Geçen hafta eşim Ebru'nun doğum günü için Çeşme'ye 2 gün 1 gecelik küçük bir kaçamak yaptık. Hava zaman zaman yağmurlu olsa da çok keyifli 2 gün geçirdik. Çeşme Sheraton oteli her zamanki gibi çok güzeldi. Biz otele yerleşir yerleşmez kendimizi Alaçatı'ya attık. Alaçatı Nisan başında çok güzeldi. Yazın yürümekte zorlandığımız çarşısında rahatça gezdik ve sokakların tadını çıkardık. Yazın yer bulmakta zorlandığımız ve kalabalık yüzünden keyfini çıkaramadığımız bütün mekanların tadını sonuna kadar çıkardık. Benim en fazla merak ettiğim yer olan Asma Yaprağı'nda iki gün üst üste yemek yedik. İlk gün hava kapalı ve yağmurlu olduğu için içeri girip üst katta oturduk. Bu sayede içerisinin ne kadar doğal ve zarif dekore edildiğini görme şansımız oldu.
Asma Yaprağı'nda masanıza geçmeden önce küçük mutfağın içinde tezgahta duran mezelerden seçim yapmanız gerekiyor. Ana yemekler ise tahtada yazıyor. Burada size çalışanların rehberlik yapması da gerek çünkü daha önce görmediğiniz yemekler içinden ancak bu şekilde seçim yapabilirsiniz. Bize iki gün de bakan şirin garsonumuz bu konuda çok iyiydi. Ben sosyal medyada servisle ilgili yazılanlara hayret ettim. Bir yeri kötülemek için yazanlar o kadar fazla ki...Mezeler buranın zarif konseptine uygun küçük kaplarda servis ediliyor. Biz ilk gün 5 meze istedik. Burada mezelerin tabağı 7.5 TL'den ücretlendiriliyor. Yediklerimize geçmeden yemediğimiz ama aklımızın kaldığı taze sarımsaktan yapılan mezeyi söylemek gerek siz deneyin.
Olmazsa olmaz kabak çiçeği dolması hafif ve içi iyi hazırlanmıştı, Alaçatı'ya özgü Çalkama sosuyla hazırlanan pazı otuyla yapılan meze inanılmazdı, Fava'yı hep bakladan yapılır zannederdik ama burada Mercimek Fava yediğimizde lezzetine inanamadık. Otun her çeşidinin olduğu ve 1 hafta önce Ot Festivalinin yaşandığı Alaçatı'da turp otu ve karışık otlardan yapılan mücver tarzı meze taze ve doğal tadıyla çok iyiydi. Bence ilk gün gelen 5 mezeden günün yıldızı çıtır çıtır taze bakla içi ve enginar ile yapılan pilavdı. Dere otu ile tatlandırılan pilavdaki taze baklalar çiğ çiğ yenecek kadar güzeldi.
İkinci gün ise biraz daha aç bir şekilde Asma Yaprağı'na gittik. Bu kez hava güzeldi ve dışarıda oturduk. Benim ilk kez tadına baktığım Urla şarabının rozesini çok beğendim. Tadında meyve aromaları baskındı ama içimi kolay ve yemeklerle uyumu mükemmeldi. Hatta o kadar beğendik ki nerede satıldığını sorduk ve Makro ile Metro'da bulunduğunu öğrendik. İkinci gün gelen mezelerden ikisi yukarıda altta. Sağda klasik anne mercimek köftesi solda ise ıspanak, firik bulguru ve sarımsaklı sosla hazırlanan meze var. Fincan içinde gelen sıcak bazlama ise kendinizi kaptırmanız halinde tehlikeli olabilir...
Ege denince akla ilk gelen ot olan Şevket-i Bostan son yıllarda iyice popüler oldu. Ben kuzu etiyle yapılan sıcak yemeğini çok severim ama burada ceviz ve sarımsakla zeytinyağlısını yedik ve bayıldık. İlk gün ana yemek yerine mezelerle geçmiştik zaten doğrusu da bu yazın meze çeşitleri arttıkça insanın masayı onlarla donatası geliyor. Ana yemek olarak Asma Kebap (30 TL) istedik. Adı yanıltmasın kebapla alakası yok. Kızarmış patates üzerine anne köftesi ve yoğurtlu tereyağlı sos ile servis ediliyor. Keşke kızarmış patatesler "Ev Patatesi" olsaydı o zaman daha da mükemmel olurdu. Ama köftenin baharatı ve tadı mükemmeldi.
Asma Yaprağı ucuz bir yer değil ama zaten Alaçatı ucuz bir yer değil. Biz birer kadeh şarap 4 meze ve 1 ana yemeğe 107 TL ödedik. Buraya lezzet-fiyat kalitesi açısından tam not veririm. İki gün yediğimiz ve beğenmediğimiz bir yemek olmadı. Burada yazın yer bulmak çok zor hatta Temmuz-Ağustos rezarvasyonları Nisan ayından başlamış. Ama ben yazın sokakta oturup araba kullanma derdi olmadan mezelerle bir rakı içmek isterim. Kesinlikle gitmeli ve doğal lezzetlerin tadına bakmalısınız.
TONOZ BALIK - KAZASKER
Balık restoranı dediğimiz zaman ülkemizde ne yazık ki belirli bir fiyat standardı olmayan yerler yani "Hesabın ne kadar geleceğini bilemediğiniz" yerler aklımıza geliyor. Ama son dönemde ufak ama hesaplı balıkçıların da açıldığını görüyoruz. Bizim eve yakın olduğu için yürüyüş yaparken gördüğüm Tonoz Balık'a geçenlerde ilk kez uğradık. Bir kere dekorasyonu çok özenli yapılmış. Kınalıada'dan gelen sahipleri Kazasker'de cadde üstünde adeta bir deniz kenarı mekanı yaratmışlar. Bembeyaz duvarlar, mavi örtüler ve beyaz sandalyelerle tertemiz bir mekan. Masaların üstünde kağıt örtüler var. Branda ile kapatılan mekan yazın açık hale gelebiliyor. Lokantanın yanındaki balık tezgahından istediğiniz balığı seçebilirsiniz. Masanıza oturunca iyi bir zeytinyağı ile zeytinler ikram ediliyor.
Burada balık çorbasında iddialı olduklarını söyledikleri için çorbayla başladık. Güzeldi ama içinde biraz daha farklı balık eti olabilirdi diye düşünüyorum. Yine de özellikle kışın tercih edilebilir. Biz ara sıcak istemedik ama Tonoz'da karides güveç, kalamar gibi ara sıcakları bulabilirsiniz. Yan masaya gelen karides güveç güzel gözüküyordu. Balık tercihimizi tezgahtan bakarak tekir ve istavrit olarak belirledik. İri tekirler ve taze istavritler tavada mısır unu ile kızartılarak masamıza çok geçmeden geldi. Ortaya söylediğimiz ince kıyım Roka ve Domates salatası da güzeldi.
Bizim en sevdiğimiz balıkların başında gelen tekirler çok lezzetliydi. Bu balığı yediğiniz zaman deniz kokmuyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir. İstavrit ise her zaman taze olduğu için çıtır çıtır yeniyor. Kızartma işinde iyi olduklarını söyleyelim. Adadan gelen ve balıkçılıkla uğraşan sahipleri ızgarada balığı pişirmeyi de mutlaka iyi biliyorlar. Yan masalara gelen levrek ve çipura ızgaraları da sorunsuz gözüküyordu. Ayrıca fener kavurma gibi özel bir lezzeti de deneyebilirsiniz. Levrek Buğulamayı hem sulu hem de domates sosuyla susuz yaptıklarını söylediler bir sonraki sefere deneyip yazıya eklerim.
Burası ailenizle hesaplı bir şekilde balık yiyebileceğiniz bir yer. İçeceklerle birlikte alkolsüz kişi başı ortalama 40 TL ödeyerek kalkabilirsiniz. Yemekten sonra çay-kahve ve irmik helvası ikramları da var.
UĞUR KOKOREÇ-KÖFTE - ŞEMİKLER
Hafta sonunda Karşıyaka'nın maçını anlatmaya İzmir'e gidince farklı bir lezzet noktası aramaya başladığımızda çocukluk arkadaşım Levent'e danışmaya karar verdim. Havalimanından doğrudan Karşıyaka'ya gideceğimiz için yakınlarda bir yer söylemesini istedim. sağolsun bizi öyle bir yere yönlendirdi ki hayatımda yediğim en güzel kokoreçi tadmama neden oldu. Mavişehir'e gelmeden Şemikler sapağından içeri girince yol bitene kadar gidin, ikiye ayrılan yoldan sağa dönün 200 metre gidince sağda Uğur Kokoreç ve İnegöl Köfte salonunu göreceksiniz. Çok içeride kalmasına ve ufacık bir dükkan olmasına rağmen bilenlerin sayısı çok fazla. Küçük ama temiz bir dükkan ve sıcak bir ortam var.
Mekanın sahibi Uğur Bey bu işe gönül vermiş. Ben bir işi severek yapan insanın başarısız olacağına inanmıyorum. İşi üzerine kafa yoran, çalışan ve kaliteden ödün vermeyen her zaman kazanır. Türkiye'nin her yerinden süt kuzu malzemesi toplayan ve bunu soğuk hava deposunda saklayan Uğur kendi imalathanesinde kokoreçleri sarıyor. Bu bile hazır kokoreç yapan yerlere göre en az iki adım önde olmasını sağlıyor. Burada sadece iki alternatif var. Kokoreç ya da İnegöl Köfte. Kokoreçle başlarsak İzmir usülü yani içine domates-biber gibi malzemeler katmadan ve iri kesilerek hazırlanan kokoreç kendini tabakta hemen belli ediyor. Çoğu yerde kullanılan fabrikasyon kokoreçte halkanın ortasında büyükçe bir yağ tabakası olurken burada yağın miktarı çok az.
Kokoreç adına İstanbul'da Şampiyon-Mercan gibi ünlü mekanlarda domates-biber-baharat karışımı sunulurken burada et ön plana çıkıyor. Etine güvenen Uğur baharat atmadan soruyor. Acı seviyorsanız üstüne özel biber-kimyon karışımından oluşan baharatı koydurun. Ben kokoreci ekmek arası severim. Ekmekler yandaki fırından sıcacık geliyor. bu kadar yumuşak ve lezzetli kokoreç hayatımda yemedim desem abartmış olmam herhalde. Yanında masanızdaki üç farklı acı biber turşusundan ya da kurutulmuş biberden acıya takviye yapabilirsiniz. Kokoreç öyle lezzetli ki yedikçe yiyesiniz geliyor aman dikkat...
Burada en az kokoreç kadar lezzetli olan İnegöl Köfteden yemeden kalkmayın derim. Levent bana "Köftenin tadına bakmadan geçme" dedi ben de dediğini yaptım ve ortaya köfte söyledik. İnanın köftesi de kokoreç kadar güzel. Etine güvenen her müessese gibi baharata boğmadan köfteyi hazırlamış. İçi yumuşak dışı kararında kızarmış gelen köfte çok lezzetli. Burada şalgam ve ayranda da piyasanın en iyileri alınmış. Kola yok ama isteyene Niğde Gazozu veriliyor. Gizli kalan ve meraklısı dışında bilinmeyen Uğur Kokoreç-Köfte bence "benim" diyen her yere fark atar.
Fiyatlara gelince Mart 2015 itibarıyla : Kokoreç ve Köfte Porsiyon 13 TL... Yarım Kokoreç 8, Çeyrek 5 TL... Ayran-Şalgam-Gazoz 2 TL... Fiyat Kalite endeksine göre burası en üst seviyede övgüyü hak ediyor.
Mekanın sahibi Uğur Bey bu işe gönül vermiş. Ben bir işi severek yapan insanın başarısız olacağına inanmıyorum. İşi üzerine kafa yoran, çalışan ve kaliteden ödün vermeyen her zaman kazanır. Türkiye'nin her yerinden süt kuzu malzemesi toplayan ve bunu soğuk hava deposunda saklayan Uğur kendi imalathanesinde kokoreçleri sarıyor. Bu bile hazır kokoreç yapan yerlere göre en az iki adım önde olmasını sağlıyor. Burada sadece iki alternatif var. Kokoreç ya da İnegöl Köfte. Kokoreçle başlarsak İzmir usülü yani içine domates-biber gibi malzemeler katmadan ve iri kesilerek hazırlanan kokoreç kendini tabakta hemen belli ediyor. Çoğu yerde kullanılan fabrikasyon kokoreçte halkanın ortasında büyükçe bir yağ tabakası olurken burada yağın miktarı çok az.
Kokoreç adına İstanbul'da Şampiyon-Mercan gibi ünlü mekanlarda domates-biber-baharat karışımı sunulurken burada et ön plana çıkıyor. Etine güvenen Uğur baharat atmadan soruyor. Acı seviyorsanız üstüne özel biber-kimyon karışımından oluşan baharatı koydurun. Ben kokoreci ekmek arası severim. Ekmekler yandaki fırından sıcacık geliyor. bu kadar yumuşak ve lezzetli kokoreç hayatımda yemedim desem abartmış olmam herhalde. Yanında masanızdaki üç farklı acı biber turşusundan ya da kurutulmuş biberden acıya takviye yapabilirsiniz. Kokoreç öyle lezzetli ki yedikçe yiyesiniz geliyor aman dikkat...
Burada en az kokoreç kadar lezzetli olan İnegöl Köfteden yemeden kalkmayın derim. Levent bana "Köftenin tadına bakmadan geçme" dedi ben de dediğini yaptım ve ortaya köfte söyledik. İnanın köftesi de kokoreç kadar güzel. Etine güvenen her müessese gibi baharata boğmadan köfteyi hazırlamış. İçi yumuşak dışı kararında kızarmış gelen köfte çok lezzetli. Burada şalgam ve ayranda da piyasanın en iyileri alınmış. Kola yok ama isteyene Niğde Gazozu veriliyor. Gizli kalan ve meraklısı dışında bilinmeyen Uğur Kokoreç-Köfte bence "benim" diyen her yere fark atar.
Fiyatlara gelince Mart 2015 itibarıyla : Kokoreç ve Köfte Porsiyon 13 TL... Yarım Kokoreç 8, Çeyrek 5 TL... Ayran-Şalgam-Gazoz 2 TL... Fiyat Kalite endeksine göre burası en üst seviyede övgüyü hak ediyor.
KEBAPÇI TAMER - BURSA
Bursa denince akla tabii ki İskender geliyor. Bursa'da İskender ya da telif hakkı olduğu için söylenen adıyla Bursa Kebabı ya da Uludağ Kebabı yemek için belli adresler var. Herkesin bildiği İskender ailesinin yerleri ve Cemal-Cemil Usta bunların başında geliyor. Ama çok farklı yerlerde harika lezzetler bulmanız da mümkün. Ben sizi butik bir mekan olan Kebapçı Tamer ile tanıştıracağım. Aslında Bursa'da yaşayanların iyi bildiği bir yer olan Kebapçı Tamer 1986 yılında Heykel'de Sönmez İş Hanı karşısında açtığı dükkanla bu işe başlamış. Daha sonra tekstil işine girerek 22 yıl ara verdikten sonra yeniden markayı canlandırmaya karar veren Tamer Bey 2013'de İhsaniye'de Acıbadem Hastanesi yanındaki yeni yerinde hizmet vermeye başlamış. Üstelik 45 yıllık ustasını da dönerin başına geçirerek...
Yeni mekanı ferah ve güzel bir bahçesi de var. Dedim ya burası butik bir restoran ve ayrıntılar çok ince düşünülmüş. Ben önce ustayı iş başında ziyaret ettim ve ondan işin püf noktalarını öğrendim. Etler Gönen, Biga ve Uludağ yöresinden ve burası için özel olarak seçiliyor. Üzerine konulan domates sosu için kokulu domatesler tercih edilirken işin sırrı tereyağında... Gaziantep'den gelen organik keçi tereyağı kebaba lezzetiyle ayrı bir boyut kazandırıyor. İskenderinizi ister yoğurtlu ister yoğurdu ayrı alabiliyorsunuz. Yoğurt deyip geçmeyin güveçte bıçakla kesilen yoğurt harika. Yanında patlıcan ezmesi de ikram ediliyor.
Keçi tereyağı çok güzel bir tat veriyor. İskenderin yanında sakın gazlı içecekler tüketmeyin lezzeti öldürüyor. Burada mutlaka şıra için. Eğer sevmiyorsanız su yeterli. Ben Uludağ gazozu görünce dayanamam ama Şıra her zaman daha iyi gidiyor. Yukarıda gördüğünüz 1.5 eti bol acıkanlara tam yetecektir. Eti çok beğendim ve daha önce bu restoranı keşfetmediğim için kendime kızdım. Kesinlikle bu işin başka bir sırrı olmalı, miktarı fazla kaçırsanız bile şişirmiyor ve ağızda harika bir tat kalıyor. Mekan dekorasyonu ise son derece sade ve zarif. Servis hızlı ve personel güleryüzlü.
Burada isterseniz salata çeşitlerini de deneyebilirsiniz. Bu salatalar doyurucu ve alternatif olabilir. Ya da ortaya söyleyip paylaşabilirisiniz. Etli olan çok güzel gözüküyordu daha hafif olan peynirli ise kurutulmuş domateslerle tatlandırılmıştı. Yemeğin sonunda özel tatlılar sizi bekliyor. Ben muhallebili çikolatalı tatlıya bayıldım. İsterseniz kaymaklı incir tatlısı da farklı bir lezzet. Tatlı sevenler mutlaka denemeli.
Tamer Bey ve eşi Filiz Hanım misafirperverlikleri ile size kendinizi evinizde hissettiriyor. Ben daha yeni keşfettim ama Facebook sayfalarına bakınca buraya daha önce gelen ünlü isimleri görmeniz mümkün. Ama en önemlisi Bursa Kebabı gerçekten çok lezzetli. Kesinlikle Bursa'da ilk 3 içine girer. Değişik bir yer arayanlara tavsiye ederim. Fiyatlar diğer iskenderciler ile aynı seviyede hatta bazılarından bir tık daha ucuz.
Yeni mekanı ferah ve güzel bir bahçesi de var. Dedim ya burası butik bir restoran ve ayrıntılar çok ince düşünülmüş. Ben önce ustayı iş başında ziyaret ettim ve ondan işin püf noktalarını öğrendim. Etler Gönen, Biga ve Uludağ yöresinden ve burası için özel olarak seçiliyor. Üzerine konulan domates sosu için kokulu domatesler tercih edilirken işin sırrı tereyağında... Gaziantep'den gelen organik keçi tereyağı kebaba lezzetiyle ayrı bir boyut kazandırıyor. İskenderinizi ister yoğurtlu ister yoğurdu ayrı alabiliyorsunuz. Yoğurt deyip geçmeyin güveçte bıçakla kesilen yoğurt harika. Yanında patlıcan ezmesi de ikram ediliyor.
Keçi tereyağı çok güzel bir tat veriyor. İskenderin yanında sakın gazlı içecekler tüketmeyin lezzeti öldürüyor. Burada mutlaka şıra için. Eğer sevmiyorsanız su yeterli. Ben Uludağ gazozu görünce dayanamam ama Şıra her zaman daha iyi gidiyor. Yukarıda gördüğünüz 1.5 eti bol acıkanlara tam yetecektir. Eti çok beğendim ve daha önce bu restoranı keşfetmediğim için kendime kızdım. Kesinlikle bu işin başka bir sırrı olmalı, miktarı fazla kaçırsanız bile şişirmiyor ve ağızda harika bir tat kalıyor. Mekan dekorasyonu ise son derece sade ve zarif. Servis hızlı ve personel güleryüzlü.
Burada isterseniz salata çeşitlerini de deneyebilirsiniz. Bu salatalar doyurucu ve alternatif olabilir. Ya da ortaya söyleyip paylaşabilirisiniz. Etli olan çok güzel gözüküyordu daha hafif olan peynirli ise kurutulmuş domateslerle tatlandırılmıştı. Yemeğin sonunda özel tatlılar sizi bekliyor. Ben muhallebili çikolatalı tatlıya bayıldım. İsterseniz kaymaklı incir tatlısı da farklı bir lezzet. Tatlı sevenler mutlaka denemeli.
Tamer Bey ve eşi Filiz Hanım misafirperverlikleri ile size kendinizi evinizde hissettiriyor. Ben daha yeni keşfettim ama Facebook sayfalarına bakınca buraya daha önce gelen ünlü isimleri görmeniz mümkün. Ama en önemlisi Bursa Kebabı gerçekten çok lezzetli. Kesinlikle Bursa'da ilk 3 içine girer. Değişik bir yer arayanlara tavsiye ederim. Fiyatlar diğer iskenderciler ile aynı seviyede hatta bazılarından bir tık daha ucuz.
ENVER USTA - ARAKLI - TRABZON
Trabzon'a her gidişimde farklı yerler keşfediyorum. Geçen hafta Türkiye Kupasında Rizespor-Beşiktaş maçını anlatmak için Rize'ye gittik. Dönüşte yemek için tavsiye Beşiktaş kalecisi Tolga Zengin'den geldi ve Araklı'da çocukluk arkadaşının mekanı olan Enver Usta'ya gitmemizi istedi. Hatta telefonla arayarak masamızı hazırlattı sağolsun. Araklı Rize'den Trabzon'a giderken merkeze 20-25 dakika uzaklıkta şirin bir yer. Biz gece gittik ama Enver Usta'yı bulmamız zor olmadı. Araklı Otogarının hemen yakınında... Tolga burası için "Bu eti başka yerde yiyemezsiniz" demişti gerçekten haklı olduğunu anladık. Küçücük bir yer ama Hasan kardeşimiz o kadar sıcakkanlı ki kendinizi evinizde hissediyorsunuz.
Et işinde önemli olan işin başında olmak ve eti iyi seçmek. Trabzon civarı bu konuda çok şanslı ama Enver Usta'nın bütün olarak aldığı hayvanı özel olarak seçmesi ve bazı kıstaslara uyması bence lezzetin en önemli sırrı. Eti kesinlikle marine etmiyorlar ama ayırırken işliyorlar. Hiç bir kısmı ziyan edilmiyor ve saç kavurma için ayrı, ızgara için ayrı bölümleri özenle ayrılıyor. Biz gittiğimizde masamız hazırdı ve salata ile turşu konmuştu. Ayrıca özel istediğimiz peyniri de lezzetliydi. Ama asıl patlama saç kavurma gelince yaşandı. Kullandıkları tereyağı lezzeti adeta patlatmıştı ama etin lezzeti de inanılmazdı. Akşam 7'den sonra kesinlikle yemem diyen Oktay Derelioğlu bile dayanamadı ve kavurmaya daldı...
Üzerine kaşar serpiştirilmiş kavurma için "mükemmel" demekten başka yorum yapamayız. Kavurmanın masadan kalkması 5 dakikayı bile bulmadı. Trabzon civarında olunca ekmeğin ne kadar güzel olduğundan bahsetmek abesle iştigal olur herhalde. Kavurmanın ardından Enver Usta'nın spesyali etler masaya geldi. Lokantanın tam ortasındaki büyük ızgarada pişirilen etlerin dışı iyi pişmiş içi ise yumuşak kalmıştı. Etin lezzeti ile ilgili bir benzetme yapmak gerekirse: İstanbul'da tonla para verdiğiniz medyatik etçiler bunun yakınından bile geçemez. Et böyle olur...
Köfte yememiz için Hasan çok ısrar etti; iyi ki de etmiş köfteler gerçekten lezzetliydi ama etle kıyaslamak gerekirse biraz altta kalır. Burada kavurma ve et yemenizi tavsiye ederim. Fiyatlar konusunda ne yazık ki bir yorum yapamayacağım çünkü Hasan tüm ısrarlarımıza rağmen "misafirsiniz" diyerek hesap almadı. Ama öğrendiğim kadarıyla hesap İstanbul'da küçücük porsiyonlara ödediğimizden bile az geliyor. Trabzon'a giderseniz üşenmeyin arabayla 20 dakika gidin ve ete doyun..
Et işinde önemli olan işin başında olmak ve eti iyi seçmek. Trabzon civarı bu konuda çok şanslı ama Enver Usta'nın bütün olarak aldığı hayvanı özel olarak seçmesi ve bazı kıstaslara uyması bence lezzetin en önemli sırrı. Eti kesinlikle marine etmiyorlar ama ayırırken işliyorlar. Hiç bir kısmı ziyan edilmiyor ve saç kavurma için ayrı, ızgara için ayrı bölümleri özenle ayrılıyor. Biz gittiğimizde masamız hazırdı ve salata ile turşu konmuştu. Ayrıca özel istediğimiz peyniri de lezzetliydi. Ama asıl patlama saç kavurma gelince yaşandı. Kullandıkları tereyağı lezzeti adeta patlatmıştı ama etin lezzeti de inanılmazdı. Akşam 7'den sonra kesinlikle yemem diyen Oktay Derelioğlu bile dayanamadı ve kavurmaya daldı...
Üzerine kaşar serpiştirilmiş kavurma için "mükemmel" demekten başka yorum yapamayız. Kavurmanın masadan kalkması 5 dakikayı bile bulmadı. Trabzon civarında olunca ekmeğin ne kadar güzel olduğundan bahsetmek abesle iştigal olur herhalde. Kavurmanın ardından Enver Usta'nın spesyali etler masaya geldi. Lokantanın tam ortasındaki büyük ızgarada pişirilen etlerin dışı iyi pişmiş içi ise yumuşak kalmıştı. Etin lezzeti ile ilgili bir benzetme yapmak gerekirse: İstanbul'da tonla para verdiğiniz medyatik etçiler bunun yakınından bile geçemez. Et böyle olur...
Köfte yememiz için Hasan çok ısrar etti; iyi ki de etmiş köfteler gerçekten lezzetliydi ama etle kıyaslamak gerekirse biraz altta kalır. Burada kavurma ve et yemenizi tavsiye ederim. Fiyatlar konusunda ne yazık ki bir yorum yapamayacağım çünkü Hasan tüm ısrarlarımıza rağmen "misafirsiniz" diyerek hesap almadı. Ama öğrendiğim kadarıyla hesap İstanbul'da küçücük porsiyonlara ödediğimizden bile az geliyor. Trabzon'a giderseniz üşenmeyin arabayla 20 dakika gidin ve ete doyun..
LEMAN KÜLTÜR - CADDEBOSTAN
Anadolu yakasında kahvaltı için mekan aradığımızda biraz da tesadüf eseri farklı bir yer bulduk. Bağdat Caddesinde Caddebostan'da açılan Leman Kültür kahvaltı konusunda büyük bir iş başarmış. Leman uzun yıllardır keyifle okuduğum bir dergi. Ama bugüne kadar hiç Leman Kültür'de oturma şansım olmadı. Karlı bir Pazar içeri girince çizgi karakterlerin bizi karşılaması çok güzel oldu. Dekorasyon ve masa yerleşimi başarılıydı. Biz dükkanın sonunda yüksek tabureli masaya oturduk. Servise gelen garsonumuz Pazar gününe özel serpme kahvaltı olduğunu söyleyince tercihimizi ondan yana kullandık. İyi ki de öyle yapmışız.
Artık sadece pazar değil hergün serpme kahvaltı veriliyor. Masamız donatılmaya başladığında bu kahvaltıda bir tek kuşsütü eksik diye düşünmeden edemedik. Çoğu yerde serpme kahvaltı var ama Leman Kültür çeşitleri seçerken doğru tercihler yapmış. Bunun yanında kullandıkları malzeme de çok kaliteli. Peynir çeşitleri arasında lor ve burgu öne çıkıyordu. Sucuklu yumurta kıvamında pişirilmişti (İsterseniz kavurmalı yumurta ya da menemen olabiliyor) Ev yapımı tadında yumurtalı ekmek, gözleme ve sigara böreği aynı tabakta sunuluyor.
Acuka ya da ezme, siyah-yeşil zeytin zaten standart. Üzerine kaşar rendelenmiş salçalı sosisi çok sevdim. Patates olmadan yaşayamayanlardan birisi de ben olduğum içim kahvaltıda bile isterim. Soğan ve biberle sotelenmiş patates süperdi. Salamın kürdanda servisi hoştu. Ayrıca zeytinyağı ve balsamik içinde peynir parçaları ekmek banmak için sizi bekliyor. Simit olmadan kahvaltı olmaz tabii ki... Karışık kızartma herkesin bayılarak yediği ve yazın daha çok yapılan bir yemek. Burada kahvaltıda oldukça büyük bir tabakta gelen kızartma masanın yıldızı olmayı başardı. Üzerinde yoğurt ve salçalı sosla süper gitti.
Ben tuzlu kısmı bitmeden tatlı kısmına geçmediğim için sona bıraktım. Yoğurt üstüne konulan nar ve çilek kahvaltıda her zaman bulamayacağınız bir lezzet. Ayrıca sağlıklı beslenmek isteyenler için minik kaplarda kurutulmuş kayısı ve incir de var. Üçlü şirin tabaklarda portakal ve vişne reçeli ile nutella veriliyor. Diğer tarafta bal-kaymak ve tereyağı yine üçlü olarak masada... Sürekli sıcak ekmek ve simit servisiyle birlikte uzun ve güzel bir kahvaltı yapmak mümkün. Ben masadakilerin hepsini beğendim "Şu Kötüydü" dersem haksızlık yapmış olurum. Aralık 2014 itibariyle adam başı sınırsız çay ile 30 TL olan kahvaltıyı herkese tavsiye ederim.
Leman Kültür'ü Beşiktaş'ta bizim mahalleden Erdal işletiyor ama bu yazıda hiç torpil geçmedim emin olun. Başka bir zamanda menüdeki diğer yemekleri tadmak için tekrar ziyaret edeceğim.
Bağdat Caddesi, Mustafa Kemal İş Merkezi, No 273, Kadıköy
0216 360 6066
Artık sadece pazar değil hergün serpme kahvaltı veriliyor. Masamız donatılmaya başladığında bu kahvaltıda bir tek kuşsütü eksik diye düşünmeden edemedik. Çoğu yerde serpme kahvaltı var ama Leman Kültür çeşitleri seçerken doğru tercihler yapmış. Bunun yanında kullandıkları malzeme de çok kaliteli. Peynir çeşitleri arasında lor ve burgu öne çıkıyordu. Sucuklu yumurta kıvamında pişirilmişti (İsterseniz kavurmalı yumurta ya da menemen olabiliyor) Ev yapımı tadında yumurtalı ekmek, gözleme ve sigara böreği aynı tabakta sunuluyor.
Acuka ya da ezme, siyah-yeşil zeytin zaten standart. Üzerine kaşar rendelenmiş salçalı sosisi çok sevdim. Patates olmadan yaşayamayanlardan birisi de ben olduğum içim kahvaltıda bile isterim. Soğan ve biberle sotelenmiş patates süperdi. Salamın kürdanda servisi hoştu. Ayrıca zeytinyağı ve balsamik içinde peynir parçaları ekmek banmak için sizi bekliyor. Simit olmadan kahvaltı olmaz tabii ki... Karışık kızartma herkesin bayılarak yediği ve yazın daha çok yapılan bir yemek. Burada kahvaltıda oldukça büyük bir tabakta gelen kızartma masanın yıldızı olmayı başardı. Üzerinde yoğurt ve salçalı sosla süper gitti.
Ben tuzlu kısmı bitmeden tatlı kısmına geçmediğim için sona bıraktım. Yoğurt üstüne konulan nar ve çilek kahvaltıda her zaman bulamayacağınız bir lezzet. Ayrıca sağlıklı beslenmek isteyenler için minik kaplarda kurutulmuş kayısı ve incir de var. Üçlü şirin tabaklarda portakal ve vişne reçeli ile nutella veriliyor. Diğer tarafta bal-kaymak ve tereyağı yine üçlü olarak masada... Sürekli sıcak ekmek ve simit servisiyle birlikte uzun ve güzel bir kahvaltı yapmak mümkün. Ben masadakilerin hepsini beğendim "Şu Kötüydü" dersem haksızlık yapmış olurum. Aralık 2014 itibariyle adam başı sınırsız çay ile 30 TL olan kahvaltıyı herkese tavsiye ederim.
Leman Kültür'ü Beşiktaş'ta bizim mahalleden Erdal işletiyor ama bu yazıda hiç torpil geçmedim emin olun. Başka bir zamanda menüdeki diğer yemekleri tadmak için tekrar ziyaret edeceğim.
Bağdat Caddesi, Mustafa Kemal İş Merkezi, No 273, Kadıköy
0216 360 6066
BYRON - CHELSEA LONDRA
Londra'ya gitmeden "Ne Yemeli" araştırmasını yaptığımızda hemen herkesin önerdiği bir burger restoranı karşımıza çıktı: Byron. Bu zincir restoran hamburgerinin lezzeti ile nam salmış. Biz Londra'nın en sevdiğimiz bölgesi Chelsea'de gezerken Byron'a uğramaya karar verdik. King's Road hem ünlü markaların şık dükkanlarının olduğu bir cadde hem de Saatchi Gallery gibi önemli bir sanat galerisini gezme şansınız var. Biz güzel bir sergiye denk geldik ve modern sanat eserlerini çok beğendik. Güneşli ama soğuk bir Londra gününde karnımız acıkınca Byron'a uğradık. Şehrin pek çok yerinde Byron var ama en şık restoran burada herhalde. İngiltere'de restorandan girince kafanıza göre bir yere oturamıyorsunuz. Girişte beklemeniz gereken bölgede bir garsonun gelip sizi yönlendirmesi gerekiyor. Biz şansımıza hiç beklemeden uzunca bir masanın ucuna geçtik.
Londra'da beni en çok şaşırtan insanların sabrı oldu. Herhangi bir yerde kuyruk uzun bile olsa sabırla bekliyorlar. Byron biz oturduktan sonra dolmaya başladı. Kapıda uzun bir kuyruk oldu ve garsonlar bekleyen insanlarla ilgilenmediği anlarda bile kimse dönüp "Hadi kardeşim acele edin bekliyoruz burada" demedi. Neyse menüye göz atarak siparişlerimizi verdik. Menü çok kalabalık değil ama gayet yeterli. Ben acısı bol Chilli Burger tercih ettim Ebru ise Cheese Burger istedi. Hem ev tipi patates hem de normal patates kızartması istedik. Ebru Coleslaw da söyledi. Burgerler açık mutfakta hazırlanıyor ama restoranda oturanlar kokuyu çok almıyor.
Hamburger ekmeği çok lezzetli, içi güzelce kızartılmıştı. Hamburgerin yanında sadece salatalık turşusu konuyor tabağa. Nasıl pişmesini istediğinizi soruyorlar ve burgerin üstünde küçük bir bayrak bunu garsona hatırlatıyor. Burgerin lezzetine gelecek olursak gerçekten harika. Etin kalitesi ve kullandıkları malzeme çok çok iyi. Ne çok küçük ne çok büyük... Izgarada tam kıvamında pişirilmiş benim burgerimde chilli nefis bir acı kıvam yaratmıştı. Patatesler biraz vasat geldi. Bize çok parça pinçik bölümü gelmişit belki de şansımıza... Daha sonra yan masaya gelen patatesler daha güzel gözüküyordu. Önemli olan burger dedik ve bu küçük kusuru görmezden geldik. Burgerin lezzeti bütün kusurları örtecek derecede...
Bizim tadına bakma şansı bulamadığımız ama burada çok sevilen kızarmış kabak ve salatalar çok güzel gözüküyordu. Özellikle kızarmış kabağı neden yemedik diye hayıflandım artık bir sonraki sefere inşallah. İngilizler burgerin yanında milkshake içmeyi seviyorlar. Buranın çilekli milkshake'i meşhurmuş aklınızda olsun. Burger istemezseniz menüde güzel salatalar var.
Ben Byron'ı çok beğendim. Londra'ya yolunuz düşerse şehirde çok şubesi olan Byron'da burger yemelisiniz. Çok ucuz olduğu söylenemez. Hesap yukarıda; İki kişi 30 Paund ödedik ama hak ettiler.
300 King's Road, Londra, Greater London SW3 5UH
Menüye göz atmak için :
https://www.zomato.com/tr/london/byron-kings-cross-chelsea/menu#tabtop
Londra'da beni en çok şaşırtan insanların sabrı oldu. Herhangi bir yerde kuyruk uzun bile olsa sabırla bekliyorlar. Byron biz oturduktan sonra dolmaya başladı. Kapıda uzun bir kuyruk oldu ve garsonlar bekleyen insanlarla ilgilenmediği anlarda bile kimse dönüp "Hadi kardeşim acele edin bekliyoruz burada" demedi. Neyse menüye göz atarak siparişlerimizi verdik. Menü çok kalabalık değil ama gayet yeterli. Ben acısı bol Chilli Burger tercih ettim Ebru ise Cheese Burger istedi. Hem ev tipi patates hem de normal patates kızartması istedik. Ebru Coleslaw da söyledi. Burgerler açık mutfakta hazırlanıyor ama restoranda oturanlar kokuyu çok almıyor.
Hamburger ekmeği çok lezzetli, içi güzelce kızartılmıştı. Hamburgerin yanında sadece salatalık turşusu konuyor tabağa. Nasıl pişmesini istediğinizi soruyorlar ve burgerin üstünde küçük bir bayrak bunu garsona hatırlatıyor. Burgerin lezzetine gelecek olursak gerçekten harika. Etin kalitesi ve kullandıkları malzeme çok çok iyi. Ne çok küçük ne çok büyük... Izgarada tam kıvamında pişirilmiş benim burgerimde chilli nefis bir acı kıvam yaratmıştı. Patatesler biraz vasat geldi. Bize çok parça pinçik bölümü gelmişit belki de şansımıza... Daha sonra yan masaya gelen patatesler daha güzel gözüküyordu. Önemli olan burger dedik ve bu küçük kusuru görmezden geldik. Burgerin lezzeti bütün kusurları örtecek derecede...
Bizim tadına bakma şansı bulamadığımız ama burada çok sevilen kızarmış kabak ve salatalar çok güzel gözüküyordu. Özellikle kızarmış kabağı neden yemedik diye hayıflandım artık bir sonraki sefere inşallah. İngilizler burgerin yanında milkshake içmeyi seviyorlar. Buranın çilekli milkshake'i meşhurmuş aklınızda olsun. Burger istemezseniz menüde güzel salatalar var.
Ben Byron'ı çok beğendim. Londra'ya yolunuz düşerse şehirde çok şubesi olan Byron'da burger yemelisiniz. Çok ucuz olduğu söylenemez. Hesap yukarıda; İki kişi 30 Paund ödedik ama hak ettiler.
300 King's Road, Londra, Greater London SW3 5UH
Menüye göz atmak için :
https://www.zomato.com/tr/london/byron-kings-cross-chelsea/menu#tabtop
BREAKFAST CLUB SHOREDITCH - LONDRA
Ülkemizde son dönemde Kahvaltı Mekanları oldukça popüler. Aynı şekilde Londra'da da kahvaltı için insanlar yeni yerler aramaya başlamışlar. Son yıllarda iyice ünü yayılan ve bizdeki Cihangir havasında bir semt olan Shoreditch'de yer alan Breakfast Club bunların içinde belki de şu anda en popüler olan yer. Eskiden akşamları gidilen bir club olan (Book Club) mekan üst katını kahvaltı için ayırmış. Buranın ilginç bir özelliği üst katta eski tip bir buzdolabının aslında alt kattaki özel kulübe giriş kapısı olması. Sadece özel müşterilere gelen bir parolayı söylediğinizde buzdolabı kapağı açılıyor ve alt kata inebiliyorsunuz. Ülkemizde de bunun taklidi bir mekan var biliyorsunuz. Pizzacıdan gece kulübüne giriş...Mekanda yer bulmak zor, rezervasyon yapılmıyor ve kapıda yer açılmasını bekliyorsunuz. Biz şanslıyız Gökçe sağolsun önce giderek 4 kişilik masayı kapmış.
Mekan çok popüler ama içerisi son derece casual... Havasını veren de zaten bu. Duvarda Commodore 64'den tutun eski objelere kadar her şey var. Masalar sıkış sıkış değil oldukça geniş ve rahat şekilde dağıtılmış. Yani bizdeki gibi dışarıda kuyruk var 2 masa daha atalım düşüncesi yok. Masaya oturunca hemen sıkma portakal suyu geliyor ve tadı süper. Sipariş vermek için bayağı seçeneğiniz var. Ben uzun zamandır merak ettiğim English Breakfast için Full Monty seçiyorum. Tabağımdaki klasik İngiliz Kahvaltısında iki yumurta, sosis, bacon, fasulye, patates, sote mantar, black pudding, ızgara domates ve kızarmış ekmek yer alıyor. Genelde ülkemizden gidenler bu kahvaltıya dudak büker ama ben bayıldım. Black Pudding biraz değişik geldi bitiremedim ama onun dışında tabak boşaldı.
Çay seviyorsanız İngiltere sizin için cennet. Biz Early Grey istedik ve bayıldık. Ben bunu yerken masada değişik tercihler vardı. Ebru avokadolu tost istedi, porsiyonu biraz ufak geldi ama tadını beğendi. Gökçe her zaman yediği Eggs Benedict istedi ben de çok beğendim. Gerçi o daha güzel olabilirdi dedi ama mutfakta bu kadar başarılı olan bir adama yemek beğendirmek zordur. Şebnem klasik çırpılmış yumurta ve kızarmış ekmekle tereyağı ile yetindi. Gelenler özenle hazırlanmış ve iyi malzeme kullanılmıştı.
İçerisi tıklım tıklım olmasına rağmen servis aksamadı. İngilizler krep çok seviyorlar ve hem tatlı hem de tuzlu ile yiyebiliyorlar. Krep denemeye yerimiz kalmadı ama etraftaki masalarda çok çekici krepler gördük. Son derece rahat bir ortamda fonda harika müziklerle bir kahvaltı için ideal bir yer olduğunu söyleyebilirim. İsterseniz öğleden sonra ya da akşam bir içki için de uğrayabilirsiniz. Yeri de çok merkezi, Liverpool Station yürüme mesafesinde. Çıkınca hava güzelse hemen arka tarafta kurulan pazara uğrayabilir ya da biraz yürüyerek konteynırlardan oluşturulan Boxpark'ı ziyaret edebilirsiniz.
Burada yediklerimizi anlattım kahve faslından sonra gelen hesap 60 Paund oldu. Yani çok abartmadan kişi başı 15 paund ödedik. Londra'daki fiyatı TL'ye çevirip ülkemizde serpme kahvaltı daha ucuz diyecekseniz bu yazıyı hiç okumamış olmanızı tercih ederim. Ben genel olarak beğendim. Bir daha gidersem mutlaka krep ile kahvaltı yaparım. Menüyü yakından incelemek isterseniz Zomato'nun sayfasına bakabilirsiniz.
https://www.zomato.com/tr/london/the-breakfast-club-hoxton/menu#tabtop
Mekan çok popüler ama içerisi son derece casual... Havasını veren de zaten bu. Duvarda Commodore 64'den tutun eski objelere kadar her şey var. Masalar sıkış sıkış değil oldukça geniş ve rahat şekilde dağıtılmış. Yani bizdeki gibi dışarıda kuyruk var 2 masa daha atalım düşüncesi yok. Masaya oturunca hemen sıkma portakal suyu geliyor ve tadı süper. Sipariş vermek için bayağı seçeneğiniz var. Ben uzun zamandır merak ettiğim English Breakfast için Full Monty seçiyorum. Tabağımdaki klasik İngiliz Kahvaltısında iki yumurta, sosis, bacon, fasulye, patates, sote mantar, black pudding, ızgara domates ve kızarmış ekmek yer alıyor. Genelde ülkemizden gidenler bu kahvaltıya dudak büker ama ben bayıldım. Black Pudding biraz değişik geldi bitiremedim ama onun dışında tabak boşaldı.
Çay seviyorsanız İngiltere sizin için cennet. Biz Early Grey istedik ve bayıldık. Ben bunu yerken masada değişik tercihler vardı. Ebru avokadolu tost istedi, porsiyonu biraz ufak geldi ama tadını beğendi. Gökçe her zaman yediği Eggs Benedict istedi ben de çok beğendim. Gerçi o daha güzel olabilirdi dedi ama mutfakta bu kadar başarılı olan bir adama yemek beğendirmek zordur. Şebnem klasik çırpılmış yumurta ve kızarmış ekmekle tereyağı ile yetindi. Gelenler özenle hazırlanmış ve iyi malzeme kullanılmıştı.
İçerisi tıklım tıklım olmasına rağmen servis aksamadı. İngilizler krep çok seviyorlar ve hem tatlı hem de tuzlu ile yiyebiliyorlar. Krep denemeye yerimiz kalmadı ama etraftaki masalarda çok çekici krepler gördük. Son derece rahat bir ortamda fonda harika müziklerle bir kahvaltı için ideal bir yer olduğunu söyleyebilirim. İsterseniz öğleden sonra ya da akşam bir içki için de uğrayabilirsiniz. Yeri de çok merkezi, Liverpool Station yürüme mesafesinde. Çıkınca hava güzelse hemen arka tarafta kurulan pazara uğrayabilir ya da biraz yürüyerek konteynırlardan oluşturulan Boxpark'ı ziyaret edebilirsiniz.
Burada yediklerimizi anlattım kahve faslından sonra gelen hesap 60 Paund oldu. Yani çok abartmadan kişi başı 15 paund ödedik. Londra'daki fiyatı TL'ye çevirip ülkemizde serpme kahvaltı daha ucuz diyecekseniz bu yazıyı hiç okumamış olmanızı tercih ederim. Ben genel olarak beğendim. Bir daha gidersem mutlaka krep ile kahvaltı yaparım. Menüyü yakından incelemek isterseniz Zomato'nun sayfasına bakabilirsiniz.
https://www.zomato.com/tr/london/the-breakfast-club-hoxton/menu#tabtop
OXO TOWER BRASSERİE - LONDRA
3 yıllık aradan sonra 5 günlüğüne tekrar Londra'da arkadaşlarımız Şebnem ve Gökçe'de misafir olduk. İlk gittiğimizde tarihi ve turistik gezi yaptığımız için bu seyahati daha çok alışveriş ve yemek üzerine kurguladık. Gündüz ayrı gece ayrı mekanlarda yeme şansı bulduk ve ben bunlardan beğendiklerimi sizinle paylaşacağım. Gittiğimiz gün 25 Aralıktı ve o gün metro bile çalışmıyordu. Christmas yemeği için herkes evinde olunca biz de evde diğer arkadaşlarımızın da katılmasıyla Gökçe'nin harika menüsünü tatma fırsatını bulduk. Özellikle somon ve maydanoz salatasına bayıldım. Boxing Day telaşını da atlattıktan sonra önceden rezervasyon yaptıkları restorana yani OXO Towers'a gittik. Burası Thames nehri kıyısında Ulusal Tiyatro binasının yanında bir gökdelenin en üst katı. Tüm Londra manzarasına hakim mekan çok güzel.
Oxo Tower binasında sanat galerileri ve ofisler bulunuyor. Üst kata çıkınca restoran iki bölüme ayrılmış. Terası yazın eminim çok güzel oluyordur ama bizim masamız cam kenarında olunca güzel manzaranın tadını doyasıya çıkardık. Küba müziği yapan bir grup yemeğe eşlik etti. Tüm restoran doluydu ama servis hiç aksamadı. Gelelim yemeklere... Başlangıç olarak Gökçe sebze çorbası söyledi, ben de tadına baktım gerçekten harikaydı. Biz parmesanlı roka salatası ve kalamar ile başlamayı tercih ettik. Servisler sanatsal olarak düşünülmüştü ve tadı çok güzeldi. Bu arada yemekleri beklerken getirilen tereyağı uzun zamandır ülkemizde arayıp bulamadığım kadar lezzetliydi.
Bir restoranda yemeklerin güzel olmasında kullanılan malzemenin payı büyük. Burada hemen anlıyorsunuz ki standart olarak kaliteli malzeme bulunabiliyor. Kalamarın soslarına bayıldım. Kendi adlarını taşıyan 13 numaralı beyaz şarap masada büyük beğeni topladı. Ben adını daha önce duymadığım Hammerton Stout içtim. Kokteylleri ise gerçekten güzel gözüküyordu. İngiltere'de her gittiğimiz pub ya da restoranda çok güzel kokteyl hazırladıklarını gördük. Bir de Martini'nin Rose Şampanyasına bayıldık.
Ana yemeklerde ise ben ve Şebnem 300 gramlık Ribeye isterken Ebru çipura Gökçe ise diğer bir eti tercih etti. Ribeye Steak etin en güzel yeri olarak da bilinir. Dana pirzolanın kemikten ayrılmış şekli olarak da tarif edebiliriz. Antrikot olarak da bilinir ama biraz yağlı kısmı olursa daha lezzetli olur. Burada hazırlanan Ribeye Steak sosla birlikte muhteşem bir tat kazanmıştı. Genelde ızgarada yemeye alıştığımız bu et sotelenmiş soğan ve sosla birlikte yumuşacık olmuştu. Çipuranın da tadına baktım gerçekten harikaydı. içi sulu dışı çıtır gibi ve sunumu harikaydı. İngilizler deniz tarağı çok seviyorlar. OXO Tower'da deniz tarağı da çok güzel gözüküyordu. Yemekler iyi bir şefin elinden çıktığı için kusur bulamadık.
Burası nezih bir akşam yemeği için ideal bir mekan ama akşamüstü içkisi ve atıştırmalıklar için de uğranabilir. Biz kahve ve tatlı kısmını başka yerde yapacağımız için bunları tatmadık ama eminim tatlıları da güzeldir. Fiyatlara gelince çok ucuz değil ama ülkemizde benzer kalitede restoranlarla karşılaştırınca normal. İngiltere'de çoğu restoranda servisi hesaba ekliyorlar yani ekstradan bahşiş vermenize gerek yok. Biz 4 kişi 191 paund ödedik. Londra'da panoramik manzara ve süper lezzet arıyorsanız tavsiye ederim. Önceden rezervasyon yapmak şart unutmayın.
Menüyü incelemek için Zomato:
https://www.zomato.com/tr/london/oxo-tower-restaurant-south-bank/menu
Oxo Wharf Barge House Street, South Bank, London SE1 9PH
Tel: +44 20 7803 3888
Oxo Tower binasında sanat galerileri ve ofisler bulunuyor. Üst kata çıkınca restoran iki bölüme ayrılmış. Terası yazın eminim çok güzel oluyordur ama bizim masamız cam kenarında olunca güzel manzaranın tadını doyasıya çıkardık. Küba müziği yapan bir grup yemeğe eşlik etti. Tüm restoran doluydu ama servis hiç aksamadı. Gelelim yemeklere... Başlangıç olarak Gökçe sebze çorbası söyledi, ben de tadına baktım gerçekten harikaydı. Biz parmesanlı roka salatası ve kalamar ile başlamayı tercih ettik. Servisler sanatsal olarak düşünülmüştü ve tadı çok güzeldi. Bu arada yemekleri beklerken getirilen tereyağı uzun zamandır ülkemizde arayıp bulamadığım kadar lezzetliydi.
Bir restoranda yemeklerin güzel olmasında kullanılan malzemenin payı büyük. Burada hemen anlıyorsunuz ki standart olarak kaliteli malzeme bulunabiliyor. Kalamarın soslarına bayıldım. Kendi adlarını taşıyan 13 numaralı beyaz şarap masada büyük beğeni topladı. Ben adını daha önce duymadığım Hammerton Stout içtim. Kokteylleri ise gerçekten güzel gözüküyordu. İngiltere'de her gittiğimiz pub ya da restoranda çok güzel kokteyl hazırladıklarını gördük. Bir de Martini'nin Rose Şampanyasına bayıldık.
Ana yemeklerde ise ben ve Şebnem 300 gramlık Ribeye isterken Ebru çipura Gökçe ise diğer bir eti tercih etti. Ribeye Steak etin en güzel yeri olarak da bilinir. Dana pirzolanın kemikten ayrılmış şekli olarak da tarif edebiliriz. Antrikot olarak da bilinir ama biraz yağlı kısmı olursa daha lezzetli olur. Burada hazırlanan Ribeye Steak sosla birlikte muhteşem bir tat kazanmıştı. Genelde ızgarada yemeye alıştığımız bu et sotelenmiş soğan ve sosla birlikte yumuşacık olmuştu. Çipuranın da tadına baktım gerçekten harikaydı. içi sulu dışı çıtır gibi ve sunumu harikaydı. İngilizler deniz tarağı çok seviyorlar. OXO Tower'da deniz tarağı da çok güzel gözüküyordu. Yemekler iyi bir şefin elinden çıktığı için kusur bulamadık.
Burası nezih bir akşam yemeği için ideal bir mekan ama akşamüstü içkisi ve atıştırmalıklar için de uğranabilir. Biz kahve ve tatlı kısmını başka yerde yapacağımız için bunları tatmadık ama eminim tatlıları da güzeldir. Fiyatlara gelince çok ucuz değil ama ülkemizde benzer kalitede restoranlarla karşılaştırınca normal. İngiltere'de çoğu restoranda servisi hesaba ekliyorlar yani ekstradan bahşiş vermenize gerek yok. Biz 4 kişi 191 paund ödedik. Londra'da panoramik manzara ve süper lezzet arıyorsanız tavsiye ederim. Önceden rezervasyon yapmak şart unutmayın.
Menüyü incelemek için Zomato:
https://www.zomato.com/tr/london/oxo-tower-restaurant-south-bank/menu
Oxo Wharf Barge House Street, South Bank, London SE1 9PH
Tel: +44 20 7803 3888
ÇINARALTI UYKULUK - SÜTLÜCE
İstanbul'da uykuluk yemek için gidilecek ilk adres her zaman Sütlüce olmuştur. Eskiden burada mezbaha olduğundan en taze sakatat ürünleri de yakındaki dükkanlara dağıtılırmış. O günlerde kurulan pek çok işletme bugün de başta uykuluk olmak üzere sakatat satmaya devam ediyor. Bu bölgede akşam karanlığı çökünce uykuluk yemek isterseniz öncelikle yol kenarındaki seyyar arabaları tavsiye ederim. Hemen alıp devam etmek için ideal ama oturmak hatta yanına iki kadeh içmek isterseniz size önereceğim yer Çınaraltı Uykuluk olacak. İçerisi ferah sayılmaz ama düzenli. Servis elemanları işini biliyor ve hızlı bir şekilde masanızı donatıyor.
Uykuluk öyle herkesin seveceği bir lezzet değil ama seven de kolay kolay vazgeçemez. Yağ olayından dolayı sık yemek doğru değil ama arada güzel oluyor bu meret... Çınaraltı'na gidip uykuluk yemek istemeyenlere mezeler, köfte ve tavuk da servis ediliyor. Masaya oturunca piyaz ya da ufak bir salata hemen geliyor. Çınaraltı uykuluğu hakkını vererek hazırlıyor ve tam sevdiğim gibi servis ediyor. Mezeler her meyhanede hazırlanan seviyede. Özel bir meze öneremiyorum ama hepsi güzel gözüküyor. Ben buraya sadece uykuluk için gittiğim için meze kısmını kısa geçiyorum. Uykuluk henüz sütten kesilmemiş kuzu ve dananın gerdan, yürek, ciğer ya da bağırsak gibi yerlerinden çıkar ve bir hayvanda ortalama 80-100 gram kadar bulunur. Gerdan uykulukunun lezzeti iyidir, yürek uykuluğunun tadı kalkan balığına benzer ve tadı biraz daha iyidir, ciğer uykuluğu sinirli olur. En lezzetlisi bağırsaktan çıkan fındık uykuluktur. Fındık uykuluk sadece küçükbaş hayvanlarda bulunur.
Bu lezzete dur demek mümkün değil. Ama Çınaraltı uykuluğu değişik çeşitlerde yapıyor. Buranın özelliği de bu. Benim favorim sacda hazırlanan uykuluk. Saç Kavurma gibi pişirilen bu lezzet domates ve biberle beraber hazırlanıyor. Bana sorarsanız soğanı biraz daha bol tutabilirler daha lezzetli olur. Ayrıca Güveçte Uykuluk çok farklı bir tat yaratmış. Bunu da denemelisiniz. Bu arayışlara "hayır" diyenlerdenseniz klasik uykuluk sipariş edin. Ayrıca sevenler için beyin salatası da gayet başarılı.
Lezzetli bir uykuluk yemek istiyorsanız tavsiyem özellikle mart, nisan ve mayıs aylarında yemeniz. Nedeni; büyükbaş ve küçükbaş hayvanların doğurma aylarıdır. Kuzu ya da Dana sütten kesilmeden önce uykuluk bölümleri alınması gerekir yoksa Sütten kesildikten sonra uykuluk bölümleri giderek küçülerek ete dönüşür ve yok olur.İster içkili ister içkisiz burada uykuluk yenir. Güzel bir sofra ve Haliç manzarası eşliğinde sohbet daha ne olsun.
Tatlı için seçenekler fazla. Fırında sütlaç ve künefe tavsiye edebilirim. Fiyatlar uygun eğer sakatat seviyorsanız mutlaka deneyin derim. Otoparkı var, yazın dışarı atılan masalarda açık havada da keyif yapabilirsiniz.
Uykuluk öyle herkesin seveceği bir lezzet değil ama seven de kolay kolay vazgeçemez. Yağ olayından dolayı sık yemek doğru değil ama arada güzel oluyor bu meret... Çınaraltı'na gidip uykuluk yemek istemeyenlere mezeler, köfte ve tavuk da servis ediliyor. Masaya oturunca piyaz ya da ufak bir salata hemen geliyor. Çınaraltı uykuluğu hakkını vererek hazırlıyor ve tam sevdiğim gibi servis ediyor. Mezeler her meyhanede hazırlanan seviyede. Özel bir meze öneremiyorum ama hepsi güzel gözüküyor. Ben buraya sadece uykuluk için gittiğim için meze kısmını kısa geçiyorum. Uykuluk henüz sütten kesilmemiş kuzu ve dananın gerdan, yürek, ciğer ya da bağırsak gibi yerlerinden çıkar ve bir hayvanda ortalama 80-100 gram kadar bulunur. Gerdan uykulukunun lezzeti iyidir, yürek uykuluğunun tadı kalkan balığına benzer ve tadı biraz daha iyidir, ciğer uykuluğu sinirli olur. En lezzetlisi bağırsaktan çıkan fındık uykuluktur. Fındık uykuluk sadece küçükbaş hayvanlarda bulunur.
Bu lezzete dur demek mümkün değil. Ama Çınaraltı uykuluğu değişik çeşitlerde yapıyor. Buranın özelliği de bu. Benim favorim sacda hazırlanan uykuluk. Saç Kavurma gibi pişirilen bu lezzet domates ve biberle beraber hazırlanıyor. Bana sorarsanız soğanı biraz daha bol tutabilirler daha lezzetli olur. Ayrıca Güveçte Uykuluk çok farklı bir tat yaratmış. Bunu da denemelisiniz. Bu arayışlara "hayır" diyenlerdenseniz klasik uykuluk sipariş edin. Ayrıca sevenler için beyin salatası da gayet başarılı.
Lezzetli bir uykuluk yemek istiyorsanız tavsiyem özellikle mart, nisan ve mayıs aylarında yemeniz. Nedeni; büyükbaş ve küçükbaş hayvanların doğurma aylarıdır. Kuzu ya da Dana sütten kesilmeden önce uykuluk bölümleri alınması gerekir yoksa Sütten kesildikten sonra uykuluk bölümleri giderek küçülerek ete dönüşür ve yok olur.İster içkili ister içkisiz burada uykuluk yenir. Güzel bir sofra ve Haliç manzarası eşliğinde sohbet daha ne olsun.
Tatlı için seçenekler fazla. Fırında sütlaç ve künefe tavsiye edebilirim. Fiyatlar uygun eğer sakatat seviyorsanız mutlaka deneyin derim. Otoparkı var, yazın dışarı atılan masalarda açık havada da keyif yapabilirsiniz.
Adres: Sütlüce Mahallesi, İmrahor Caddesi No:72, Halıcıoğlu – İstanbul
Telefon: (0212) 210 35 14
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)