3 yıllık aradan sonra 5 günlüğüne tekrar Londra'da arkadaşlarımız Şebnem ve Gökçe'de misafir olduk. İlk gittiğimizde tarihi ve turistik gezi yaptığımız için bu seyahati daha çok alışveriş ve yemek üzerine kurguladık. Gündüz ayrı gece ayrı mekanlarda yeme şansı bulduk ve ben bunlardan beğendiklerimi sizinle paylaşacağım. Gittiğimiz gün 25 Aralıktı ve o gün metro bile çalışmıyordu. Christmas yemeği için herkes evinde olunca biz de evde diğer arkadaşlarımızın da katılmasıyla Gökçe'nin harika menüsünü tatma fırsatını bulduk. Özellikle somon ve maydanoz salatasına bayıldım. Boxing Day telaşını da atlattıktan sonra önceden rezervasyon yaptıkları restorana yani OXO Towers'a gittik. Burası Thames nehri kıyısında Ulusal Tiyatro binasının yanında bir gökdelenin en üst katı. Tüm Londra manzarasına hakim mekan çok güzel.
Oxo Tower binasında sanat galerileri ve ofisler bulunuyor. Üst kata çıkınca restoran iki bölüme ayrılmış. Terası yazın eminim çok güzel oluyordur ama bizim masamız cam kenarında olunca güzel manzaranın tadını doyasıya çıkardık. Küba müziği yapan bir grup yemeğe eşlik etti. Tüm restoran doluydu ama servis hiç aksamadı. Gelelim yemeklere... Başlangıç olarak Gökçe sebze çorbası söyledi, ben de tadına baktım gerçekten harikaydı. Biz parmesanlı roka salatası ve kalamar ile başlamayı tercih ettik. Servisler sanatsal olarak düşünülmüştü ve tadı çok güzeldi. Bu arada yemekleri beklerken getirilen tereyağı uzun zamandır ülkemizde arayıp bulamadığım kadar lezzetliydi.
Bir restoranda yemeklerin güzel olmasında kullanılan malzemenin payı büyük. Burada hemen anlıyorsunuz ki standart olarak kaliteli malzeme bulunabiliyor. Kalamarın soslarına bayıldım. Kendi adlarını taşıyan 13 numaralı beyaz şarap masada büyük beğeni topladı. Ben adını daha önce duymadığım Hammerton Stout içtim. Kokteylleri ise gerçekten güzel gözüküyordu. İngiltere'de her gittiğimiz pub ya da restoranda çok güzel kokteyl hazırladıklarını gördük. Bir de Martini'nin Rose Şampanyasına bayıldık.
Ana yemeklerde ise ben ve Şebnem 300 gramlık Ribeye isterken Ebru çipura Gökçe ise diğer bir eti tercih etti. Ribeye Steak etin en güzel yeri olarak da bilinir. Dana pirzolanın kemikten ayrılmış şekli olarak da tarif edebiliriz. Antrikot olarak da bilinir ama biraz yağlı kısmı olursa daha lezzetli olur. Burada hazırlanan Ribeye Steak sosla birlikte muhteşem bir tat kazanmıştı. Genelde ızgarada yemeye alıştığımız bu et sotelenmiş soğan ve sosla birlikte yumuşacık olmuştu. Çipuranın da tadına baktım gerçekten harikaydı. içi sulu dışı çıtır gibi ve sunumu harikaydı. İngilizler deniz tarağı çok seviyorlar. OXO Tower'da deniz tarağı da çok güzel gözüküyordu. Yemekler iyi bir şefin elinden çıktığı için kusur bulamadık.
Burası nezih bir akşam yemeği için ideal bir mekan ama akşamüstü içkisi ve atıştırmalıklar için de uğranabilir. Biz kahve ve tatlı kısmını başka yerde yapacağımız için bunları tatmadık ama eminim tatlıları da güzeldir. Fiyatlara gelince çok ucuz değil ama ülkemizde benzer kalitede restoranlarla karşılaştırınca normal. İngiltere'de çoğu restoranda servisi hesaba ekliyorlar yani ekstradan bahşiş vermenize gerek yok. Biz 4 kişi 191 paund ödedik. Londra'da panoramik manzara ve süper lezzet arıyorsanız tavsiye ederim. Önceden rezervasyon yapmak şart unutmayın.
Menüyü incelemek için Zomato:
https://www.zomato.com/tr/london/oxo-tower-restaurant-south-bank/menu
Oxo Wharf Barge House Street, South Bank, London SE1 9PH
Tel: +44 20 7803 3888
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder