 270 TL verdik. Helal-i hoş olsun. 


FAHRETTİN USTA BALABAN - ESKİŞEHİR

Eskişehir son dönemde en popüler turizm şehirlerinden biri olmayı başardı. Şehri cazibe merkezi haline getiren Prof. Yılmaz Büyükerşen bunun mimarı. Atatürk Müzesi, Masal şatosu, Bilim parkı, Porsuk kenarı atmosferiyle Eskişehir gezilmesi görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Peki "Eskişehir'de ne yemeli" dediğiniz zaman akla ilk gelenler Çi Börek ve Balaban Kebabı. Balabanı en güzel yapan yerlerin başında yılların eskitemediği Fahrettin Usta geliyor. Burası aynı zamanda Ütülü Kebap olarak da biliniyor. Usta 40 yılı aşan tecrübesiyle hala işinin başında. Pişirmesinden servisine kadar hala ilgileniyor ve sohbetiyle dükkana gelenlere işin inceliklerini anlatıyor. 


Eskiden kömürlü ütüyle başlamış işe. Sonrasında ütü biraz işin dekoru gibi kalmış ama özgün fikir her zaman iş yapar. Balabandaki şiş çok lezzetli ve marine olmadan nasıl bu kadar yumuşak olduğunu anlayamadık. İşin sırrı sanırım etin neresinden alacağını bilmekte. Köfteler ise dana döş ve koldan sulu ve lezzetli. üstüne bolca salçalı sos, yoğurt ve tereyağı ile harika bir lezzet ortaya çıkıyor. İsterseniz tek olarak şiş ya da köfte de yiyebilirsiniz. Biz Balaban kesmeyince ilave olarak birer şiş aldık. Yemeğin yanında şıra içmenizi tavsiye ederim. 


Fahrettin Usta işine saygısı, emeği ve çalışkanlığıyla bir efsane. Siz de Eskişehir'e giderseniz bu lezzeti yemeden dönmeyin. 


ÇAĞDAŞ BÜFE- BOSTANLI-İZMİR

İzmir'de hangi semte giderseniz gidin farklı lezzet durakları bulmanız mümkün. Son dönemde giderek gelişen Bostanlı'da ara sokakların birinde bilenlerin müptelası olduğu bir büfe var: Çağdaş Büfe... Özellikle dilla kaşarlısı dillere destan olan büfeye yıllar önce gitmiştim ve geçenlerde tekrar yeme şansım oldu. Bir kere İstanbul'da büfelerde yediğiniz dilli kaşarlı sandviçi unutun. Sandvicin boyutu da içine konan malzemeler de kat be kat fazla. Burada İstanbul'da konan dilin 4 katını koyarak işe başlıyorlar. Yine bol bol kaşar ve tabii ki İzmir'in olmazsa olmaza doğranmış roka yer alıyor. Turşu ve Rus Salatası ile tamamlanan sandvicin lezzeti inanılmaz. En büyük şoku ise yedikten sonra yaşadık çünkü yediğimiz bu devasa sandvic "küçük" diye geçiyormuş. Büyüğünü kim nasıl yiyor anlayamadık. 



Füme dil gerçekten çok lezzetli ve Rus Salatası içinde bolca patates püresi ile tam bir büfeci tarzı. Roka ve turşu ise tazecik ve lezzeti bütünleştiriyor. Çağdaş Büfe'de sadece dil yok, İzmir'lilerin çok sevdiği ve bir zamanlar Alsancak'da Babanın Yerinde yediğimiz Tavuk-Rus burada da çok tutuluyor. Yine kaşar-sucuk ve yumurtalı sandvici ister Rus Salatalı ister Rus Salatasız yiyebilirsiniz. Yumurtanın küçük bir çembere kırılıp pişirilmesine bayılıyorum. Ben dillinin üstüne ancak yarım yiyebildim ama tadı harikaydı. 



Sabah kahvaltısını burada sandvicle yapan çok insana rastladık. Zaten akşamüstü gibi kapatıyor yani akşam giderseniz kapalı. Erkenden giderseniz sandvic boyutlarına bakarak sipariş verin. Büyük olanı yemek her babayiğidin harcı olmayabilir. İşini böyle iyi ve düzgün yapan yerler mutlaka marka olmayı başarıyor.