CORYLUS CAFE - GİRESUN

Bu sezon basketbol ligimizde yer almaya başlayan Giresun takımının maçlarını anlatmak için bu güzel şehrimize seyahat etmeye başladık. Havaalanı da bitince ulaşımı da çok kolaylaşan Giresun'da salona ve stada çok yakın bir konumda bulunan ve henüz 1 yılı yeni dolduran Corylus Cafe'de kahvaltıya gittik. Buranın sahibi eşi olan Bülent Yavuz aynı zamanda Giresun Basket takımının da başkanı. Başkan uzun süren bir yapım ve tadilat aşamasından sonra benzeri İstanbul'da bile zor bulunan bir mekan açmayı başarmış. En ufak ayrıntıya kadar düşünülerek dekore edilen mekan ferah ve rahatlatıcı. 



Bu kadar ince düşünülerek hazırlanmış bir yerde insan kendini iyi hissediyor. Ama ya yemekler nasıl? Bu sorunun cevabını da çok geçmeden öğrendik. Kahvaltı için gittik ve doğal olarak kahvaltı tabağı istedik ama Bülent Başkan "Karnınızı bununla doyurmayın" diye uyardığında başımıza gelecekleri anlamalıydık. Kahvaltı tabağı 1 kişilik geldi ve güzeldi ama peşinden art arda gelenler inanılmazdı. Kuymak tam kıvamında ve iyi tereyağı ile hazırlanmıştı. Kavurmalı yumurta için ayrı bir sayfa yazılır. İçinde karamelize soğan da olan kavurmalı yumurta gerçek bir lezzet başyapıtı ve yemeye doyamadık. 


Giresun'da Pazar kahvaltılarında pideden başka bir şey yenmezmiş. Burada pide ayrı bir kültür ve pideyi en iyi yapan yerlerin başında Giresun ve ilçeleri geliyor. Durum böyle olunca da pidelerin arkası kesilmedi. Herkese adam başı 1 kapalı kıymalı, ortaya kavurmalı, peynirli derken masa pideyle doldu. Kapalı Kıymalı olmazsa olmazı ve ben ince hamurundan dolayı çok beğendim. Bu pideye kıymayı kavurarak koyuyorlar. Çiğ kıymadan domates ve biber ekleyerek yapılan açık kıymalı da güzel. Ortasında yumurta ile Peynirli Pide için kullandıkları peynir lezzeti beraberinde getiriyor. Pide şöleninde Corylus tam not aldı. İsteyene pizza da var ama ne gerek var.


Biz kahvaltı için geldik ama diğer öğünlerde de son derece zengin bir mutfağa sahip olan Corylus Cafe dünya mutfağı ve Türk mutfağından çeşitler sunuyor. Bu arada Corylus da Latince Fındık demek. Bülent Bey ve eşinin sıcak ilgisi de sadece bize değil tüm gelenlere aynı derecede. Tatlı kısmına gelecek olursak ayrı bir dünya. İşin başında ustaya "Buraya krem şanti" giremez diyerek maça 1-0 galip başlamışlar. Fırın kısmında poğaça ve böreklerin yanında tatlı kısmındaki pastalar çok kaliteli ve lezzetli. En çok Malaga ilgi görüyormuş. Kendi yaptıkları çikolatalar ve makaronlar da üst düzey bir tatlı dükkanı ölçüsünde.


Giresun'a yolunuz düşerse buraya uğramanızı tavsiye ederim. Bir iş severek yapıldığında ve detaylara önem verildiğinde ortaya nasıl bir kalite çıkıyor göreceksiniz. 

TARİHİ KALKANOĞLU PİLAVI - TRABZON

Trabzon'da uzun süredir gitmek istediğim Kalkanoğlu Pilavı için geçen hafta fırsat bulabildim. Trabzon'da mekanı ararken eski çarşıyı da gezme fırsatı bulduk. Özellikle bakırcılarda hediyelik çok şey bulabilirsiniz. Sahile doğru inince tarihi binasında Kalkanoğlu karşınıza çıkıyor. Burasının tarihi çok eskilere dayanıyor. Hikaye şu: 1853 yılında Osmanlı-Rus savaşında askerlerin yiyecek sıkıntısı çekmesi üzerine dönemin valisi Osmanlı Sarayında Pilavcıbaşı olarak çalışan Süleyman Ağayı getirerek sorunu çözmek istiyor. Savaştan sonra Süleyman Ağa Trabzon'a yerleşerek burada pilav yapıp satmaya karar veriyor ve 1856'da ilk dükkanını açıyor. Dükkanda önce sadece pilav ve hoşaf satılıyor. Sonrasında kurufasulye ve kavurma da menüye ekleniyor ve gelenek bozulmadan günümüze kadar 5 kuşak işi sürdürüyor. 


Trabzon'da aynı dönerde olduğu gibi pilavı da gramla sipariş ediyorsunuz. Kavurmalı ya da kurufasulyeli olarak istemek gerekiyor. Buranın ana ürünü pilav. Bir pilavın farklı ne özelliği olabilir diye düşünenler çok yanılıyor. Kemikler iliği bile eriyene kadar kaynatılarak elde edilen et suyu ile pişen pirinçler tane tane ve et suyunun tadını içine çekiyor. Pirinç kavrulmuyor ve içine et suyu dışında su ilave edilmiyor. Sonrasında Trabzon tereyağı da devreye girince lezzet doruğa ulaşıyor. Pilavın tadı çok güzel. Kavurma ise başka bir dünya adeta... Bildiğiniz kavurmadan çok farklı ve kuzu etinden olması nedeniyle alışık olmayanlar zorlanabilir. Yumuşacık olan kavurma da gramla satılıyor. 


Kurufasulye ise İspir'den gelme ve standart bir lezzete sahip. Burada pilavüstü kavurma sipariş vermek en doğrusu. Siz gram belirtmezseniz garson soruyor ya da 200 gr. olarak standart düşündüğünden siparişi öyle getiriyor. Pilav ve kavurma ikilisi müthiş ama işin içine kuru girince de güzel oluyor. Benim tercihim pilav üstü kavurma ve yanında ayrı tabakta kurufasulye. Aynı tabakta da fena durmuyor aslında. Metin-Ali-Feyyaz ve Mazhar-Fuat-Özkan'dan sonra en iyi üçlülerden birisi de burada: Pilav-Kavurma-Kurufasulye...


Kavurmanın biraz yağlı olması rahatsız etmesin tadı gayet güzel. Yanında karışık turşu ikram ediliyor. İçecek olarak ise sakın Kola sormayın çünkü gazlı içecekler yok. Sadece hoşaf ve ayran. Pilavın yanında 1856 yılından beri kayısı hoşafı öneriliyor. Hoşaf sevmediğimden tadını sordum içenler çok güzel olduğunu garanti ettiler ayranı beğendim. Tarihi bir yemeği hala aynı lezzete sadık kalarak sürdürüyorlar ayrıca İstanbul Beyoğlu'nda da bir şubeleri var ve aynı lezzet İstanbul'da da bulunabiliyor. Ben fiyatları biraz pahalı buldum sadece ama lezzet 10 numara...

FORNELLO PİZZA - KADIKÖY

Kadıköy Çarşısında alışveriş yapmayı çok severim. Vakit buldukça hem balık hem de şarküteri alışverişi için gittiğim çarşıda son dönemde özellikle Caferağa Spor salonu çevresindeki değişim ve gelişim şaşırtıcı boyutta. Karaköy ve Tünel çevresini aratmayan bir ortam oluşmuş. Burada uzun süredir duyduğum ama gidemediğim Fornello Pizza'ya geçenlerde uğradım. Kadıköy Halk Eğitim'de Hakan Yılmaz'ın oynadığı "Yetersiz Bakiye" tiyatro oyununa gitmeden eşimle burada yedik. Bu arada bilet bulursanız oyunu sakın kaçırmayın, gülmekten az kalsın yere yuvarlanacaktık. Gelelim Fornello'ya... Merkezi Napoli'de olan ünlü bir restoran konsept danışmanlığını üstlenmiş. Ustası ise Arap asıllı bir Türk: Zeyd Usta. 


Mekan temiz ve ferah, pizzanın odun ateşinde pişmesi konsepti de "odun" üstüne hazırlamalarına yol açmış. Tahta masalar ve dekorasyonda kullanılan odun parçaları ile sıcak bir hava yaratılmış. Alt tarafta girişte odun fırını ve bar tabureleri yer alırken üst katta masalar var. Fornello odun fırını kullanarak zaten bir adım öne geçiyor hamuru da ince olunca benim için maça 2-0 önde başlıyor zaten. Biz üst katta masada oturduk ve güleryüzlü garsonumuz siparişleri aldı. Ben önceden Zomato'dan menüye bakmış ve "Carpaccio Pizza" tercih etmiştim. Ebru kısa bir kararsızlıktan sonra "Vivere Sano" istedi. Menü demişken buradan bakabilirsiniz: https://www.zomato.com/tr/istanbul/fornello-pizza-kad%C4%B1k%C3%B6y-merkez-istanbul/menu#tabtop


Carpaccio Pizza (19.90) buradaki en pahalı Pizza. Özel formül ile hazırlanan hamuru ve sosu söylemeye gerek var mı bilmem ama ince hamuru çıtır çıtır. Pizza çok çabuk servise hazır hale geliyor. Dana Carpaccio çok lezzetliydi. Ebru'nun pizzası Vivere Sano (16.90) ise kurutulmuş domates, enginar, kuşkonmaz ve zeytin vardı. Onun da tadına baktım ve gerçek bir şahaserdi. Kuşkonmazı çok seviyorum ve her fırsatta evde pişiriyoruz, pizzaya çok yakışmıştı. Bütün pizzalarda kullandıkları Fornello Sos gerçekten özel ve tadı damağınızda kalıyor. Pizza Di Mare (18.90) ise deniz ürünleri ile dolu ve somon fümenin tadı diğer tatları bastırıyor. 



İçecek çeşitleri kışın gelmesiyle azalmış. Çilekli limonata ya da normal limonata yapmıyorlar sadece şişe içecekler varmış. Bence kışın da limonata ve diğer içecekleri yapmaları gerekir. Pizza sevenlerin vazgeçilmezi Margherita (12.90) Napoli kökenli restoranda hakkını vererek hazırlanıyor. Quattro Formaggi (17.90) ise ithal peynir de kullanılarak hazırlanıyor. Peynir seviyorsanız kesinlikle denemelisiniz. Ben bir sonraki gidişimde farklı bir pizza deneyip yazıya eklerim. Pizza seven ama az yemek isteyenler için Focus Pizza seçeneği var. 12.00-16.00 arasında 25 cm. pizzalar sadece 10.90 TL satılıyor. 



Kararsızlar da düşünülmüş, isterseniz pizzayı iki çeşit olarak sipariş edebiliyorsunuz. Burada Pizza dışında bir şey satılmıyor. Tatlı yok, aslında kavanozda tiremisu yapsalar çok yakışırdı. Çay ikramı olmasa bu yemeği İtalya'da yediğinizi sanabilirsiniz. Hesabı istediğinizde bir başka "hoşluk" karşınıza çıkıyor. Hesabınız bir çizgi romanın içinde geliyor. Fiyatlar zaten bu kalitede bir yemek için çok uygun bir de bu peşine gelince yüzünüzde bir tebessüm oluşuyor. Gerçek İtalyan Pizzası için Fornello'yu tavsiye ederim. 

TAŞ PARK PİDE- GÖRELE

Hafta sonu basketbol seyahatlerimize Giresun da eklendi. İlk Giresun maçı için Trabzon üzerinden şehre gitmemiz gerekti ve ben her zamanki gibi yola çıkmadan araştırma yaparak ekibin nerede yemesi gerektiğine karar verdim. Buralı bir arkadaşın tavsiyesi ile Görele'de pide yemek için Taşpark Pide'yi tercih ettik. Sahil yolundan Görele tabelasından içeri girince sahile paralel yan yolu takip ederseniz Taş Park'ı kolayca bulursunuz. Malum Görele denince akla pide geliyor. Masaya oturmadan personelin sıcak ilgisi ile karşılaştık. Sipariş konusunda da yardımcı oldular ve Kapalı Kıymalı istemeye karar verdik. 


Ama pide gelmeden masaya mis gibi kokan gerçek tereyağı ile karışık turşu geldi. Başımıza gelecekleri önceden anlamalıydık aslında. Ben pideler hazırlanırken dükkanın içine girip fırının başına gittim ve nasıl hazırladıklarını izledim. Elektrikli fırında incecik hazırlanan hamur özenle pideye dönüşüyordu. Dükkanın içi ve mutfağı tertemiz olması da dikkatimi çekti. 


İster çiğ kıymadan ister kavrulmuş kıymadan pide hazırlanıyor. Bu arada kıymalı pide ile birlikte ortaya da Karadeniz'in olmazsa olmazı peynirli yumurtalı pide ekledik. Kıymalı pide ortasında açılan delikte isteğe bağlı olarak yumurta ve isteğe bağlı olmayarak tereyağı ile servis ediliyor. Buradan açarak elinizle koparıp içine banarak yemeniz tavsiye edilir. Hem içindeki malzeme hem de hamuru çok güzeldi. İstanbul'da çoğu insanın beğendiği Ümraniye'deki meşhur pidecide hamur mu kaya mı yediğim belli olmadan geçirdiğim tecrübeden sonra buradaki incecik hamur ilaç gibi geldi. Yumurtanın tadını ise ancak Anadolu'da yaşayanlar anlayabilir. Masadaki tereyağının ilave olarak verilmesi ise kolesterol düzeyini tavana çiviledi. 


Kıymalı gerçekten efsane bir pide olmuş ama ortasında yumurta ile peynirli pide de yabana atılmamalı. Onun da tadına bakma şansı bulduk ve bayıldık. Burada önemli olan yerel malzemelerin doğru şekilde kullanılması. Şefimizin tavsiye ettiği ve etraftaki masalarda yenen Special Pide ise bana biraz uzak geldi. Bildiğimiz karışık pizza formatında üstünde mayonez ile pek yerel gelmedi bana... Ama Kuşbaşılı ve Kavurmalı da tercih edebilirsiniz. 


Yemeğin üstüne bir fırında sütlaç yemeye yeriniz kalırsa üstünde bol fındıkla tavsiye ederim. Taş Park bu bölgeden geçenler için kesinlikle gidilmesi gereken bir lezzet noktası. 

KAPTANOĞLU - ÇEŞMEALTI - URLA

3 günlük İzmir-Alaçatı seyahatimizin son durağı olarak Urla'ya geçerken uğradık. Urla merkezde Pier'de kahve içerken adaşım Barbaros beye balık için manzaralı bir mekan sorduğumuzda bize doğru adres olarak Çeşmealtı tarafında Kaptanoğlu Balık'ı önerdi. Ekim'in son günlerinde güneşli ama ayaz bir havada kapalı mekan aradığımızı bildiği için ideal olacağını ekledi. İyi ki göndermiş... Denize sıfır konumda iskele üzerine kurulu mekan camla kapanmış ama manzarası harika. Yazın hem camlar hem de tavan açılıyor. Öğle saatlerinde mekan boştu ama bize söylenen yazın burada masa bulmanın zor olduğu şeklinde, kış aylarında da akşamları doluyor. Girişte yer alan balık tezgahında taze balıkları seçerken fiyatlarının üzerinde yazması çok güzel. 


Balık restoranlarında "Acaba ne hesap gelecek" derdine böylece son vermiş oluyorlar. Biz 14.30 gibi gittiğimiz için balık ve salata isteyeceğimizi belirttik ama benim gözüm akşam için hazırlanan mezelere takıldı. Ege'nin incisi Şevketi Bostanı görünce istemeden edemedim. Bu ot sadece Ege'de bulunuyor ve tadı inanılmaz. Sıcak-soğuk her türlü yapılıyor ama burada haşlanarak sıcak servis ediliyor ve üstüne sarımsaklı yoğurt ve salça sosu ile zenginleştiriliyor. Gerçekten muhteşemdi. Diğer mezelere göz atınca ot çeşitlerinin fazlalığı dikkatimi çekti. Mezeler güzel gözüküyordu ve webde yorumlara bakınca beğeni düzeyinin yüksekliğini gördüm. 


Roka salatası ince doğranmış ve lezzetliydi. Balık olarak tekir istedik. Ege tekiri ile bizim İstanbul'da yediğimiz Karadeniz tekiri arasında çok fark var. Ege'de yediğiniz tekir deniz kokuyor. Balıklar tam kararında tava yapılmış ve çok lezzetliydi. Balığı pişirmeyi bilmek de bir restoran için en önemli özellik. Tekirin yanında dil ve lagos da burada en fazla tercih edilen balıkların başında geliyormuş. Çipura ve Levrek her zaman var. Bu tekirin tadını nasıl anlatacağımı bilemiyorum ama son yıllarda daha güzelini yemedim.


Ara sıcaklarda ahtapot ızgara ve kalamar güzel. Restoranın yan duvarında akvaryum yapılmış ve o akvaryumda yazın kalabalık mevsimde ahtapot, yengeç ve kalamarları yüzerken canlı canlı görmeniz mümkün. Balıkların bazıları da akvaryuma atılıyor. Kış için ortada ve yan tarafta iki şömine yeni eklenmiş. Rahmetli Süleyman Beyin kurduğu ve artık buranın sembolü olmuş restoran bir süre kapalı kaldıktan sonra aynı anlayışla ve tecrübeli kadrosuyla tekrar müdavimlerine hizmet veriyor. Servis çok özenli ve güleryüzlü. Yemek sonrasında dondurmalı irmik ikram ediyorlar. İrmik ancak bu kadar güzel olabilir. 


Fiyatlar 20 dakika mesafedeki Alaçatı ve Çeşme'nin yanında inanılmaz hesaplı. Biz 600 gram tekir, şevketi bostan, salata ve meşrubata 70 TL hesap ödedik. Tavsiye ederim.

NAAN BAKE&SHOP - MODA

Son dönemde Moda civarında butik cafe ve kahvaltıcıların sayısı çığ gibi arttı. Özellikle Caferağa'ya doğru olan bölgede adım başı açılan butik cafeler arasında öne çıkanlardan birisi de Naan Bakeshop... Burası hem fırın hem de butik restoran. Eskiden köylerde kara fırınlarda evde pişen ekşi mayalı ekmeklerin değeri yeni yeni anlaşılmaya başladı. Bu ekmeğin tadı başka hiç bir ekmeğe benzemiyor. Naan ekşi mayalı ekmek konusunda tam bir uzman. Sadece restoranda yemiyor alıp evinize de götürmek istiyorsunuz. Bu ekmekten 10 tane alıp derin dondurucuda saklayanlar tanıyorum. Kahvaltı için gelecekseniz hafta sonu erken gelin çünkü mekan çok ufak. Telefonla aradığımda "4 kişiden az rezervasyon" alamıyoruz cevabını verdiler. Oysa mekandaki masaların yüzde 80'i zaten iki kişilik. 



Kahvaltı için 11.00 civarında gelip yer bulduk. Ben biraz alışkanlıktan olsa gerek serpme kahvaltı ya da oradaki adıyla Moda Kahvaltısı (48 TL) sipariş ettim. İki kişilik gelen kahvaltıda porsiyonlar iştahlı misafirler için yeterli olmayabilir. Ama yediğimiz bütün ürünler lezzetliydi. Buranın asıl ünlü olduğu ekmek ise çok ama çok az geliyor. Ekstra isterseniz ücretli veriyorlar. İşin bu kısmı bir yana Ekşi Mayalı Ekmek ve Üzümlü Ekmek muhteşem. Bal-Kaymak çok başarılı, peynir ve zeytinler normal, acuka ise lezzetli. Lavantalı zeytinyağı ve keçiboynuzu masada en beğendiklerimiz oldu. Çay demlikle geliyor ama 10 dakika sonra soğuyor. Kahvaltı menüsünde simit ve kızarmış sepet peyniri yazmasına rağmen masaya gelmedi ve sorduğumda "Menüde yok" cevabını aldım. 



Buraya kadar çok fazla eleştiri yaptım ama bu kadar lezzetli ekmek ve ürünler yapan bir yerden beklentiler de fazla oluyor. Bir de Moda şartlarında pahalı bir mekan işletiyorsanız biraz daha dikkat etmeniz gerekir. Gelelim işin güzel taraflarına ekmekler gerçekten inanılmaz. Moda Kahvaltısı yerine çok güzel gözüken ve günün her saatinde yiyebileceğiniz Sufii Yumurta (Köy ekmeği üstünde iki poşe yumurta,humus,sucuk-18 TL) ya da Croque Naan (Ekşi Mayalı köy ekmeğine Kars Gravyeri, hardallı lor,füme etli tost, üstüne yumurta ve soslu yeşillik- 21 TL) tercih ederseniz daha mutlu olursunuz. Yanında çayı sıcak sıcak bardakla alabilir ya da Ebru'nun hayran kaldığı inanılmaz kokan Americano içebilirsiniz. Otlu Yumurta (14 TL) da iyi bir tercih olabilir.



Kullandıkları malzemenin kesinlikle 1. sınıf olması ve ahçının işinin ehli olması da artı puanları olarak yazılmalı. Yukardaki yumurtalı bütün ürünler çok lezzetli. Zaten değişik bir kahvaltı isteyenlerin artık şu serpme olayından uzaklaşıp yeni maceralara yelken açmasının zamanı geldi. Bu konuda Naan tam bir öncü konumunda. Öğleden sonra gelirseniz Günün Çorbası ya da salata ve makarnaları tercih edebilirsiniz. Burada favorim Humus-Muhammara ve Zeytin Tepanade'den oluşan Sürme Tabağı (18 TL)
Sandviçler hatta burger bile menüde var. Ayrıca öğle yemeği için her gün değişen menüleri tahtada yazıyor.



Naan lezzet ve özgünlük konusunda tam puan alıyor ama servis ve güleryüz konusunda adım atmaları gerekiyor. Ben ikinci kez gittiğimde farklı lezzetler deneyeceğim. Ama Ekşi Mayalı Ekmek için buraya her zaman uğrarım ve alırım. Size de gidip özellikle yumurtalı özgün lezzetleri denemenizi tavsiye ederim. 

DARDENİA - BUYAKA AVM

Dardenia ile ilk tanışmamız Bağdat Caddesinde Ethemefendi'nin köşesinde açtıkları ufak dükkan ile oldu. Fikir güzel ama ürünler yetersizdi. Sonrasında işi daha de geliştirdiler ve hem ürün çeşidi arttı hem de kalite. Bağdat Caddesinde açtıkları büyük dükkana gitmek daha kısmet olmadı ama geçenlerde Buyaka AVM'deki dükkanlarına gidip ürünleri deneme fırsatı buldum. Öncelikle mekan son derece ferah ve basit ama zevkli döşenmiş. Sipariş için fast-food restoranlarda olduğu gibi tezgaha gidiyorsunuz ve açık mutfağı da görme şansınız oluyor. Burada son derece ilgili personel siparişi alıyor gerekirse ürünlerin içeriği ile ilgili bilgi veriyor. 



Siparişi verdikten sonra size bir numara veriliyor ve kısa süre sonra yemekler masanıza geliyor. Burada en fazla ilgi gören ürünlerin başında balık-ekmek ve Ton balıklı salata geliyor. Balık ekmeğe yeni bir boyut getirmişler. Özel olarak üretilen ekmeklerin arasında Somon (17.90) Ege Levrek Izgara (15.90) ve Norveç Uskumru ile Mezgit (12.90) var. Soğan ve soslarla ekmek arası balıklar çok lezzetli. Bunu menü halinde de alabiliyorsunuz. Dardenia bir Dardanel markası olduğu için en güvenilir ton balığı da burada doğal olarak. Ton Balıklı Salata (14.90) Salata çeşitlerinde ızgarada pişen bütün balıkları salata üstünde alabiliyorsunuz. Somon, Lagos,Levrek (19.90) ve Tuna Şiş (22.90) Balıkların tadına baktım gerçekten çok lezzetli ve kararında pişirilmiş. 



Balık ve salataların yanında lezzetli soslar veriliyor. Menüde yazdığı haliyle Güvenilir Midye Tava 12 adet (8.90) ve Güvenilir Midye Dolma 8 adet (8.90) ise çok lezzetli. Midyeler kendi üretimleri ve bu nedenle güvenle yiyebilirsiniz. Salata ile doymam derseniz balıkları porsiyon ve yanında patates ve içecekle menü olarak da alabilirsiniz. Mesela Somon Izgara yanında patates kızartması ve salata ile (24.90) servis ediliyor ve gayet doyurucu. Ben tercihimi her zaman yiyemediğim Lagos Şiş (24.90) için kullandım. İki şiş ve yanında patates ve ekmek ile gelen Lagos çok iyi pişmiş ve tam kıvamındaydı. Lagos ve balıkçı kelimelerini aynı cümle içinde kullanınca ortaya çıkan sonuç ekonomik açıdan sizi ürkütüyorsa burası tam size göre...



Balıkların tazeliği de çok önemli. Biz gittiğimizde somon ürünleri alana dörtlü karidesli patates kroket ikram olarak veriliyormuş. Onu da çok beğendim. Bir dahaki sefere başlangıç olarak mutlaka Jumbo karides tempura da denemek istiyorum. Lagos benim favorim oldu ama balık ekmekleri de hem hesaplı hem de çok lezzetli hele bir de menü olarak patates ve içecekle alırsanız 20 TL civarında karnınızı gurme bir lezzetle doyurabilirsiniz. Bu projenin giderek daha başarılı olması ve deniz ürünlerinin güvenilir şirketler tarafından bu şekilde pazarlanması da sevindirici. Şubeleri yaygınlaşıyor ve benim her gördüğüm mekan özellikle de Bağdat Caddesi hep dolu. 






KIRMIZI FIRIN TAHİNLİ PİDE - BURSA

Bursa'da kahvaltıyı börekçide yaptıktan sonra kısa bir yürüyüş sonrasında eski semtlerden Setbaşı'na geldim. Bursa son 10 yılda merkezden İzmir yolu tarafına kaymış gibi. Şehir merkezi sessiz kalmış ve eski kalabalık yok. Ama burada sabah kahvenizi içmek için harika bir yer var: Mahfel... Setbaşı köprüsünün hemen yanında asırlık çınarın altında yanınızda akan dere ile adeta şehir dışında bir mesire yerinde gibisiniz. Mahfel bir süredir Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından işletiliyor. Temiz ve bakımlı olması güzel. Sade kahve ile sabah keyfiniz devam etsin.


Mahfel'den çıktıktan sonra yokuşu tırmanmaya başladım. Namazgah tarafına çıkarken sağda efsane bir lezzet beni bekliyordu. Bursa'da çocukluk ve gençlik yıllarını geçiren eşimin semtinde olunca onun ısrarla istediği yeri bulmam gerekiyordu. Yokuşun ortasında sol tarafta Kırmızı Fırın Bursa'nın efsane tadı Tahanlı Pide yapıyor. Evet orada Tahinli değil Tahanlı pide deniyor. Ufacık fırından gelen kokular zaten sizi kendine doğru çekiyor. 


1956 yılından beri hizmet veren Kırmızı Fırın eskiden Kırmızı Gül olarak da biliniyordu. Burası Tophane merkez ile birlikte en eski dükkanları. Şubeleri her yere açılmış olsa da buradaki lezzet daha farklı gibi geliyor insana. Tahanlı Pide alıp İstanbul'a götürmek için paket yaptırdım ve kahvaltı sonrasında karnım acıkmadığı için orada yemedim. Ama sonra yediğimde bile tadının harika olduğunu ve başka yerdekilere benzemediğini gördüm. Tahanlı Pidenin tadı başka bir şeye benzemiyor. Yapımı basit ama özelliği içindeki malzemedeki gizli bir formül. Pidenin yanında poğaça, açma ve simit gibi ürünlerinin de sıcacık ve taze olması da şaşırtıcı değil. 


Fiyatlar yukarıda. Sabah,Öğle,Akşam farketmez her zaman tahanlı pide yiyebilirsiniz. Bursa'ya giderseniz mutlaka bu turu yapın ve eve tahanlı pide almadan dönmeyin. 

TARİHİ YAŞAYANLAR BÖREKÇİSİ - BURSA

Yayın için 3 günlüğüne gittiğim Bursa'da önceden uğrayamadığım lezzet mekanlarını gezmek istedim. Sabah kahvaltıyı otelde yapmak yerine atladım dolmuşa ve Heykel'de indim. Aşağıya biraz sallanınca Kayhan Çarşısı'nı geçer geçmez sağ tarafta Tarihi Yaşayanlar Börekçisi köşede karşınıza çıkıyor. Bu börekçinin asıl merkezi Mudanya'da... Ama oradaki ufak dükkanda ortaya çıkan lezzet Bursa şubesinde de aynen devam ediyor. 1925 yılında el arabasında başlayan serüven şimdi bilenlerin vazgeçemediği bir lezzet halini almış durumda. 1925'de Bilal Yaşayan ile başlayan sonrasında 1976'da ilk dükkanı açan Kenan Yaşayan ile devam eden börekçide şimdi 3. kuşak çalışıyor. 


Burası bir börekçi ve olması gereken çeşitler var. Böreğin güzel olması demek ağızda çıtırdaması anlamına gelir. Kol Böreği isterseniz bu çıtırtıyı duyabiliyorsunuz. Kıymalı börek soğansız olmaz ama çoğu yerde soğanın çok konulması midenizi rahatsız edebiliyor. Burada oran iyi ayarlanmış ve mideyi rahatsız etmiyor. Ispanaklı, peynirli ve kıymalı kol böreği isteyebilirsiniz. Ayrıca su böreği de bulunuyor. Ben en çok Su Böreğini beğendim. Çok hafif ve tereyağı tadını alabiliyorsunuz. Deneme yapmak için az az ıspanaklı ve kıymalı kol böreği ile su böreği istedim. Yanında da demli bir "Duble Çay" daha ne olsun...


Bursa'da sabah kahvaltı için börekçiye giderseniz mutlaka sıcak süt bulunuyor. Benim sütle olan ilişkim 7 yaşında sona erdiğinden çay ile yetindim ama ocakta tencere içinde sıcak suda şişeyle ısınan süt güzel olabilir. Peynirli kol böreğini ise bambaşka bir amaç için sakladım. Beğenerek okuduğum blogger Oburcan'ın tavsiyesine uyarak peynirli böreği üzerine pudra şekeri ekerek yedim. Daha çok Kürt Böreği denilen sade börek üzerinde pudra şekeri iyi olur ama bu denemede ortaya çıka sonuç bence mükemmel oldu. Adeta yemeğin sonunda tatlı niyetine iyi gitti. İsteyenlere taze yapım poğaça ve açma da var. 


Fiyatlar uygun ürünler lezzetli, kahvaltı için iyi bir tercih. Dükkanda resim çekerken sohbet ettiğimizde yan tarafta boş bir dükkan olduğunu ve oraya fast-food döner ve burger yapacaklarını söylediler. Bu haber hoşuma gitmedi çünkü ürün yelpazesini genişletmek neyse ama bambaşka bir konsepte yönelmek bazen istenmeyen sonuçları da beraberinde getirebilir. Hayırlısı olsun diyelim.



NAMLI BÖREKÇİ - BEŞİKTAŞ

Sabah kahvaltısının vazgeçilmezi hatta tek başına kahvaltının kendisi olan börek hepimizin çok sevdiği ve evde pişirdiği bir yiyecek. Evde yapılan böreğin tadına doyum olmaz ama dışarıda da harika börek yapan yerler var. Beşiktaş'ta 30 yıl oturmama ve evime yürüme mesafesinde olmasına rağmen geç keşfettiğim bir börekçinin namı şu sıralarda aldı yürüdü... Zaten adı "Namlı Börekçi" Yıldızdan Fulya'ya inen yokuş bitip yol düzelince hemen sağ tarafta yer alan Namlı Börekçi yol seviyesinin altında kalıyor ve tabelası çok küçük. Ama siz önünde park eden arabalardan ve camı açarsanız gelen kokudan yerini kolayca bulabilirsiniz. 



Küçücük dükkanın önünde güzel havalar için bir banko var. İçeride de 4-5 masa hepsi bu. Müdavimleri burada yer bulamazsa paket alıp götürüyorlar. Burayı bilenler ve böreğini yiyenler gerçekten çok şanslı. 1950 yılında Börek arabası ile başladıkları meslekte sonra bu dükkana geçmişler. Her sabah 06.30'da dükkanı açıyorlar saat 12.30 gibi de kapanıyor. Gerçi ben 11.00'de gidip son böreği kaçırdığım zamanlar da oldu. Ünü arttıkça böreğin daha erken bitmesi kaçınılmaz oluyor. Burada kurulduğundan beri aynı formülle hazırlanan böreğin tadı hiç değişmiyor. Malzeme kalitesinden mi, hamurundan mı bilemiyorum bu böreğin tadı ve çıtırlığını başka yerde bulamıyorum. 



Burada dört çeşit börek servis ediliyor: Sade, Peynirli, Kıymalı ve Ispanaklı... Sade böreğin üstüne pudra şekeri ekleyerek yemek çok keyifli oluyor ama benim favorilerim peynirli ve ıspanaklı olanları. Peynirli Börek sabah kahvaltısı içim yanında çay ile ideal. Ispanaklı tam kıvamında ve lezzetli. Kıymalı börek en fazla sattıkları çeşit ama benim için 3. sırada yer alır. Bu böreğin doğasında var bolca soğan koyuyorlar, Namlı bu konuda diğerleri kadar insafsız olmasa da kıymalıdaki soğan herkesin damak tadına göre olmuyor. Yine de hakkını yemeyelim burada içinde bolca kıyma var. 



İçecek olarak çay,ayran ve meşrubat var. İster oturun orda yiyin ister paket alıp evde,ofiste yiyin ama bu böreği mutlaka deneyin. Fiyatlar uygun ama elinizi çabuk tutmazsanız börek bitiyor ona göre. İşini hakkıyla yapan bütün mekanlara olan saygım büyük. 65 yıllık börekçi bunlardan birisi.