Bir kış günü Erzurum'da maç anlatmaya gidiyorsanız çıkışta üşüyen bünyenize bir çorba iyi gelecektir. Biz de aynısını yaptık ve sora sora Halil Usta'yı bulduk. (Lezzet denince tüm Türkiye'de Halil Usta'nın akla gelmesi de ilginç) Erzurum merkezde çorbacılar aynı sokakta yan yana yer alıyor. Ama dışarıdan baktığınızda en kalabalık olanın Halil Usta olduğunu göreceksiniz. Çorbacı üşüyenlerin uğrak noktası ve yer bulmakta zorlandık. Çorba çeşitleri bir hayli fazla. Her gün 10 çeşit çorba bulunuyor. Ben kelle paça istedim.
Gördüğüm kadarıyla kelle paça,tuzlama, işkembe,mercimek, tavuksuyu, yayla, ayak paça ve domates çorbaları vardı. Benim istediği kelle paça kıvamında ve çok lezzetliydi. Bir de özellikle İstanbul'da çorbanın içine bu kadar et konduğunu hiç görmemiştim. Onun üstüne az tuzlama içip onun da tadına baktım lezzetliydi. İkram olarak acı turşu biber ve zeytin veriliyor. Bir çorbacıdan ne isterseniz burada bulabilirsiniz. Fiyatlar çok ama çok hesaplı. Anadolu'da bu fiyatlar beni hep şaşırtıyor bu arada.
Erzurum soğuğunda üşüyenlerin içini ısıtacak çorbalar burada. tavsiye ederim.
Alanya'ya çok uzun zamandır gitmedim. Yazın gitmemeye zaten yeminliyim çünkü ortam pek iç açıcı olmuyor ama kış aylarında burası çok keyifli. Kupa maçı anlatmak için gittiğim Alanya'da balık nerede yemeli dediğimiz zaman bize alışılagelmiş biçimde deniz kenarında bir yer değil şehir içinde Hal yanında bir balıkçı tavsiye ettiler. İyi ki de etmişler. Balık hali ve sebze hali yan yan ve hemen bitişiğinde sıra sıra balıkçılar yer alıyor. Alkolsüz mekanlarda taze balık ve deniz ürünleri bulabilirsiniz. Biz hemen girişte yer alan My Balıkçım'a oturduk. Mekan basit dekore edilmiş ve servis hızlı. Önden masaya gelen salata Akdeniz'de olduğunuzu size hatırlatıyor. Ben bugüne kadar salaş bir balıkçıda içinde avokado olan bir salata yediğimi hatırlamıyorum.
Salata çok renkli ve lezzetli. Kış olunca hava güzel de olsa balık çorbası içmek istedik. Balık çorbasının içinde aslında iskorpit ya da kırlangıç olsa harika olur ama son dönemde hem bu balıkları hem de yapan yeri bulmak zor. Yine de levrek ile hazırlanan balık çorbası lezzetliydi. Alanya tarafından olmanın en güzel yanı masaya gelen limonun tazeliği ve lezzeti. Balık olarak büyük bir deniz levreğini yönetmenim ile paylaştık. Kaptanımız ise hamsi istedi. Levrek gerçek deniz levreği idi ve içi sulu kalacak şekilde ızgara edilmişti. Hamsi ise standart. Ama burada levrek ya da yöreye özgü balık yemeniz yerinde olacak. Karides ve kalamar da inanılmaz taze gözüküyordu. Zaten halin yanındasınız ve taze olmaması mümkün değil.
Fiyatlar gayet makul ve gördüğüm kadarıyla herkes yediklerinden memnun. Balık yemek için deniz kenarında olmak şart değil diyorsanız tavsiye ederim.
Ali Baba Köftecisi 1980 öncesinde araba ile köfte sattıktan sonra Arnavutköy'de 5 masalı küçük bir dükkan açarak aynı lezzeti sunmaya devam etti. Daha sonra o dükkan da büyük bir yere geçti belki ama hala eski dükkan duruyor ve ben gittiğimde eski mekanı tercih ediyorum. Köfte konusunda zevkler çok farklı olduğundan herkese göre "en iyi" köfteci sıralaması farklı olabiliyor. Ben Ali Baba'yı ilk 5 içine her zaman sokarım. Neyse burada köfte yüzde 100 dana eti ile her sabah çekilen kıymadan hazırlanıyor. Lezzet katması için klasik baharatlar katılıyor ama buraya kadar standart olanlar arasında fark yaratan el ayarı bence.
Bir köfteciden ne beklersiniz lezzetli ve doğru şekilde pişirilmiş köfte ve piyaz ile salatanın kaliteli malzemeden yapılması. Burada etin lezzetini beğendim ve içi sulu kalacak şekilde doğru ızgara edildiği ortada. Piyaz için kullandıkları fasulye standart ama domates gerçekten çok lezzetli. Basit ve sade olan her zaman güzeldir. Canınız iyi bir köfte yemek istiyorsa (özellikle de harika bir havada Boğazda benim gibi 8 km yürüdükten sonra) burasını tavsiye ederim. Servis hızlı ama biraz daha güler yüzlü olabilirler. Köftesini beğendiğim yerlere ara sıra uğrayıp aynı kaliteyi koruyorlar mı bakmam gerekiyor.
Porsiyonda 8 tane ufak köfte var ve Haziran 2018 itibariyle fiyatı 20 TL. Piyaz ve salata ise 10 TL. Ben yemedim ama Kemalpaşa tatlısı ile yemeği sonlandırabilirsiniz.
İyi bir Pizza için İstanbul'da seçenekler iki elin parmaklarını geçmez. Bana göre yaygın satış ağı olan marka pizzaların yanına bile yaklaşmamak gerek. O kategoride en iyisi olan Papa John's bile bana gerçek pizza lezzeti vermiyor. Neyse pizza gibi pizza İtalyan usülü olmalı daha doğrusu Napoli tarzı. Bu tarzda Pizzalar içinde em iyilerinden birisi de Miss Pizza. Beyoğlu'nda Şişhane tarafına yakın bir konumda (Metrodan Şişhane tarafından çıkarsanız tam karşınızda) olan dükkan çok büyük değil özellikle hava güzelse dış masalarda oturmanızı tavsiye ederim. Tipik İtalyan restoranlarında olan kırmızı beyaz damalı masa örtüleri ve sade dekorasyonuyla sıcak bir ortam yaratıyor.

Başlangıçlarda çok oyalanmayın çünkü burada porsiyonlar çok büyük. Ben bile bir tam pizzayı zor bitirdim. Mesela 3 kişi giderseniz 2 pizza sizin için yeterli olabilir benden söylemesi. Pizza menüsü çok geniş zevkinize göre sipariş verebilirsiniz. Benim için bir pizzacıda en önemli pizza Margherita'dır. Bunu iyi yapamazsa sınıfı geçemez. Daha çeşitli bir pizza isterseniz ve et olmasın derseniz size tavsiyem Enginarlı Pizza ya da Pizza Pesto olabilir. Kuşkonmazlı Pizza da deneyip beğendiğimiz pizzalardan birisi oldu. Malzemeden daha önemlisi aslında hamuru, ince açılan hamurun lezzeti ve kıvamı da pizzanın lezzetli olmasını olumlu yönde etkiliyor.

Pizza Fresca ise benim favorim olarak listedeki yerini alsın. Servis hızlı ve servis elemanları seçim yapmanız için size yardımcı oluyorlar. Hamuru ince malzemesi kaliteli ve odun ateşinde pişen pizzanın lezzetsiz olması imkansız. Yılların tecrübesi ile bir standardın oturmuş olması da takdir edilmeli. Menüde domuz ürünü içeren çok çeşit var ama hepsinin yanındaki belirgin işaret ile ayırabilirsiniz. Yemek sonrası midede yeriniz kalırsa tatlı menüsü de çok başarılı. Tiramisu, limonlu tart ya da mozaik kek yiyip yine İtalyan işi bir kahve ile yemeği tamamlayabilirsiniz.
Pizzalar Mayıs 2018 itibarıyla 25-43 TL aralığında. Yani burada bir pizza ve içecekle yemek sonrası kahve içip 50 TL adam başı ödeyerek ayrılmanız mümkün. Bana göre İstanbul'daki en iyi 3 pizzacı arasında yer alır. Kesinlikle tavsiye ederim.
İlk kez 1993'de maç yayını için gittiğim Gaziantep'de yemek kültürünün zenginliğinden ve inanılmaz lezzetlerden çok etkilenmiştim. O seneden bu yana Gaziantep'e çok gittim ve her seferinde yediklerimin tadı damağımda kalarak döndüm. Ama Halil Usta'yı başka hiçbir yere değişmem. Bu mekanı bulmak biraz zor da olsa değecektir. Karşıyaka mahallesinde gecekondu görünümlü yapıların arasında lüks arabaların yığıldığı bir yer görürseniz işte Halil Usta burası.
Mekan saat 10.30 gibi açılıyor ve 15.00 gibi et bitiyor. Bunun dışında servisleri yok zaten gerek de yok. Pazar günleri kapalı olması ise çok kötü çünkü Pazar maçları için gidince uğrayamıyorum. Kapıda Halil Usta güler yüzüyle sizi buyur ediyor.
Halil Usta 9 sene İstanbul'da kebapçı çırağı olarak çalıştıktan sonra memleketine geri dönüp burasını açıyor. 1972'den beri bu dükkanda hizmet veriyor. Gelelim işin asıl kısmı yemeklere. Öncelikle Halil Usta'da kendinizi işini bilen garsonlara bırakmanızı tavsiye ederim. Masaya gelen kaşık salatası ile ziyafet başlıyor. Bu salata kullanılan malzeme ve tabii ki nar ekşisi ile aklınızı başınızdan alabilir ama kendinizi tutun ve gelecek etlere yer bırakın.

Gittiğimiz çoğu mekanda yediğimize değil de dekorasyona ve servis takımlarına para veriyoruz aslında. Burada herşey çok basit ve yemeğin önüne geçmiyor. Gelen etlerle ziyafet başlıyor. Burada tüm Gaziantep'de olduğu gibi koyun eti kullanılıyor. Koyun eti kokar diyenlere aldırmadan baharatlarla tatlandırılmış ve terbiyelenmiş etinizde hiç koku kalmıyor. İlk gelen tabakta baharatlı kuşbaşı, kıyma(adana) ve fıstıklı kebap var. Her koyundan 4-5 kilo kebaplık et çıkıyor. Koyunun bel kısmından "taraklık" denen bölgeden alınan etlerle yapılan kebabın yanı sıra sırt bölgesinden alınan etlerle yapılan ve lezzeti doruğa ulaştıran Küşleme burada yenmeden çıkılmayacak bir şaheser.

Hürriyet gazetesinde dev jüri Halil Usta'nın küşlemesini Türkiye'nin en iyi yemeği seçti ve bence çok haklılar. Küşleme koyunun sırt kısmındaki 30 cm'lik bir bölgeden alınan sinirsiz, yağsız harika bir et. Bu eti her yerde yiyebilirsiniz ama Halil Usta'daki bana göre hayatınızda yediğiniz en güzel et olacaktır. Ama işin Nirvanası sizi en sonda bekliyor. Kürdana takılı halde adam başı 1 tane verilen lokum vejeteryanları bile baştan çıkarabilecek kadar lezzetli ve yumuşak. Son dönemde kendi baklava ve havuç dilimlerini de yapıyorlar. Pahalı mekanlara inat burada hesap gayet mantıklı ve insanın mekandan çıkarken Halil Usta'yı sarılıp öpesi geliyor. Bence eli öpülesi bir usta ve saygıyı sonuna kadar hak ediyor.
Samsun denince akla ilk gelen yemek tabii ki pide. Çok farklı yerlerde pide yedik ve çoğunu beğendik. Son gidişimde maç sonrası uçağımızın kalkmasına kısa bir süre kalktığı için merkeze değil yakınlarda bir yere gitmek istedik. Çarşamba Havalimanı'nı biraz geçince Dikbıyık beldesinin girişinde Huzur Pide'yi bulduk. İyi ki de bulmuşuz bazen böyle tesadüf eseri gittiğimiz yerler beklediğimizden güzel çıkıyor. Klasik bir pideci ama buranın yerlileri pide malzemesini evlerinde hazırlayarak getiriyorlar. Biz gittiğimizde akşam için bayağı bir sıra vardı ama sağolsunlar fazla bekletmediler. Masaya gelen salata çoğu yerde olmadığı kadar lezzetli ve zengindi.

Pideleri beklerken bize ikram olarak lahmacun göndermeleri esnaflığı ne kadar iyi bildiklerini gösteriyor. Lahmacun vasatın üstünde iyiydi. Zaten çok açtık ve iyi gitti. Sonrasında pidelerin nasıl yapıldığını görmek için fırına gittim ve inanılmaz bir hızda hem bizim pidelerin hem de iç getirip bekleyenlerin pidelerinin hazırlanmasına şahit oldum. Buranın klasiği kapalı kıymalı pide. Zaten evlere sadece bu yapılıyor. Biz masaya hem kapalı kıymalı, hem de kuşbaşılı yumurtalı sipariş ettik. Pide porsiyonları kallavi olunca 1 söylemek fazla fazla yetiyor. Kapalı kıymalı inanılmaz güzeldi. Ben bu bölgede yapılan ince hamurlu pideyi Trabzon'daki kalın hamurlu olana tercih ederim.

İncecik hamurun avantajı hafif olması. Kullandıkları iç malzemesi de çok kaliteli ve yedikten sonra midemizde yanma yapmadı. Kuşbaşılı yumurtalı pide lezzet olarak kapalı kıymalı ile yarışır. Onu da güzel yapmışlardı. Yemeğin üstüne tatlı yemek için yerimiz kalmadı ama tatlı çeşitleri de mevcut. Benim dikkatimi çeken evden gelen pide içlerinin çeşitliliği oldu. Herkes kendi zevkine göre kıymaya farklı bir baharat ya da ot katmıştı. Her gelen en az 30-40 pide eve götürüyordu. Pideye sürülecek yağı bile kendileri getirmişlerdi.
Kısaca Samsun'da Çarşamba tarafında acıkırsanız yol üstünde Huzur Pide sizi fazlasıyla memnun eder.
Son yıllarda İstanbul'un en popüler lokantalarının başında Kemerburgaz'daki Kardeşler geliyor. Esnaf lokantaları geleneğini devam ettiren lokantada özellikle öğlen 12.00-13.00 arasında yer bulmanız çok zor. Sloganı bile güzel "Burada sınıf farkı yok"... gerçekten de uzun masalarda her sınıftan insan yer bulduğunda yan yana yemek yiyor. Servisi çok hızlı ve garsonlar güler yüzlü. Ben 2-3 sefer gittikten sonra en objektif değerlendirmeyi yapabileceğimi düşündüm. Esnaf lokantası olmasından dolayı değerlendirmeye sulu yemeklerle başlayalım. Buranın en meşhur yemeği kimilerine göre döner kimilerine göre kurufasulye. Fasulye bana göre de çok iyi ama diğer sefer denediğim nohudu da en az onun kadar beğendim.

Çorba ile başlamak isterseniz çeşit çok ama ben kelle paça tavsiye ederim. Sakatat ile işim olmaz diyenlere ise tavuk suyu çorba öneriyorum. İçinde bol et ve lezzet mükemmel. Bulursanız yani aslında kalmışsa kaçırmamanız gereken lezzet bence fırın makarna. Her ne kadar üstat Milör lapa gibi bulsa da ben her defasında beğenerek yedim. Kuru ve nohudun en önemli yancısı pirinç pilavı da standardın üstünde. Sulu yemekler her gün değişebiliyor ama Çiftlik Kebabı ve İzmir Köfte tercih edebilirsiniz. Ciğer Sarma denemedin henüz ama gözüm kalmadı değil. Arnavut ciğeri
ise yumuşak ve lezzetli. Buranın en önemli ve en çabuk tükenen yemeklerinden birisi de yaprak dolması.
Gelelim dönere; Bence İstanbul'da benim klasik ilk 3 sırayı zorlayan (Asım Usta- Bayramoğlu-Şahin Usta) tek yer Kardeşler Lokantası. Tamamen dana etinden yapılan ve marinasyonu çok özel olan döner gerçekten enfes. Döneri isterseniz sade, isterseniz pilav üstü yiyebilirsiniz ama ben ne zaman döner için gitsem tercihim "Kamyoncu Usülü" yemek oluyor. Ne demek? diye soranlara açıklayayım. Aslında basit: Pilav üstü kurufasulye üstüne porsiyon döner... Bir kere deneyin çok beğeneceksiniz. Hem döner mi yesem? Kuru mu yesem? diye tercih yapmak zorunda kalmazsınız. Döner için bile gidilir buraya.
Yemekten sonra tatlı için yeriniz kaldıysa üç çeşit tatlı sizi bekliyor olacak. Keşkül sevenler (Ben sevmem) buranın keşkülünün üstüne olmadığını bana söylediler. Sütlaç harika tavsiye ederim Kemalpaşa ise şerbeti kıvamında ve lezzetli. Bütün tatlılar üzerinde bolca fındık ile servis ediliyor.
Fiyatlar mahalle arası esnaf lokantası gibi değil biraz üstünde ama çok da pahalı değil. Yemekten sonra vaktiniz varsa meydandaki tarihi kahvede bir Türk kahvesi içmenizi tavsiye ederim.
Bodrum yazın tam bir karmaşaya bürünürken en sevdiğim nokta Gümüşlük. Burası fazla bozulmadan kalan nadir noktalardan birisi ve özellikle akşamları çok fazla alternatif sunuyor. Gümüşlük denince ilk akla gelen "Balıkçılar" oluyor haliyle. Biz son 2 sezonda da tatilimizin büyük kısmını orada geçirdiğimiz için artık tanımaya başladık. Sahilde yan yana olan restoranlar içinde g-favorim Karafaki Restoran. İki tane aynı isimde restoran var benim bahsettiğim çarşıya daha yakın olanı. Şefimiz Erhan burada adeta harikalar yaratıyor. Yazın gittiğimde kalabalık bir grupla fotoğraf çekme şansımız olmamıştı ama Nisan başında yaptığımız kaçamakta bu şansı yakaladık. Öncelikle konum olarak denize sıfır olan mekanda servis personelleri ve şefin sıcak bir ortam yaratması yüzünden zaten maça 1-0 önde başlıyorlar.

Karafaki şefi Erhan çok küçük yaşta Ağrı'dan Gümüşlük'e çalışmak için gelmiş ve işin her kademesinde çalıştıktan sonra sıfırdan kendi restoranını açmayı başarmış. Bu işe gönül verdiğini hemen anlayabilirsiniz. Değişik lezzetler için kafa yoran, sürekli deneyen ve yenilik arayan şefimiz sonuçta sıkı bir müdavim kitlesi yaratmış. Hatta kışın bile mekan boş kalmıyor. Burada her balıkçıda olan klasik mezeleri bulabilirsiniz. Ama lezzet olarak denediğim hiçbirisi beni üzmedi. Karamelize soğanlı tam tekmil fava çok güzeldi. Patlıcan salatası ve ot mezeleri de standartın üstünde başarılı. masaya gelen zeytin o kadar lezzetli ki aman dikkat karnınızı zeytin ile doyurmayın.

Bizim için özel bir meze hazırlayan şef Erhan yılın sadece belli bölümünde bulunan Kürek Mantarı ile harikalar yaratmıştı. Dağdan toplanan kürek mantarı yabani kuşkonmaz ile birlikte inanılmaz bir lezzet olmuştu. Adeta et yer gibiydik. Bebek kalamarlar ise akşamın yıldızı olmayı başardılar. Kalamar ızgara da severim ama bu bebekler çok lezzetli oluyor. Yaz için depoya bayağı kaldırmış sezonda mutlaka isteyin. Yemeğin sonunda ise balık yemeye geldiğimiz için meze kısmını kısa tuttuk. Masaya gelen kaya koruklu salata içindeki malzemelerin tazeliği ile balığa kalmadan tükendi. Balık tezgahından seçtiğimiz 800 gr. civarında gelen Fangri ile son noktayı koyduk. Mercan familyasından olan Fangri ızgarada güzel pişmiş ve içi sulu kalmıştı.
Gümüşlük'de sezon kalabalığından uzakta lezzetli mezeler ve balıkla denize sıfır konumda harika bir akşam geçirdik. Fiyatlar standart ortalamada. Servis güleryüzlü ve şefimiz becerikli; daha ne olsun?