Beşiktaş benim çocukluğumda bu kadar hareketli değildi. Yemek için sayısız mekan olmasına rağmen şu andakinin yüzde 20'si kadar bile değildi. Son yıllarda bu kadar hareketlenen semtimde en fazla rağbet gören yerlerin başında Kahvaltı Salonları geliyor. Bu salonlar içinde ne yazık ki yakın zamanda yerinden olan Pando başı çekse de Çakmak Kahvaltı inanılmaz ilgi çekiyor. Beşiktaş Çarşı içinde yer alan Çakmak'da kahvaltı hem lezzetli hem de hesaplı. Tam bir öğrenci semti olan Beşiktaş'ta aranan en büyük özellik de zaten bu...
Burada kahvaltı adına ne ararsanız bulabilirsiniz. Özellikle hafta sonu gidecekseniz sabah uykunuzdan biraz feragat ederek erken gidin yoksa uzun bir sıra beklemek zorunda kalabilirsiniz. Kahvaltı Tabağında klasik Türk Kahvaltısında olması gerekenler size sunuluyor. Beyaz peynir en önemlisi ve buradaki peynirin tadı gerçekten güzel. Zeytin idare eder söğüş ise tazecik. Bu civarda çok sayıda fırın olduğunda ekmek her daim sıcak ve taze. Çay ise bazen iyi bazen vasat artık şansınıza hangisi gelirse. Çay konusunda bir standartları olsa 10 numara olacak.
Buranın asıl mahareti yumurta ve menemende saklı. Benim hayatımda yediğim en iyi menemenlerden birisi desem gerisini siz anlayın. Kaşarlı ya da sade mutlaka menemen yemeniz gerekiyor. Diğer yumurta çeşitleri de efsane... Benim favorim kavurmalı yumurta, ama klasik bir lezzet olan sucuklu yumurtaya da kimse "hayır" diyemez herhalde. İsterseniz beyaz peynirli ya da kaşarlı yumurta da yiyebilirsiniz. Yumurtayı bu kadar kıvamında ve lezzetli yapan çok az yer gördüm.
Buradaki efsane lezzetlerden birisi de Pişi... Ben hayatımda yediğin en lezzetli pişiyi bizim evde babaannemin elinden yedim, bir de geçen sene Bergama'da sağolsun Orçin abimizin kayınvalidesi evinde inanılmaz bir pişi yaptı. Buradaki pişi onlara yaklaşan bir lezzette. Kahvaltıda hamur işin içine girince başka bir boyuta geçiyorsunuz doğrusu. Sahanda sucuk ise benim için olmazsa olmaz. Malzemelerin kaliteli olması lezzete de doğru orantılı olarak yansıyor. Bu noktada kullandıkları tereyağı iyi olmasa bu lezzeti yakalayamazlar.
Ben kahvaltıda tatlı işin sona bırakanlardanım. Bu nedenle de Çakmak Kahvaltı Salonu'nun assolisti Bal-Kaymak masamıza en son olarak teşrif ediyor. Buranın simgesi olan Bal-Kaymak gerçekten mükemmel. Hatta buraya sadece bunu yemek için gelenler bile var. Biliyorum bu ikili nerede buluşursa buluşsun ortaya harika bir lezzet çıkıyor ama burada bir başka oluyor, ya da bana öyle geliyor. Unutmadan servis gayet hızlı ve işini bilen servis elemanları çalışıyor. Mutfakta ise iş bölümü yapılmış ve sistem tıkır tıkır işlediği için aç karnınıza fazla beklemek zorunda kalmıyorsunuz. Fiyatlar gayet hesaplı, içerisi lüks değil ama temiz. Siz de manzara takıntısı olmadan tıka basa kahvaltı etmek istiyorsanız burası tam size göre...
Sinanpaşa Mah. Çelebioğlu Sokak No: 8 Beşiktaş -İstanbul
0212 227 04 85
BALIKÇI KEMAL'İN YERİ - KARAKÖY
Karaköy'de son yıllarda inanılmaz bir hareketlilik
yaşanıyor ve yeme-içme sektörü buraya daha fazla yatırım yapmaya başladı. Şık
ve lüks mekanlar hızla artsa da benim size önereceğim yer tam anlamıyla salaş
bir balıkçı. Galata Köprüsünün yanında balık çarşısıyla başlayan sıra sıra
balıkçıların arasında daha doğrusu köprüye göre en sonunda yer alan Balıkçı
Kemal'in Yeri sizi memnun edecektir. Burası bana sık sık sorulan "Bildiğin
salaş balıkçı var mı" sorusuna da güzel bir cevap olacaktır. Buranın
esnafının da öğle saatlerinde kaçamak yapması mekan hakkında olumlu bir
referans.
Balıkçı Kemal çevredeki pek çok balıkçıya göre daha hesaplı olmasıyla
biliniyor. Yıkık dökük binalar arasında harika bir bahçe ve tertemiz örtülü
masalarıyla önce sizi şaşırtıyor. Sonrasında masaya oturunca arada tel örgü
olsa da motorlar demirli değilse manzarası da keyifli. Bu bölgenin en sakin ve
rahatça sohbet edilebilecek lokasyonunda...Burada klasik bir balıkçı mönüsü
var. Meze tepsisi geliyor ve seçim yapıyorsunuz. Rakı içecekseniz patlıcan
salatası ve acılı ezmeyi tavsiye ederim. Meze tabağında çok çok iyi denecek bir
lezzet belki yok ama kötü meze de yok. Değişik meze yapma uğruna fantastik
denemelere girmemişler. Bira içecekseniz de kalamar tavaları güzel. Kalamarın
yanında midye tava da bulabilirsiniz.
Burada oturup taze balık yememenin imkanı
yok. En hesaplı balığı burada yiyebilirisniz, artık mevsimine ve zevkinize göre
balık seçip fiyatını öğrendikten sonra afiyetle yiyin. Hamsi,İstavrit ve
Sardalye üçlüsünü pişirmesini iyi biliyorlar. Büyük balık severseniz ızgaraları
da çok iyi. Burada kalabalık ve gürültüden uzak keyifli bir içki sofrası için
herşey mevcut. Zaman zaman servis sıkıntılı olabiliyor ama baştan dediğimiz
gibi burası salaş bir mekan ve siz de çıtayı çok yükseğe koymayın.
Burası 30 yıllık deneyimi ve balıkçılıktan
gelmesi nedeniyle balık pişirme konusunda usta. Söylemeyi unutmayalım salata
için malzemeleri de çok iyi seçiyorlar, özellikle roka ve marul taptaze oluyor.
Yemeğin sonunda meyve ya da tatlı olarak irmik tatlısı tavsiye ediyorum. Kışın
giderseniz balık çorbası da içebilirsiniz. Balık-Rakı için kalabalık ve havasız
yerlerden sıkılanlara ilaç gibi gelecek olan mekanda hesap korkusu da
yaşamayacaksınız.
Makaracılar Caddesi No: 3 Karaköy - İstanbul
0532 262 73 05
0532 372 96 54
SİNEM DONDURMA - BURGAZADA
Burgaz adalar içinde en sevdiğim olanı. Burada vakit geçirmek gerçekten çok güzel. Büyükada ve Heybeli'nin kalabalığı ve Arap istilası olmadan ada havası almak, güzel bir şeyler yemek çok güzel. Adada vakit geçirirken özellikle yemek sonrasında motora binmeyi beklerken dondurma yemek güzel oluyor. İskeleye giderken sıralanan restoranlar arasında Sinem Dondurma bu lezzeti size sunuyor. Ben daha önce methini çok duymuştum ama daha yeni tadına bakabildim. Öncelikle sahibi Şeref Bey tam bir futbol hastası ve fanatik Galatasaray'lı olduğu için başı kalabalık değilse bir futbol sohbetinin içinde bulabilirsiniz kendinizi..
Ada hayatında herkes birbirini tanır, Şeref burada herkesin sevdiği bir isim ve dondurması da meşhur. Özellikle sakızlı dondurması çok beğeniliyor. Ben de sakızlı dondurmayı çok beğendim, Ege'de çok yerde yedim ama burada hakkını vererek yapmışlardı. Benim favorim bitter çikolata ile hazırlanan dondurma oldu. Böyle lezzetli çikolatalı dondurma uzun süredir yememiştim. Meyveli olanlar da gerçekten güzel, Karadut ve Çilek çok güzeldi. Beğeniye göre krokanlı ya da fıstıklı da deneyebilir, istediğiniz kombinasyonu yapabilirsiniz.
Meyvelerin kaliteli olması yapılan dondurmanın kalitesini doğrudan etkiliyor bu nedenle mevsiminde kavunlu ve muzlu dondurma tercih edilebilir. Sütlü dondurmada gelen koku sizi çocukluğunuza götürecek kadar güzel. Kağıt Helva içinde de deneyebilirsiniz, helvalar da pek bir lezzetli. Burgaz'a gelip Sinem'de dondurma yemeden dönmek olmaz. Bu lezzete midenizde mutlaka boş yer ayırın.
Adres: Motor iskelesinden çıkınca sağ tarafta
Tel: 0216 351 85 21
T
Ada hayatında herkes birbirini tanır, Şeref burada herkesin sevdiği bir isim ve dondurması da meşhur. Özellikle sakızlı dondurması çok beğeniliyor. Ben de sakızlı dondurmayı çok beğendim, Ege'de çok yerde yedim ama burada hakkını vererek yapmışlardı. Benim favorim bitter çikolata ile hazırlanan dondurma oldu. Böyle lezzetli çikolatalı dondurma uzun süredir yememiştim. Meyveli olanlar da gerçekten güzel, Karadut ve Çilek çok güzeldi. Beğeniye göre krokanlı ya da fıstıklı da deneyebilir, istediğiniz kombinasyonu yapabilirsiniz.
Meyvelerin kaliteli olması yapılan dondurmanın kalitesini doğrudan etkiliyor bu nedenle mevsiminde kavunlu ve muzlu dondurma tercih edilebilir. Sütlü dondurmada gelen koku sizi çocukluğunuza götürecek kadar güzel. Kağıt Helva içinde de deneyebilirsiniz, helvalar da pek bir lezzetli. Burgaz'a gelip Sinem'de dondurma yemeden dönmek olmaz. Bu lezzete midenizde mutlaka boş yer ayırın.
Adres: Motor iskelesinden çıkınca sağ tarafta
Tel: 0216 351 85 21
T
GÜLER PASTANESİ - AYVALIK
Uzun yıllar sonra Ayvalık'ta ilk kez bu kadar uzun zaman geçirdim ve özellikle yediklerimden çok memnun kaldım. Sağolsun Avşar, Paşa ve Adil inanılmaz lezzetler tatmamıza neden oldular. Ama Ayvalık denince akla gelen tatlardan birisi de Güler Pastanesi'nin sakızlı kurabiyesi ve lor tatlısı. Ayvalık'ta çarşının girişinde sağda yer alan dükkanda muhteşem lezzetler sunuluyor. 1946 yılından beri hizmet veren bu pastanede kalite hiç değişmiyor. Dükkan ufak ama özellikle sakızlı kurabiye için uzun kuyruklar oluşuyor. Ayrıca havası otantik. hatta dondurma makineleri bile 1947 yapımı ve İtalya'dan gelmiş.
Burada bir sürü tatlı çeşidi bulabilirsiniz. Hatta sabah erken giderseniz sıcacık lor böreği ile kahvaltı yapma şansınız da olur ama en çok satılan ürünleri Sakızlı Kurabiye. Şahsen ben her gidişimde mutlaka kutu kutu alır götürürüm. Kurabiyede karbonat yerine külsuyu, şeker yerine de üzüm suyu kullanılıyor. Midilli adasından alınan sakızın muhteşem aroması ile birleşince de ortaya harika bir lezzet çıkıyor. Ben 1-2 yerde daha sakızlı kurabiyenin tadına baktım ama burada yapıldığı gibi değildi...
Sakızlı Kurabiyeden sonra en çok ilgi gören ürünleri Lor Tatlısı... Bunun yapımında da özel yöntemler kullanılıyor ama önemli olan bu bölgedeki lorun tadı. Yanında mutlaka sakızlı dondurma yemenizi tavsiye ederim. 1947 yapımı makinede yapılan sakızlı dondurmanın lezzeti mükemmel. Lezzetin sırrını sorunca makinenin yanı sıra Kozak yaylasında beslenen Keçi,İnek ve Koyun sütlerinin tadının etkili olduğunu söylüyorlar.
Pastanenin 2. kuşak temsilcileri Murat ve Özgür kardeşler mesleği işin duayeni Talat Usta'dan öğrenmiş ve sürdürüyorlar. Ev Baklavası, Elmalı Kurabiye ve kuru pasta çeşitleri de bulunan pastanede ürünlerde zeytinyağı kullanılıyor. Ben en çok sakızlı kurabiye seviyorum ama dondurması tek başına bile çok önemli bir lezzet. Yazının başında söylemiştim sabah lor böreğine denk gelirseniz dışarıdaki masalarda oturup çayla birlikte yemenizi tavsiye ederim. Ayrıca üzerine şeker dökülen Girit Böreği de farklı bir lezzet.
Adres: Talatpaşa Cad. No: 34 Ayvalık Merkez - Balıkesir
Tel: 0266 312 15 93
Burada bir sürü tatlı çeşidi bulabilirsiniz. Hatta sabah erken giderseniz sıcacık lor böreği ile kahvaltı yapma şansınız da olur ama en çok satılan ürünleri Sakızlı Kurabiye. Şahsen ben her gidişimde mutlaka kutu kutu alır götürürüm. Kurabiyede karbonat yerine külsuyu, şeker yerine de üzüm suyu kullanılıyor. Midilli adasından alınan sakızın muhteşem aroması ile birleşince de ortaya harika bir lezzet çıkıyor. Ben 1-2 yerde daha sakızlı kurabiyenin tadına baktım ama burada yapıldığı gibi değildi...
Sakızlı Kurabiyeden sonra en çok ilgi gören ürünleri Lor Tatlısı... Bunun yapımında da özel yöntemler kullanılıyor ama önemli olan bu bölgedeki lorun tadı. Yanında mutlaka sakızlı dondurma yemenizi tavsiye ederim. 1947 yapımı makinede yapılan sakızlı dondurmanın lezzeti mükemmel. Lezzetin sırrını sorunca makinenin yanı sıra Kozak yaylasında beslenen Keçi,İnek ve Koyun sütlerinin tadının etkili olduğunu söylüyorlar.
Pastanenin 2. kuşak temsilcileri Murat ve Özgür kardeşler mesleği işin duayeni Talat Usta'dan öğrenmiş ve sürdürüyorlar. Ev Baklavası, Elmalı Kurabiye ve kuru pasta çeşitleri de bulunan pastanede ürünlerde zeytinyağı kullanılıyor. Ben en çok sakızlı kurabiye seviyorum ama dondurması tek başına bile çok önemli bir lezzet. Yazının başında söylemiştim sabah lor böreğine denk gelirseniz dışarıdaki masalarda oturup çayla birlikte yemenizi tavsiye ederim. Ayrıca üzerine şeker dökülen Girit Böreği de farklı bir lezzet.
Adres: Talatpaşa Cad. No: 34 Ayvalık Merkez - Balıkesir
Tel: 0266 312 15 93
SULTANAHMET KÖFTECİSİ SELİM USTA - SULTANAHMET
İstanbul'da köfte yemek için en fazla bilinen adres Sultanahmet. Bu blogu açtığımda daha çok "az bilinen" yerleri yazamaya karar vermiştim onun için de bu herkes tarafından bilinen köfteciyi yazmadım. Ama geçenlerde gidip yediğimde az sayıda da olsa bilmeyenler olduğunu düşünerek yazmaya karar verdim. Sultanahmet Köftecisi Selim Usta'nın başı taklitçilerle dertte. Gerek dükkanın olduğu sırada gerek başka semtlerde taklitçiler o kadar fazla ki... Dükkana dedesinin fotoğrafını asan bile var. Hatta biraz ötede tarihi dükkanın ahşap girişinin aynısını taklit edeni bile gördüm. Siz dikkat edin tam adı "Tarihi Sultanahmet Köftecisi Selim Usta" olan dükkanı bulun.
Öğle saatlerinde giderseniz kuyruktan zaten doğru yerde olduğunuzu anlarsınız. 1920'de Mehmet Seraceddin Efendi tarafından kurulan müessese önce Turan Kebapçısı sonra da Halk Kebapçısı olarak hizmet vermiş. 1953'de babalarının vefatından sonra bayrağı devralan oğulları 1976'da Sultanahmet ismini ekledi ve bugünkü halini aldı. Kuşaktan kuşağa geçen dükkanda şimdi 4. nesil çalışmakta. Bu kadar tarihi bir yerde dükkanın içi de aynen muhafaza edilmiş. Ahşap ayaklı mermer masalar ve ahşap sandalyeler aynı. Ben eskiden ortada soba olduğunu da hatırlıyorum.
Burada isterseniz klasik bir mercimek çorbası ile başlayabilirsiniz. Ben köfte ve yanında piyazdan vazgeçmem. Önce piyazla başlayalım. Fasulye kararında pişmiş, az soğan ve az yeşillik ile tamamlanmış. Harika değil ama lezzetli bir piyaz, köftenin yanında da olmazsa olmaz. Köftenin sırrını ise uzun yıllardır saklıyorlar. O kadar taklidi varken sadece burada bu lezzeti bulmamız işte o sırda saklı. Etin en güzeli hiç baharat katılmadan hazırlanıyor ve ızgarada ustaların maharetiyle tam kararında pişiriliyor. Köftenin hazırlanması kadar pişirilmesi de önemli zaten.
Köftenin yanında yediğim en güzel acı sos servis ediliyor. Köfte ise bence 1 numara. Sıcak sıcak yediğinizde kendinizi tutamazsanız 2 porsiyon hemen bitiyor. Ekmeksiz yerseniz fazla kilo da yapmaz. Ekmekler de güzel. Biber turşusu lezzetli. Ayran kapalı olarak servis ediliyor su olarak Kestane suyu var. Köfte haricinde kuzu şiş de yapıyorlar ama bu köfte varken ona daha sıra gelmedi. Yemeğin sonunda tatlı olarak İrmik Helvası yiyebilirsiniz. Burada kredi kartı geçmiyor hatırlatmakta fayda var.
Ben çok sayıda şube açmalarına rağmen merkezde yani Sultanahmet'te aldığım lezzeti bulamadım. Benim tavsiyem hafta sonunda tarihi bir tur yaparak gezmeniz ve acıkınca burada köfte yemeniz.
Adres: Alemdar Mah. Divan Yolu Cad. No:12 Sultanahmet İstanbul
Tel: 0212 520 05 66
www.sultanahmetkoftesi.com
DÖNERCİ ŞAHİN USTA - KAPALIÇARŞI
İyi döneri bulmak ve bunu sizlere aktarmak için büyük bir çaba içerisinde olduğumu söylemem lazım. Bazı yerler benim için vazgeçilmez ama yeni keşfettiğim hatta keşfetmekte geç kaldığım yerler sıralamayı değiştirebiliyor. Hafta sonunda bir arkadaşımın dükkanına gittiğimde karnımız acıktı ve döner istedik. Kapalıçarşı'da döner yemek istediğiniz zaman tek adresin "Şahin Usta" olduğunu öğrendik. Burasının ününü uzun süredir duymama rağmen ilk kez tadına bakma şansımız oldu. Müdavimlerinin 40 senedir vazgeçemediği lezzet bizi de kendisine hayran bıraktı.
Dükkanı görmek için gittiğimde ise şaşırdım. 3 kişinin içine zor sığdığı ufacık bir dükkanda oturmak imkansız olduğu için sıraya girenler döneri alıp ellerinde sokakta yiyorlar. Sadece bizim insanımız değil turistler de burasını keşfetmiş ve sabırla sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Bayağı uzun bir kuyruk olduğunu söyleyebilirim ama bu lezzeti tatmak için herkes sabırla ve iştahla bekliyor. Tek bir ürüne yönelmek ve onu en iyi şekilde yapmak her zaman tutuyor. Şahin Usta'nın sırrı etin terbiyesinde ve kalitesinde... Hatay'lı olan Şahin Usta mesleğe orada başlamış sonra İstanbul'a gelip Kapalıçarşı Bozkurt Kebapçısında devam etmiş. Saat 15.00'e kadar orada çalışan ustamız 15-18 saatleri arasında dönerli sandviç ve ayran satarak bu işin temelini atmış. Hatta Türkiye'de pide arası döneri ilk yapanın kendisi olduğu söyleniyor. 1969'da ise bu dükkanı açarak günümüze kadar getirmiş. Şahin Dinçer 2010 yılında hayata gözlerini yummuş ama onun başlattığı lezzet aynen devam ediyor.
Döner her zevke göre hazırlanabilir ama Şahin Usta'nın dönerini sevmeyen çıkmaz herhalde. Et çok ama çok lezzetli bunu bastırmamak adına bazı dönercilerde olduğu gibi yeşillik, patates gibi gereksiz eklemeler yapılmamış. İsteyene soğan, domates ve biber turşusu yeterli. Döner soğanla bir başka güzel oluyor. Ben ilk seferinde etin tadını alabilmek adına sade yedim ama soğanla daha güzel oluyor. Burada döneri tırnak pidenin içinde servis ediyorlar. isteyene ekmek arası da yapılıyor ama dönerin yağıyla ıslatılan tırnak pidenin arasında lezzet ikiye katlanıyor. Açık ayranları da efsane tavsiye ederim.
Bazılarına göre pide arası döner için fiyat biraz pahalı. Doğrudur bir büfe için biraz pahalı ama buradaki döner çok özel ve bence bu fiyata değer. Eğer yolunuz Kapalıçarşı civarına düşerse bu döneri yemeden dönmeyin. Hatta bu döneri yemek için gidip isterseniz Kapalıçarşı'yı gezin. Saat 11.30 gibi servis başlıyor ve o kocaman döner 15.00 gibi bitiyor. Yeri de kolay Tramvaydan Çemberlitaş durağında inip Kapalıçarşıya giderken ara sokakta, zaten kalabalıktan mutlaka farkına varırsınız.
Adres: Kılıçlar sokak No: 7 Nuruosmaniye
Tel: 0212 526 52 97 - 0532 313 95 16
Dükkanı görmek için gittiğimde ise şaşırdım. 3 kişinin içine zor sığdığı ufacık bir dükkanda oturmak imkansız olduğu için sıraya girenler döneri alıp ellerinde sokakta yiyorlar. Sadece bizim insanımız değil turistler de burasını keşfetmiş ve sabırla sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Bayağı uzun bir kuyruk olduğunu söyleyebilirim ama bu lezzeti tatmak için herkes sabırla ve iştahla bekliyor. Tek bir ürüne yönelmek ve onu en iyi şekilde yapmak her zaman tutuyor. Şahin Usta'nın sırrı etin terbiyesinde ve kalitesinde... Hatay'lı olan Şahin Usta mesleğe orada başlamış sonra İstanbul'a gelip Kapalıçarşı Bozkurt Kebapçısında devam etmiş. Saat 15.00'e kadar orada çalışan ustamız 15-18 saatleri arasında dönerli sandviç ve ayran satarak bu işin temelini atmış. Hatta Türkiye'de pide arası döneri ilk yapanın kendisi olduğu söyleniyor. 1969'da ise bu dükkanı açarak günümüze kadar getirmiş. Şahin Dinçer 2010 yılında hayata gözlerini yummuş ama onun başlattığı lezzet aynen devam ediyor.
Döner her zevke göre hazırlanabilir ama Şahin Usta'nın dönerini sevmeyen çıkmaz herhalde. Et çok ama çok lezzetli bunu bastırmamak adına bazı dönercilerde olduğu gibi yeşillik, patates gibi gereksiz eklemeler yapılmamış. İsteyene soğan, domates ve biber turşusu yeterli. Döner soğanla bir başka güzel oluyor. Ben ilk seferinde etin tadını alabilmek adına sade yedim ama soğanla daha güzel oluyor. Burada döneri tırnak pidenin içinde servis ediyorlar. isteyene ekmek arası da yapılıyor ama dönerin yağıyla ıslatılan tırnak pidenin arasında lezzet ikiye katlanıyor. Açık ayranları da efsane tavsiye ederim.
Bazılarına göre pide arası döner için fiyat biraz pahalı. Doğrudur bir büfe için biraz pahalı ama buradaki döner çok özel ve bence bu fiyata değer. Eğer yolunuz Kapalıçarşı civarına düşerse bu döneri yemeden dönmeyin. Hatta bu döneri yemek için gidip isterseniz Kapalıçarşı'yı gezin. Saat 11.30 gibi servis başlıyor ve o kocaman döner 15.00 gibi bitiyor. Yeri de kolay Tramvaydan Çemberlitaş durağında inip Kapalıçarşıya giderken ara sokakta, zaten kalabalıktan mutlaka farkına varırsınız.
Adres: Kılıçlar sokak No: 7 Nuruosmaniye
Tel: 0212 526 52 97 - 0532 313 95 16
KALNTERİMİ RESTAURANT - MYTİLENE
Midilli adasındaki son günümüzde feribotun kalkacağı adanın en büyük yerleşim merkezi olan Mytilene'de vakit geçirmeye karar verdik. Burası diğer yerler gibi küçük ve otantik değil daha çok bir şehir havasında. Zaten adada en fazla nüfus burada yaşıyor. 45 dereceyi bulan sıcakta kiralık arabayı teslim ettikten sonra 200 metre yürüdük ve ter içinde kaldık. Yemek için bize önerilen Kalnterimi'yi çarşı içinde bulunca çölde vaha bulmuş gibi sevindik. Gölge ve esen bir yerde adından da anlaşılacağı gibi kaldırımın üstünde şirin bir restoran. Burası feribotu bekleyen Türklerin ve ağzının tadını bilen Yunanlıların uğrak noktası.
Biz gittiğimizde sadece 1 boş masa vardı ve içerisi öğlen ouzosuna gelmiş Yunanlı doluydu. Masamız hazırlandı ve siparişleri almak için gelen kadın garsonumuz Türkçe anladığı için işimiz kolay oldu. Biz 4 gündür ahtapot ve kalamar yemekten bıktığımız için burada farklı şeyler denemek istedik. Ama etraftaki görüntü burada da ahtapot ve kalamarın iyi yapıldığını gösteriyordu. Garsonumuz bize etli yaprak sarma önerdiğinde "Bizde kralı var" dedik ama ısrarla "Bunu başka yerde bulamazsınız" dedi. Ortaya söyledik. Ve sonuçta o haklı çıktı. Üzerine yaptığı harika sos ile yaprak sarma inanılmazdı. Sonra o sosun tarifini de aldık tabii ki...
Yine Greek Salad söyledik ve üzerinde kekikli peynirle mükemmeldi. Ayrıca bizim Kelle Peyniri dediğimiz peynir kızartılarak getirildi ve onu da çok beğendik. Masanın sarma ile birlikte yıldızı ise ot salatası oldu. İçinde radika, kuzukulağı ve turp otu olan bu taze lezzet limonla harika gidiyor. Burada zengin bir zeytinyağlı menüsü var. Yine başka yerlerde de sık sık gördüğümüz ve ufak köfteye benzettiğimiz tabağın içinde aslında bakla olduğunu öğrendiğimizde ise şaşırdık. Yunanlılar mutlaka meze olarak bakla yiyorlar. Burada yine patlıcan ezme yani herse sipariş etmeden duramadık çok güzeldi.
Kabak çiçeğinin hem dolmasını hem de içine peynir koyarak kızartmasını yapıyorlar. Burada menüde İzmir Köfte görünce çok şaşırdım ama deneme şansım olmadı. En sevdiğim balıklardan olan Sardalye ise tam mevsiminde olduğumuz için tercihimiz oldu. İri sardalyeler ızgara pişmiş ve tam kıvamındaydı. İnsan yemeye doyamıyor. Bizde hala ufacık sardalyeler servis ediliyor. Taze balık iyi de pişirilince bir başka oluyor. Ben ızgara köfte istedim ama bizdeki köfteleri düşününce biraz hayal kırıklığına uğradım. Masadaki tek vasat yemek köfteydi.
Burada şarap sosunda ahtapotu da iyi yapıyorlar. Yemeğim sonunda ikram olarak bademli pasta veriyorlar, tadı güzel. Ev yemekleri ve zeytinyağı konusunda başarılı bir yer ama bizim tarafta Ayvalık'taki Paşa Lokantasıyla boy ölçüşemez. Yine de eğer Mytilene'de acıkırsanız ilk tercihiniz burası olmalı. Yemek sonunda gelen hesap adam başı 13 euro oldu.
Adres: Thasou 2 Mytilene - Lesvos
Telefon: 00 30 2251 046577
Biz gittiğimizde sadece 1 boş masa vardı ve içerisi öğlen ouzosuna gelmiş Yunanlı doluydu. Masamız hazırlandı ve siparişleri almak için gelen kadın garsonumuz Türkçe anladığı için işimiz kolay oldu. Biz 4 gündür ahtapot ve kalamar yemekten bıktığımız için burada farklı şeyler denemek istedik. Ama etraftaki görüntü burada da ahtapot ve kalamarın iyi yapıldığını gösteriyordu. Garsonumuz bize etli yaprak sarma önerdiğinde "Bizde kralı var" dedik ama ısrarla "Bunu başka yerde bulamazsınız" dedi. Ortaya söyledik. Ve sonuçta o haklı çıktı. Üzerine yaptığı harika sos ile yaprak sarma inanılmazdı. Sonra o sosun tarifini de aldık tabii ki...
Yine Greek Salad söyledik ve üzerinde kekikli peynirle mükemmeldi. Ayrıca bizim Kelle Peyniri dediğimiz peynir kızartılarak getirildi ve onu da çok beğendik. Masanın sarma ile birlikte yıldızı ise ot salatası oldu. İçinde radika, kuzukulağı ve turp otu olan bu taze lezzet limonla harika gidiyor. Burada zengin bir zeytinyağlı menüsü var. Yine başka yerlerde de sık sık gördüğümüz ve ufak köfteye benzettiğimiz tabağın içinde aslında bakla olduğunu öğrendiğimizde ise şaşırdık. Yunanlılar mutlaka meze olarak bakla yiyorlar. Burada yine patlıcan ezme yani herse sipariş etmeden duramadık çok güzeldi.
Kabak çiçeğinin hem dolmasını hem de içine peynir koyarak kızartmasını yapıyorlar. Burada menüde İzmir Köfte görünce çok şaşırdım ama deneme şansım olmadı. En sevdiğim balıklardan olan Sardalye ise tam mevsiminde olduğumuz için tercihimiz oldu. İri sardalyeler ızgara pişmiş ve tam kıvamındaydı. İnsan yemeye doyamıyor. Bizde hala ufacık sardalyeler servis ediliyor. Taze balık iyi de pişirilince bir başka oluyor. Ben ızgara köfte istedim ama bizdeki köfteleri düşününce biraz hayal kırıklığına uğradım. Masadaki tek vasat yemek köfteydi.
Burada şarap sosunda ahtapotu da iyi yapıyorlar. Yemeğim sonunda ikram olarak bademli pasta veriyorlar, tadı güzel. Ev yemekleri ve zeytinyağı konusunda başarılı bir yer ama bizim tarafta Ayvalık'taki Paşa Lokantasıyla boy ölçüşemez. Yine de eğer Mytilene'de acıkırsanız ilk tercihiniz burası olmalı. Yemek sonunda gelen hesap adam başı 13 euro oldu.
Adres: Thasou 2 Mytilene - Lesvos
Telefon: 00 30 2251 046577
TRİENA RESTAURANT - MOLİVOS
Tam 40 yıldır karşıdan baktığımız Midilli adasına neden daha önce gitmemişiz hayret ediyorum. Arada fazla mesafe yok ama kalite ve lezzet olarak inanın çok mesafe var. Midilli'ye Jalem Tour'un bu yıl hizmete soktuğu katamaran ile 40 dakikada kolayca ulaştık. (Gidiş-Dönüş 35 Euro) Adada günlüğü 50 euroya kiraladığımız arabalara atlayarak 1 saat 15 dakika uzaklıktaki Molivos'a geldik ve Adonis Hotel'e yerleştik. Yol dağlardan geçiyor ve virajlı ama keyifli. Otel ise konum olarak mükemmel yerde, odalardaki mobilyalar biraz eski ama yeterli. Balkonundan harika kale manzarası görülüyor ve denize 5 dakika uzaklıkta. Otelde 2 kişilik odanın fiyatı 50 euro... Ben denize sıfır olan Molivos 1 için de olumlu şeyler işittim bir dahaki sefere bu oteli deneyeceğim.
Otele yerleştikten sonra çok acıktığımız için yakında bir yer aradık ve tam deniz kenarında yer alan Triena Restaurant'da karar kıldık. Manzarası çok güzel ve tam bir aile işletmesi. Burada siz masaya oturunca hemen kağıttan masa örtüsü ile masa kaplanıyor ve servis getiriliyor. Ardından az buçuk Türkçe de bilen garsonumuz gelerek detaylı bir şekilde siparişlerimizi alıyor. Adanın yabancısı olduğumuzdan ve porsiyonları bilmediğimizden aslında ne kadar çok sipariş verdiğimizi yemekler gelince anlıyoruz.
Öncelikle içeceklerden bahsetmek gerekirse Mythos birasını ilk kez içtim ve beğendim ama Alpha daha güzel. İsterseniz adanın kendi üretimi şaraplar da mevcut. Yemeğe başlangıç olarak olmazsa olmaz Greek Salad söyledik. Bizim çoban salatanın irice doğranmış ve üzerine bir kalıp peynir eklenmiş olanı. Ama peynir çok lezzetli. Musakka ise burada biraz farklı yapılıyor. İçinde patlıcan,patates,biber ve et olan musakka güveçte ve üstünde eritilmiş peynirle geliyor. Ben çok beğendim. Masanın favorilerinden birisi de patlıcan ezme oldu. Tadı harikaydı. Ekmekleri de tam köy ekmeği ve kalın kabuklu. Bu lezzetlerle başladık ama neredeyse ana yemekler gelmeden neredeyse doyduk.
Sıra geldi deniz ürünlerine... Ben ve Ebru birer porsiyon ızgara kalamar ve ızgara ahtapot söyledik ve paylaşmaya karar verdik. Gökçe kılıçbalığı ızgara isterken, Şebnem midye söyledi. Feyza-Onur ise bizimle aynı siparişi verdi. Tabii ki ortaya gelen patates kızartmasını da unutmayalım. Bizim gittiğimiz gün Türkiye'den gelen bir tur vardı ve masalar doluydu bu nedenle servis biraz yavaş kaldı ama siparişlerimiz birer birer gelmeye başlayınca bunu hemen unuttuk. Izgara Kalamar inanılmaz büyük ve doyurucu olarak geldi. İyi pişmiş ve içi sulu kalmıştı. Izgara ahtapot geldiğinde ise şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim. Porsiyona bakın ve siz karar verin. Hatta garsona emin olmak için "Bu 1 porsiyon mu" diye sordum ve "Evet" cevabını alınca yıllardır ülkemizde küçücük tabaklarda fahiş fiyata yediğimiz deniz ürünleri aklıma geldi. Kalamar ve ahtapotun fiyatı 8 euro...
Yıllarca kazık yemenin acısı bir yana bu ahtapotun lezzeti bir yana değişik duygular içinde kaldım. Masaya gelen midye ve kılıçbalığı filetonun da tadına baktım. Ülkemizde yine çok pahalı satılan kılıçbalığı harika ızgara edilmiş ve eti yumuşacıktı. Midye ise harika bir sosla hazırlanmış ve çok lezzetliydi. Triena adada en beğendiğim 2. restoran olmayı başardı. Üstelik kalabalığa rağmen garsonumuzun yüzünde gülümseme hiç eksik olmadı.
Burada biz denk gelmedik ama Cumartesi akşamları sirtaki eşliğinde Yunan Gecesi düzenleniyor. Bu yemeğin sonunda bir sürü bira ve kola ile hesap 6 kişi için 115 euro oldu. Ama yemediğimiz bir şey kalmadı. Yolunuz Midilli ya da onların dediği gibi Lesvos'a düşerse kesinlikle Molivos'ta kalın ve Triena'ya gidin.
Tel: 00 30 225 307 1350
Otele yerleştikten sonra çok acıktığımız için yakında bir yer aradık ve tam deniz kenarında yer alan Triena Restaurant'da karar kıldık. Manzarası çok güzel ve tam bir aile işletmesi. Burada siz masaya oturunca hemen kağıttan masa örtüsü ile masa kaplanıyor ve servis getiriliyor. Ardından az buçuk Türkçe de bilen garsonumuz gelerek detaylı bir şekilde siparişlerimizi alıyor. Adanın yabancısı olduğumuzdan ve porsiyonları bilmediğimizden aslında ne kadar çok sipariş verdiğimizi yemekler gelince anlıyoruz.
Öncelikle içeceklerden bahsetmek gerekirse Mythos birasını ilk kez içtim ve beğendim ama Alpha daha güzel. İsterseniz adanın kendi üretimi şaraplar da mevcut. Yemeğe başlangıç olarak olmazsa olmaz Greek Salad söyledik. Bizim çoban salatanın irice doğranmış ve üzerine bir kalıp peynir eklenmiş olanı. Ama peynir çok lezzetli. Musakka ise burada biraz farklı yapılıyor. İçinde patlıcan,patates,biber ve et olan musakka güveçte ve üstünde eritilmiş peynirle geliyor. Ben çok beğendim. Masanın favorilerinden birisi de patlıcan ezme oldu. Tadı harikaydı. Ekmekleri de tam köy ekmeği ve kalın kabuklu. Bu lezzetlerle başladık ama neredeyse ana yemekler gelmeden neredeyse doyduk.
Sıra geldi deniz ürünlerine... Ben ve Ebru birer porsiyon ızgara kalamar ve ızgara ahtapot söyledik ve paylaşmaya karar verdik. Gökçe kılıçbalığı ızgara isterken, Şebnem midye söyledi. Feyza-Onur ise bizimle aynı siparişi verdi. Tabii ki ortaya gelen patates kızartmasını da unutmayalım. Bizim gittiğimiz gün Türkiye'den gelen bir tur vardı ve masalar doluydu bu nedenle servis biraz yavaş kaldı ama siparişlerimiz birer birer gelmeye başlayınca bunu hemen unuttuk. Izgara Kalamar inanılmaz büyük ve doyurucu olarak geldi. İyi pişmiş ve içi sulu kalmıştı. Izgara ahtapot geldiğinde ise şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim. Porsiyona bakın ve siz karar verin. Hatta garsona emin olmak için "Bu 1 porsiyon mu" diye sordum ve "Evet" cevabını alınca yıllardır ülkemizde küçücük tabaklarda fahiş fiyata yediğimiz deniz ürünleri aklıma geldi. Kalamar ve ahtapotun fiyatı 8 euro...
Yıllarca kazık yemenin acısı bir yana bu ahtapotun lezzeti bir yana değişik duygular içinde kaldım. Masaya gelen midye ve kılıçbalığı filetonun da tadına baktım. Ülkemizde yine çok pahalı satılan kılıçbalığı harika ızgara edilmiş ve eti yumuşacıktı. Midye ise harika bir sosla hazırlanmış ve çok lezzetliydi. Triena adada en beğendiğim 2. restoran olmayı başardı. Üstelik kalabalığa rağmen garsonumuzun yüzünde gülümseme hiç eksik olmadı.
Burada biz denk gelmedik ama Cumartesi akşamları sirtaki eşliğinde Yunan Gecesi düzenleniyor. Bu yemeğin sonunda bir sürü bira ve kola ile hesap 6 kişi için 115 euro oldu. Ama yemediğimiz bir şey kalmadı. Yolunuz Midilli ya da onların dediği gibi Lesvos'a düşerse kesinlikle Molivos'ta kalın ve Triena'ya gidin.
Tel: 00 30 225 307 1350
BİZİM MİDYECİ AZİZ - ALTINOVA
Her yaz tatil için farklı yerlere gitsem de çocukluğum ve gençliğimin geçtiği, unutulmaz anılarım olan Altınova'nın yeri farklıdır. Burada huzur içinde tatil yapmanın keyfini yaşıyorum. Sahilde favori yiyeceğimiz ise midye dolma. Türkiye'nin her bölgesinde olduğu gibi burada da midye dolma işini aslen Mardin'li olan Aziz yapıyor. Mardin-Midye ilişkisi üzerine bir araştırma yapmak gerekir ama o farklı bir yazının konusu olabilir. Her tatilde Aziz'in midyelerini yemek için sabırsızlanırım.
Gençlik yıllarımda bu midyelerden 100 tane yemişliğim vardır. Şimdi biraz daha kontrollü davranmak gerekiyor ama o kadar lezzetli yapıyor ki bu kontrolü sağlamak biraz zor oluyor. Aziz'in kendi eliyle de yedirdiği oluyor bazen. Midyeler Foça'daki çiftlikten geliyor ve evde Aziz'in eşi baharatını pirincini tam kararında ayarlayarak içini hazırlıyor. Satış işi ise Aziz ve oğlunun elinde. Ayrıca akrabaları da sahilde midye satıyor.
Her zaman güler yüzlü ve cana yakın olan, herkesle iyi geçinen ve gönlü zengin olan Aziz satış işini çok iyi beceriyor. Sabah ağzına kadar dolu olan tepsisini akşama kalmadan bitiriyor. Midye ile en iyi giden buz gibi bir bira tabii ki... Hemen arka taraftaki SSK Gazinosundaki zehir gibi servis elamanlarına bir seslenin biranız soğutulmuş bardakta elinizde olacaktır. Deniz kenarında bundan daha büyük bir keyif olabilir mi?
Bu arada 2014 yazında fiyatlar şöyle: Küçük boy: 50 kuruş, Orta boy: 75 kuruş ve Büyük Boy: 1 TL...Aziz kışın Altınova merkezde arabada satışa devam ediyor. Ayrıca ona ulaşmak isterseniz Facebook'ta "Bizim Midyeci Aziz" olarak bulabilirsiniz. Sahilde sürekli dolaşan midyecinizin nerede olduğunu öğrenmek isterseniz cepten arayabilirsiniz.
Tel: 0532 693 3405 - 0545 302 1274
Gençlik yıllarımda bu midyelerden 100 tane yemişliğim vardır. Şimdi biraz daha kontrollü davranmak gerekiyor ama o kadar lezzetli yapıyor ki bu kontrolü sağlamak biraz zor oluyor. Aziz'in kendi eliyle de yedirdiği oluyor bazen. Midyeler Foça'daki çiftlikten geliyor ve evde Aziz'in eşi baharatını pirincini tam kararında ayarlayarak içini hazırlıyor. Satış işi ise Aziz ve oğlunun elinde. Ayrıca akrabaları da sahilde midye satıyor.
Her zaman güler yüzlü ve cana yakın olan, herkesle iyi geçinen ve gönlü zengin olan Aziz satış işini çok iyi beceriyor. Sabah ağzına kadar dolu olan tepsisini akşama kalmadan bitiriyor. Midye ile en iyi giden buz gibi bir bira tabii ki... Hemen arka taraftaki SSK Gazinosundaki zehir gibi servis elamanlarına bir seslenin biranız soğutulmuş bardakta elinizde olacaktır. Deniz kenarında bundan daha büyük bir keyif olabilir mi?
Bu arada 2014 yazında fiyatlar şöyle: Küçük boy: 50 kuruş, Orta boy: 75 kuruş ve Büyük Boy: 1 TL...Aziz kışın Altınova merkezde arabada satışa devam ediyor. Ayrıca ona ulaşmak isterseniz Facebook'ta "Bizim Midyeci Aziz" olarak bulabilirsiniz. Sahilde sürekli dolaşan midyecinizin nerede olduğunu öğrenmek isterseniz cepten arayabilirsiniz.
Tel: 0532 693 3405 - 0545 302 1274
MURİA TOU MIRIVILI - SKALA SKAMNİAS
Midilli gezimizin en özel yeri olan Skala Skamnias'da yine bu gezinin en güzel yemeğini yediğimiz için ilk olarak bu restoranı yazmaya karar verdim. 4 gün kaldığımız Midilli ya da dünyanın tanıdığı adıyla Lesvos'ta en beğendiğimiz yer burası oldu. Kaldığımız Molivos'tan yola çıkarak 20 dakikalık bir dağ yolculuğu sonrası Assos'un tam karşısına denk gelen Skala Skamnias'ya ulaştık. Burası 10-15 evin olduğu masal havasında bir köy aslında. Masal dünyasında ya da bir film platosunda gibi hissederek hayran hayran iskeleye geliyoruz. Kayalıkların üstünde kilise ve küçük limanıyla harika bir yer.
Limanda toplam 4 tane mekan var bunlardan ikisi cafe ikisi de restoran. Burada yemekten önce arka tarafta bahçesi olan Cavos adlı cafede bir frappe içebilir ve hemen yanındaki çakıllı plajından harika bir koyda denize girebilirsiniz. Biz öyle de yaptık. Öğle yemeği için vakit erken olduğundan önce biraz oturduk sonra da Lesvos'daki en güzel denizlerden birisine girip yüzdük. Aman dikkat deniz kestaneleri can yakabilir. Burada şezlong falan yok atla denize çık havluyu ser yat.
Yüzdünüz, acıktınız ; o zaman limana bakan tarafa geçerek devasa dut ağacının altındaki Muria sizi bekliyor. Burasının hikayesi de var. Dünyaca ünlü Yunanlı yazar Stratis Mirivilis'in baba evi Skamnia'da bulunuyor. Yazar iskeledeki Deniz Kızı-Meryem Ana kilisesine, açık denize ve bizim kıyılara bakarak 130 yıllık dut ağacının altında hikayelerini kağıda dökermiş. O yıllarda bu mekan Patsu'nun kahvesiymiş ve her bölgeden gelenler onun kahvesini içmeden ya da 2-3 kez damıtılmış ouzo'sunun tadına bakmadan dönmezlermiş. Ayrıca anlattığı hikayeleri de dinlemeye bayılırlarmış. İşte o ağacın altında şimdi harika bir balık restoranı hizmet veriyor. Mirivili'nin orijinal el yazması notları ve kitapları da sergileniyor.
Burada uzun saçlı olan garson iyi Türkçe biliyor. Zaten yazın gelenlerin büyük çoğunluğu Türklerden oluşuyor. İsteyene ouzo yerine rakı da veriyorlar. Deniz ürünleri konusunda adada her yerden memnun kaldık ama burası bir tık daha üstteydi sanki. Buranın spesyali olan istakozlu makarnadan yemedik ama yan masaya gelen tabak dikkat çekiciydi. Ben adada kaldığım 4 gün boyunca ahtapot ve kalamarı her öğünde yedim. Burada gelen ızgara ahtapot ise en lezzetlisiydi. Bu kadar büyük ve kalın bir bacağın bu kadar yumuşak ve lezzetli olması onların sırrı herhalde. Kalamarın hem tavası hem de ızgarası geldi masaya ikisi de muhteşemdi.
Greek Salad 4 gün boyunca favorimiz oldu belki ama benim canım domates ve soğandan oluşan basit bir salata istediğinde "hayır" demediler ve onu da yaptılar. Bilmiyorum neden ama domates de soğan da bizimkilerden lezzetliydi. İşin içine süper bir zeytinyağı da girince aman aman... Adaya özgü Labotiri peyniri de her öğünde vazgeçemediğimiz lezzetlerden birisi oldu. Hem kızartma hem de ızgarası harika oluyor. Öğlen vakti ouzo canınız istemezse birları da güzel. Ben en çok Alpha birasını beğendim. Mythos da fena değil.
Karidesi de her türlü hazırlıyorlar ama yukarıdaki versiyonu en başarılı olanı. Suyuna kızarmış ekmek banarak yemek harika oluyıor. Biz genelde ahtapot-kalamar ve türevleri ile karın doyurduk ama burada balık da yemek istedik ve Ebru'nun en sevdiği balık olan tekirde karar kıldık. Bizim balıkçılarda barbun diye satılan tekirler iri ve tazeydi. Ayrıca her öğünde patates kızartması yedik ve burada da anne usülü hazırlanmış ve çok lezzetliydi. Burada resmini çekmeyi unutmuşum ama patlıcan salatası (herse) de masanın favorilerinden birisi olmayı başardı.
Bu kadar harika yemek ve bir dünya içecekle birlikte harika ve güleryüzlü servis sonrasında 6 kişi için gelen hesap ise bu. Bu masa için 97 euro hesap ödedik. Adam başı bahşişle birlikte 17 euro. Zaten adada belli bir standart var ve en fazla adam başı 20 euro ödeyip tıka basa yemeniz mümkün. Bizim güzel ülkemizde balıkçılarda hem ufacık porsiyonlarda mikroskobik olarak gelen deniz ürünlerini hatırlayıp hem de ne kadar kazık yediğimiz aklımıza geldi. Midilli'ye giderseniz Skala Skamnias'yı mutlaka gezin ve dut ağacının altında yemek yemeden dönmeyin.
www.underthetree.gr
Tel: 00 30 22550 5319
Limanda toplam 4 tane mekan var bunlardan ikisi cafe ikisi de restoran. Burada yemekten önce arka tarafta bahçesi olan Cavos adlı cafede bir frappe içebilir ve hemen yanındaki çakıllı plajından harika bir koyda denize girebilirsiniz. Biz öyle de yaptık. Öğle yemeği için vakit erken olduğundan önce biraz oturduk sonra da Lesvos'daki en güzel denizlerden birisine girip yüzdük. Aman dikkat deniz kestaneleri can yakabilir. Burada şezlong falan yok atla denize çık havluyu ser yat.
Yüzdünüz, acıktınız ; o zaman limana bakan tarafa geçerek devasa dut ağacının altındaki Muria sizi bekliyor. Burasının hikayesi de var. Dünyaca ünlü Yunanlı yazar Stratis Mirivilis'in baba evi Skamnia'da bulunuyor. Yazar iskeledeki Deniz Kızı-Meryem Ana kilisesine, açık denize ve bizim kıyılara bakarak 130 yıllık dut ağacının altında hikayelerini kağıda dökermiş. O yıllarda bu mekan Patsu'nun kahvesiymiş ve her bölgeden gelenler onun kahvesini içmeden ya da 2-3 kez damıtılmış ouzo'sunun tadına bakmadan dönmezlermiş. Ayrıca anlattığı hikayeleri de dinlemeye bayılırlarmış. İşte o ağacın altında şimdi harika bir balık restoranı hizmet veriyor. Mirivili'nin orijinal el yazması notları ve kitapları da sergileniyor.
Burada uzun saçlı olan garson iyi Türkçe biliyor. Zaten yazın gelenlerin büyük çoğunluğu Türklerden oluşuyor. İsteyene ouzo yerine rakı da veriyorlar. Deniz ürünleri konusunda adada her yerden memnun kaldık ama burası bir tık daha üstteydi sanki. Buranın spesyali olan istakozlu makarnadan yemedik ama yan masaya gelen tabak dikkat çekiciydi. Ben adada kaldığım 4 gün boyunca ahtapot ve kalamarı her öğünde yedim. Burada gelen ızgara ahtapot ise en lezzetlisiydi. Bu kadar büyük ve kalın bir bacağın bu kadar yumuşak ve lezzetli olması onların sırrı herhalde. Kalamarın hem tavası hem de ızgarası geldi masaya ikisi de muhteşemdi.
Greek Salad 4 gün boyunca favorimiz oldu belki ama benim canım domates ve soğandan oluşan basit bir salata istediğinde "hayır" demediler ve onu da yaptılar. Bilmiyorum neden ama domates de soğan da bizimkilerden lezzetliydi. İşin içine süper bir zeytinyağı da girince aman aman... Adaya özgü Labotiri peyniri de her öğünde vazgeçemediğimiz lezzetlerden birisi oldu. Hem kızartma hem de ızgarası harika oluyor. Öğlen vakti ouzo canınız istemezse birları da güzel. Ben en çok Alpha birasını beğendim. Mythos da fena değil.
Karidesi de her türlü hazırlıyorlar ama yukarıdaki versiyonu en başarılı olanı. Suyuna kızarmış ekmek banarak yemek harika oluyıor. Biz genelde ahtapot-kalamar ve türevleri ile karın doyurduk ama burada balık da yemek istedik ve Ebru'nun en sevdiği balık olan tekirde karar kıldık. Bizim balıkçılarda barbun diye satılan tekirler iri ve tazeydi. Ayrıca her öğünde patates kızartması yedik ve burada da anne usülü hazırlanmış ve çok lezzetliydi. Burada resmini çekmeyi unutmuşum ama patlıcan salatası (herse) de masanın favorilerinden birisi olmayı başardı.
Bu kadar harika yemek ve bir dünya içecekle birlikte harika ve güleryüzlü servis sonrasında 6 kişi için gelen hesap ise bu. Bu masa için 97 euro hesap ödedik. Adam başı bahşişle birlikte 17 euro. Zaten adada belli bir standart var ve en fazla adam başı 20 euro ödeyip tıka basa yemeniz mümkün. Bizim güzel ülkemizde balıkçılarda hem ufacık porsiyonlarda mikroskobik olarak gelen deniz ürünlerini hatırlayıp hem de ne kadar kazık yediğimiz aklımıza geldi. Midilli'ye giderseniz Skala Skamnias'yı mutlaka gezin ve dut ağacının altında yemek yemeden dönmeyin.
www.underthetree.gr
Tel: 00 30 22550 5319
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)