ENVER USTA - ARAKLI - TRABZON

Trabzon'a her gidişimde farklı yerler keşfediyorum. Geçen hafta Türkiye Kupasında Rizespor-Beşiktaş maçını anlatmak için Rize'ye gittik. Dönüşte yemek için tavsiye Beşiktaş kalecisi Tolga Zengin'den geldi ve Araklı'da çocukluk arkadaşının mekanı olan Enver Usta'ya gitmemizi istedi. Hatta telefonla arayarak masamızı hazırlattı sağolsun. Araklı Rize'den Trabzon'a giderken merkeze 20-25 dakika uzaklıkta şirin bir yer. Biz gece gittik ama Enver Usta'yı bulmamız zor olmadı. Araklı Otogarının hemen yakınında... Tolga burası için "Bu eti başka yerde yiyemezsiniz" demişti gerçekten haklı olduğunu anladık. Küçücük bir yer ama Hasan kardeşimiz o kadar sıcakkanlı ki kendinizi evinizde hissediyorsunuz. 


Et işinde önemli olan işin başında olmak ve eti iyi seçmek. Trabzon civarı bu konuda çok şanslı ama Enver Usta'nın bütün olarak aldığı hayvanı özel olarak seçmesi ve bazı kıstaslara uyması bence lezzetin en önemli sırrı. Eti kesinlikle marine etmiyorlar ama ayırırken işliyorlar. Hiç bir kısmı ziyan edilmiyor ve saç kavurma için ayrı, ızgara için ayrı bölümleri özenle ayrılıyor. Biz gittiğimizde masamız hazırdı ve salata ile turşu konmuştu. Ayrıca özel istediğimiz peyniri de lezzetliydi. Ama asıl patlama saç kavurma gelince yaşandı. Kullandıkları tereyağı lezzeti adeta patlatmıştı ama etin lezzeti de inanılmazdı. Akşam 7'den sonra kesinlikle yemem diyen Oktay Derelioğlu bile dayanamadı ve kavurmaya daldı...


Üzerine kaşar serpiştirilmiş kavurma için "mükemmel" demekten başka yorum yapamayız. Kavurmanın masadan kalkması 5 dakikayı bile bulmadı. Trabzon civarında olunca ekmeğin ne kadar güzel olduğundan bahsetmek abesle iştigal olur herhalde. Kavurmanın ardından Enver Usta'nın spesyali etler masaya geldi. Lokantanın tam ortasındaki büyük ızgarada pişirilen etlerin dışı iyi pişmiş içi ise yumuşak kalmıştı. Etin lezzeti ile ilgili bir benzetme yapmak gerekirse: İstanbul'da tonla para verdiğiniz medyatik etçiler bunun yakınından bile geçemez. Et böyle olur...


Köfte yememiz için Hasan çok ısrar etti; iyi ki de etmiş köfteler gerçekten lezzetliydi ama etle kıyaslamak gerekirse biraz altta kalır. Burada kavurma ve et yemenizi tavsiye ederim. Fiyatlar konusunda ne yazık ki bir yorum yapamayacağım çünkü Hasan tüm ısrarlarımıza rağmen "misafirsiniz" diyerek hesap almadı. Ama öğrendiğim kadarıyla hesap İstanbul'da küçücük porsiyonlara ödediğimizden bile az geliyor. Trabzon'a giderseniz üşenmeyin arabayla 20 dakika gidin ve ete doyun..


LEMAN KÜLTÜR - CADDEBOSTAN

Anadolu yakasında kahvaltı için mekan aradığımızda biraz da tesadüf eseri farklı bir yer bulduk. Bağdat Caddesinde Caddebostan'da açılan Leman Kültür kahvaltı konusunda büyük bir iş başarmış. Leman uzun yıllardır keyifle okuduğum bir dergi. Ama bugüne kadar hiç Leman Kültür'de oturma şansım olmadı. Karlı bir Pazar içeri girince çizgi karakterlerin bizi karşılaması çok güzel oldu. Dekorasyon ve masa yerleşimi başarılıydı. Biz dükkanın sonunda yüksek tabureli masaya oturduk. Servise gelen garsonumuz Pazar gününe özel serpme kahvaltı olduğunu söyleyince tercihimizi ondan yana kullandık. İyi ki de öyle yapmışız. 

Artık sadece pazar değil hergün serpme kahvaltı veriliyor. Masamız donatılmaya başladığında bu kahvaltıda bir tek kuşsütü eksik diye düşünmeden edemedik. Çoğu yerde serpme kahvaltı var ama Leman Kültür çeşitleri seçerken doğru tercihler yapmış. Bunun yanında kullandıkları malzeme de çok kaliteli. Peynir çeşitleri arasında lor ve burgu öne çıkıyordu. Sucuklu yumurta kıvamında pişirilmişti (İsterseniz kavurmalı yumurta ya da menemen olabiliyor) Ev yapımı tadında yumurtalı ekmek, gözleme ve sigara böreği aynı tabakta sunuluyor. 



Acuka ya da ezme, siyah-yeşil zeytin zaten standart. Üzerine kaşar rendelenmiş salçalı sosisi çok sevdim. Patates olmadan yaşayamayanlardan birisi de ben olduğum içim kahvaltıda bile isterim. Soğan ve biberle sotelenmiş patates süperdi. Salamın kürdanda servisi hoştu. Ayrıca zeytinyağı ve balsamik içinde peynir parçaları ekmek banmak için sizi bekliyor. Simit olmadan kahvaltı olmaz tabii ki... Karışık kızartma herkesin bayılarak yediği ve yazın daha çok yapılan bir yemek. Burada kahvaltıda oldukça büyük bir tabakta gelen kızartma masanın yıldızı olmayı başardı. Üzerinde yoğurt ve salçalı sosla süper gitti.



Ben tuzlu kısmı bitmeden tatlı kısmına geçmediğim için sona bıraktım. Yoğurt üstüne konulan nar ve çilek kahvaltıda her zaman bulamayacağınız bir lezzet. Ayrıca sağlıklı beslenmek isteyenler için minik kaplarda kurutulmuş kayısı ve incir de var. Üçlü şirin tabaklarda portakal ve vişne reçeli ile nutella veriliyor. Diğer tarafta bal-kaymak ve tereyağı yine üçlü olarak masada... Sürekli sıcak ekmek ve simit servisiyle birlikte uzun ve güzel bir kahvaltı yapmak mümkün. Ben masadakilerin hepsini beğendim "Şu Kötüydü" dersem haksızlık yapmış olurum. Aralık 2014 itibariyle adam başı sınırsız çay ile 30 TL olan kahvaltıyı herkese tavsiye ederim. 



Leman Kültür'ü Beşiktaş'ta bizim mahalleden Erdal işletiyor ama bu yazıda hiç torpil geçmedim emin olun. Başka bir zamanda menüdeki diğer yemekleri tadmak için tekrar ziyaret edeceğim. 

Bağdat Caddesi, Mustafa Kemal İş Merkezi, No 273, Kadıköy

0216 360 6066

BYRON - CHELSEA LONDRA

Londra'ya gitmeden "Ne Yemeli" araştırmasını yaptığımızda hemen herkesin önerdiği bir burger restoranı karşımıza çıktı: Byron. Bu zincir restoran hamburgerinin lezzeti ile nam salmış. Biz Londra'nın en sevdiğimiz bölgesi Chelsea'de gezerken Byron'a uğramaya karar verdik. King's Road hem ünlü markaların şık dükkanlarının olduğu bir cadde hem de Saatchi Gallery gibi önemli bir sanat galerisini gezme şansınız var. Biz güzel bir sergiye denk geldik ve modern sanat eserlerini çok beğendik. Güneşli ama soğuk bir Londra gününde karnımız acıkınca Byron'a uğradık. Şehrin pek çok yerinde Byron var ama en şık restoran burada herhalde. İngiltere'de restorandan girince kafanıza göre bir yere oturamıyorsunuz. Girişte beklemeniz gereken bölgede bir garsonun gelip sizi yönlendirmesi gerekiyor. Biz şansımıza hiç beklemeden uzunca bir masanın ucuna geçtik. 

Londra'da beni en çok şaşırtan insanların sabrı oldu. Herhangi bir yerde kuyruk uzun bile olsa sabırla bekliyorlar. Byron biz oturduktan sonra dolmaya başladı. Kapıda uzun bir kuyruk oldu ve garsonlar bekleyen insanlarla ilgilenmediği anlarda bile kimse dönüp "Hadi kardeşim acele edin bekliyoruz burada" demedi. Neyse menüye göz atarak siparişlerimizi verdik. Menü çok kalabalık değil ama gayet yeterli. Ben acısı bol Chilli Burger tercih ettim Ebru ise Cheese Burger istedi. Hem ev tipi patates hem de normal patates kızartması istedik. Ebru Coleslaw da söyledi. Burgerler açık mutfakta hazırlanıyor ama restoranda oturanlar kokuyu çok almıyor. 

Hamburger ekmeği çok lezzetli, içi güzelce kızartılmıştı. Hamburgerin yanında sadece salatalık turşusu konuyor tabağa. Nasıl pişmesini istediğinizi soruyorlar ve burgerin üstünde küçük bir bayrak bunu garsona hatırlatıyor. Burgerin lezzetine gelecek olursak gerçekten harika. Etin kalitesi ve kullandıkları malzeme çok çok iyi. Ne çok küçük ne çok büyük... Izgarada tam kıvamında pişirilmiş benim burgerimde chilli nefis bir acı kıvam yaratmıştı. Patatesler biraz vasat geldi. Bize çok parça pinçik bölümü gelmişit belki de şansımıza... Daha sonra yan masaya gelen patatesler daha güzel gözüküyordu. Önemli olan burger dedik ve bu küçük kusuru görmezden geldik. Burgerin lezzeti bütün kusurları örtecek derecede...

Bizim tadına bakma şansı bulamadığımız ama burada çok sevilen kızarmış kabak ve salatalar çok güzel gözüküyordu. Özellikle kızarmış kabağı neden yemedik diye hayıflandım artık bir sonraki sefere inşallah. İngilizler burgerin yanında milkshake içmeyi seviyorlar. Buranın çilekli milkshake'i meşhurmuş aklınızda olsun. Burger istemezseniz menüde güzel salatalar var. 

Ben Byron'ı çok beğendim. Londra'ya yolunuz düşerse şehirde çok şubesi olan Byron'da burger yemelisiniz. Çok ucuz olduğu söylenemez. Hesap yukarıda; İki kişi 30 Paund ödedik ama hak ettiler. 

300 King's RoadLondraGreater London SW3 5UH

Menüye göz atmak için : 

https://www.zomato.com/tr/london/byron-kings-cross-chelsea/menu#tabtop


BREAKFAST CLUB SHOREDITCH - LONDRA

Ülkemizde son dönemde Kahvaltı Mekanları oldukça popüler. Aynı şekilde Londra'da da kahvaltı için insanlar yeni yerler aramaya başlamışlar. Son yıllarda iyice ünü yayılan ve bizdeki Cihangir havasında bir semt olan Shoreditch'de yer alan Breakfast Club bunların içinde belki de şu anda en popüler olan yer. Eskiden akşamları gidilen bir club olan (Book Club) mekan üst katını kahvaltı için ayırmış. Buranın ilginç bir özelliği üst katta eski tip bir buzdolabının aslında alt kattaki özel kulübe giriş kapısı olması. Sadece özel müşterilere gelen bir parolayı söylediğinizde buzdolabı kapağı açılıyor ve alt kata inebiliyorsunuz. Ülkemizde de bunun taklidi bir mekan var biliyorsunuz. Pizzacıdan gece kulübüne giriş...Mekanda yer bulmak zor, rezervasyon yapılmıyor ve kapıda yer açılmasını bekliyorsunuz. Biz şanslıyız Gökçe sağolsun önce giderek 4 kişilik masayı kapmış. 


Mekan çok popüler ama içerisi son derece casual... Havasını veren de zaten bu. Duvarda Commodore 64'den tutun eski objelere kadar her şey var. Masalar sıkış sıkış değil oldukça geniş ve rahat şekilde dağıtılmış. Yani bizdeki gibi dışarıda kuyruk var 2 masa daha atalım düşüncesi yok. Masaya oturunca hemen sıkma portakal suyu geliyor ve tadı süper. Sipariş vermek için bayağı seçeneğiniz var. Ben uzun zamandır merak ettiğim English Breakfast için Full Monty seçiyorum. Tabağımdaki klasik İngiliz Kahvaltısında iki yumurta, sosis, bacon, fasulye, patates, sote mantar, black pudding, ızgara domates ve kızarmış ekmek yer alıyor. Genelde ülkemizden gidenler bu kahvaltıya dudak büker ama ben bayıldım. Black Pudding biraz değişik geldi bitiremedim ama onun dışında tabak boşaldı. 

Çay seviyorsanız İngiltere sizin için cennet. Biz Early Grey istedik ve bayıldık. Ben bunu yerken masada değişik tercihler vardı. Ebru avokadolu tost istedi, porsiyonu biraz ufak geldi ama tadını beğendi. Gökçe her zaman yediği Eggs Benedict istedi ben de çok beğendim. Gerçi o daha güzel olabilirdi dedi ama mutfakta bu kadar başarılı olan bir adama yemek beğendirmek zordur. Şebnem klasik çırpılmış yumurta ve kızarmış ekmekle tereyağı ile yetindi. Gelenler özenle hazırlanmış ve iyi malzeme kullanılmıştı. 

İçerisi tıklım tıklım olmasına rağmen servis aksamadı. İngilizler krep çok seviyorlar ve hem tatlı hem de tuzlu ile yiyebiliyorlar. Krep denemeye yerimiz kalmadı ama etraftaki masalarda çok çekici krepler gördük. Son derece rahat bir ortamda fonda harika müziklerle bir kahvaltı için ideal bir yer olduğunu söyleyebilirim. İsterseniz öğleden sonra ya da akşam bir içki için de uğrayabilirsiniz. Yeri de çok merkezi, Liverpool Station yürüme mesafesinde. Çıkınca hava güzelse hemen arka tarafta kurulan pazara uğrayabilir ya da biraz yürüyerek konteynırlardan oluşturulan Boxpark'ı ziyaret edebilirsiniz. 

Burada yediklerimizi anlattım kahve faslından sonra gelen hesap 60 Paund oldu. Yani çok abartmadan kişi başı 15 paund ödedik. Londra'daki fiyatı TL'ye çevirip ülkemizde serpme kahvaltı daha ucuz diyecekseniz bu yazıyı hiç okumamış olmanızı tercih ederim. Ben genel olarak beğendim. Bir daha gidersem mutlaka krep ile kahvaltı yaparım. Menüyü yakından incelemek isterseniz Zomato'nun sayfasına bakabilirsiniz. 

https://www.zomato.com/tr/london/the-breakfast-club-hoxton/menu#tabtop 

OXO TOWER BRASSERİE - LONDRA

3 yıllık aradan sonra 5 günlüğüne tekrar Londra'da arkadaşlarımız Şebnem ve Gökçe'de misafir olduk. İlk gittiğimizde tarihi ve turistik gezi yaptığımız için bu seyahati daha çok alışveriş ve yemek üzerine kurguladık. Gündüz ayrı gece ayrı mekanlarda yeme şansı bulduk ve ben bunlardan beğendiklerimi sizinle paylaşacağım. Gittiğimiz gün 25 Aralıktı ve o gün metro bile çalışmıyordu. Christmas yemeği için herkes evinde olunca biz de evde diğer arkadaşlarımızın da katılmasıyla Gökçe'nin harika menüsünü tatma fırsatını bulduk. Özellikle somon ve maydanoz salatasına bayıldım. Boxing Day telaşını da atlattıktan sonra önceden rezervasyon yaptıkları restorana yani OXO Towers'a gittik. Burası Thames nehri kıyısında Ulusal Tiyatro binasının yanında bir gökdelenin en üst katı. Tüm Londra manzarasına hakim mekan çok güzel. 



Oxo Tower binasında sanat galerileri ve ofisler bulunuyor. Üst kata çıkınca restoran iki bölüme ayrılmış. Terası yazın eminim çok güzel oluyordur ama bizim masamız cam kenarında olunca güzel manzaranın tadını doyasıya çıkardık. Küba müziği yapan bir grup yemeğe eşlik etti. Tüm restoran doluydu ama servis hiç aksamadı. Gelelim yemeklere... Başlangıç olarak Gökçe sebze çorbası söyledi, ben de tadına baktım gerçekten harikaydı. Biz parmesanlı roka salatası ve kalamar ile başlamayı tercih ettik. Servisler sanatsal olarak düşünülmüştü ve tadı çok güzeldi. Bu arada yemekleri beklerken getirilen tereyağı uzun zamandır ülkemizde arayıp bulamadığım kadar lezzetliydi. 



Bir restoranda yemeklerin güzel olmasında kullanılan malzemenin payı büyük. Burada hemen anlıyorsunuz ki standart olarak kaliteli malzeme bulunabiliyor. Kalamarın soslarına bayıldım. Kendi adlarını taşıyan 13 numaralı beyaz şarap masada büyük beğeni topladı. Ben adını daha önce duymadığım Hammerton Stout içtim. Kokteylleri ise gerçekten güzel gözüküyordu. İngiltere'de her gittiğimiz pub ya da restoranda çok güzel kokteyl hazırladıklarını gördük. Bir de Martini'nin Rose Şampanyasına bayıldık. 



Ana yemeklerde ise ben ve Şebnem 300 gramlık Ribeye isterken Ebru çipura Gökçe ise diğer bir eti tercih etti. Ribeye Steak etin en güzel yeri olarak da bilinir. Dana pirzolanın kemikten ayrılmış şekli olarak da tarif edebiliriz. Antrikot olarak da bilinir ama biraz yağlı kısmı olursa daha lezzetli olur. Burada hazırlanan Ribeye Steak sosla birlikte muhteşem bir tat kazanmıştı. Genelde ızgarada yemeye alıştığımız bu et sotelenmiş soğan ve sosla birlikte yumuşacık olmuştu. Çipuranın da tadına baktım gerçekten harikaydı. içi sulu dışı çıtır gibi ve sunumu harikaydı. İngilizler deniz tarağı çok seviyorlar. OXO Tower'da deniz tarağı da çok güzel gözüküyordu. Yemekler iyi bir şefin elinden çıktığı için kusur bulamadık. 



Burası nezih bir akşam yemeği için ideal bir mekan ama akşamüstü içkisi ve atıştırmalıklar için de uğranabilir. Biz kahve ve tatlı kısmını başka yerde yapacağımız için bunları tatmadık ama eminim tatlıları da güzeldir. Fiyatlara gelince çok ucuz değil ama ülkemizde benzer kalitede restoranlarla karşılaştırınca normal. İngiltere'de çoğu restoranda servisi hesaba ekliyorlar yani ekstradan bahşiş vermenize gerek yok. Biz 4 kişi 191 paund ödedik. Londra'da panoramik manzara ve süper lezzet arıyorsanız tavsiye ederim. Önceden rezervasyon yapmak şart unutmayın.


Menüyü incelemek için Zomato: 

https://www.zomato.com/tr/london/oxo-tower-restaurant-south-bank/menu

Oxo Wharf Barge House Street, South Bank, London SE1 9PH


Tel: +44 20 7803 3888

ÇINARALTI UYKULUK - SÜTLÜCE

İstanbul'da uykuluk yemek için gidilecek ilk adres her zaman Sütlüce olmuştur. Eskiden burada mezbaha olduğundan en taze sakatat ürünleri de yakındaki dükkanlara dağıtılırmış. O günlerde kurulan pek çok işletme bugün de başta uykuluk olmak üzere sakatat satmaya devam ediyor. Bu bölgede akşam karanlığı çökünce uykuluk yemek isterseniz öncelikle yol kenarındaki seyyar arabaları tavsiye ederim. Hemen alıp devam etmek için ideal ama oturmak hatta yanına iki kadeh içmek isterseniz size önereceğim yer Çınaraltı Uykuluk olacak. İçerisi ferah sayılmaz ama düzenli. Servis elemanları işini biliyor ve hızlı bir şekilde masanızı donatıyor. 



Uykuluk öyle herkesin seveceği bir lezzet değil ama seven de kolay kolay vazgeçemez. Yağ olayından dolayı sık yemek doğru değil ama arada güzel oluyor bu meret... Çınaraltı'na gidip uykuluk yemek istemeyenlere mezeler, köfte ve tavuk da servis ediliyor. Masaya oturunca piyaz ya da ufak bir salata hemen geliyor. Çınaraltı uykuluğu hakkını vererek hazırlıyor ve tam sevdiğim gibi servis ediyor. Mezeler her meyhanede hazırlanan seviyede. Özel bir meze öneremiyorum ama hepsi güzel gözüküyor. Ben buraya sadece uykuluk için gittiğim için meze kısmını kısa geçiyorum. Uykuluk henüz sütten kesilmemiş kuzu ve dananın gerdan, yürek, ciğer ya da bağırsak gibi yerlerinden çıkar ve bir hayvanda ortalama 80-100 gram kadar bulunur. Gerdan uykulukunun lezzeti iyidir, yürek uykuluğunun tadı kalkan balığına benzer ve tadı biraz daha iyidir, ciğer uykuluğu sinirli olur. En lezzetlisi bağırsaktan çıkan fındık uykuluktur. Fındık uykuluk sadece küçükbaş hayvanlarda bulunur.



Bu lezzete dur demek mümkün değil. Ama Çınaraltı uykuluğu değişik çeşitlerde yapıyor. Buranın özelliği de bu. Benim favorim sacda hazırlanan uykuluk. Saç Kavurma gibi pişirilen bu lezzet domates ve biberle beraber hazırlanıyor. Bana sorarsanız soğanı biraz daha bol tutabilirler daha lezzetli olur. Ayrıca Güveçte Uykuluk çok farklı bir tat yaratmış. Bunu da denemelisiniz. Bu arayışlara "hayır" diyenlerdenseniz klasik uykuluk sipariş edin. Ayrıca sevenler için beyin salatası da gayet başarılı.



Lezzetli bir uykuluk yemek istiyorsanız tavsiyem özellikle mart, nisan ve mayıs aylarında yemeniz. Nedeni; büyükbaş ve küçükbaş hayvanların doğurma aylarıdır. Kuzu ya da Dana sütten kesilmeden önce uykuluk bölümleri alınması gerekir yoksa Sütten kesildikten sonra uykuluk bölümleri giderek küçülerek ete dönüşür ve yok olur.İster içkili ister içkisiz burada uykuluk yenir. Güzel bir sofra ve Haliç manzarası eşliğinde sohbet daha ne olsun. 



Tatlı için seçenekler fazla. Fırında sütlaç ve künefe tavsiye edebilirim. Fiyatlar uygun eğer sakatat seviyorsanız mutlaka deneyin derim. Otoparkı var, yazın dışarı atılan masalarda açık havada da keyif yapabilirsiniz. 


Adres: Sütlüce Mahallesi,  İmrahor Caddesi No:72, Halıcıoğlu – İstanbul
Telefon: (0212) 210 35 14 

FİLİZLER KÖFTECİSİ - TUZLA

Geçenlerde Türkiye Kupası maçı anlatmak için daha önce hiç gitmediğim Tuzla'daydım. Maç saat 12.00'de olunca çıkışta hep adı geçen sahildeki köftecileri ziyaret etmek şart oldu. Tuzla sahili başlı başına bir tatil kasabası gibi. Ben bu kadar bar ve restoranı beklemiyordum. Tuzla'da en bilinen köfteci Filizler... Üsküdar'da da şubesi olan Filizler Köftecisi "Türkiye'nin En İyisi" iddiasıyla ortaya çıkmış. Bu tartışılır ama test etmek gerek. Mekan çok geniş hatta eski yeri yetmemiş olacak yanda yeni bir yer daha alıp genişlemişler. Hava güzel olunca dışarıda oturduk...



Masalar temiz servis hızlı... Köfte sipariş ettik, ben hem Filizler Köfte hem de Kaşarlı köfte istedim. Köftenin olmazsa olmazı Piyaz burada gayet sıradandı. Patates kızartmasını ise kibrit çöpü formatında servis ediyorlar ama ben daha iri doğranmış olanı tercih ederim. Neyse önemli olan köfte... Köfteler gelince önce Filizler Köfte'nin tadına baktım. Kullandıkları etin kalitesi hemen belli oluyor çok baharatlı değil ve iyi bir ızgarada kurutmadan pişmişti. Köfteyi beğendim. Kaşarlı Köfte ise yine kıvamında pişmişti ve tadı çok güzeldi. Acılı Köfte ve Special Köfte de yenebilir. 



Köftenin lezzeti İnegöl ve Tekirdağ arasında bir yerlerde geziniyor ama başarılı. Burada sebzeli köfte ve kasap köfte en fazla beğenilen çeşitlerin başında geliyormuş. İsterseniz köftenin yanında köpüklü açık ayran içebilirsiniz. Köfteci olarak 2012 yılında Hürriyet tarafından en iyi seçilen mekan son dönemde moda ola steak restoranı tarzında da hizmet vermeye başlamış. Moda olan tahtada servis burada da var. Ben hep o tahtaların yıkansa bile nasıl temiz ve bakteri üretmeden kalabildiğini merak ediyorum ama o başka bir konu. Etlerini yemedim ama görüntüleri güzeldi. Yine de köfteci olarak iyi bir çizgi yakalayan mekan için steak işi biraz risk gibi görünüyor. 



Burada isterseniz zeytinyağlı büfesi ve salata büfesinden de seçim yapabilirsiniz. Patlıcan Salatasının iyi olduğunu daha önce gidenler söylüyorlar. Yemeğin üstüne tatlı için çeşitler fazla. Kaymaklı Kemalpaşa ya da Dondurmalı İrmik ilk tercih edilebilecekler. Köftenin porsiyonu Aralık 2014 itibarıyla 15 TL. Kaşarlı 16... Adam başı 25-30 TL gibi çıkabilirsiniz. Köftesini gerçekten beğendim ama 1 numara dersem bazı köftecilere haksızlık etmiş olurum. Benim için İstanbul'da ilk 5 içine girerler hatta tam olarak 4. sıraya yerleşirler... 



Cumhuriyet Cad. No: 135 Tuzla İstanbul 

0216 395 91 06 


TARHANA BABA - UŞAK

Geçen sezon Basketbol Ligine çıkan Uşak Sportif sayesinde daha önce hiç gitmediğim Uşak'ı 3 kez ziyaret etme şansı bulmuş ve buradaki lezzetleri size aktarmıştım. Geçen sene gittiğimde Uşak'ın meşhur tarhanasını da almıştım ve İstanbul'da o tarhana çok beğenilmişti. Bu sezon ilk Uşak seyahati gelince siparişler arttı. Uşak'ta Tarhana Baba bu konuda haklı bir üne sahip. Kurucusu Mustafa Yeldanlı tarhanayı ev ortamında yapıp satma fikrini 1976 yılında düşündü. Sonrasında bunu sağlamak için bayağı savaş verip gereken izinleri alınca iki oğluyla birlikte üretime başlamış. Paslanmaz çelik kazanlarda tarhana karıp iklim ortamında kurutarak devam ettikleri işte 2005 yılında dükkanı açtılar. Sonrasında oğullarına işi bırakarak kenara çekilmiş. 



Burada hem tarhana paket olarak satılıyor hem de içeride çorba içme şansınız var. Ben geçen sene burada içmemiştim ama bu kez masaya oturup sipariş verdim. Çorba çok güzel bir servisle sunuluyor. Güveç içinde şimşir kaşıkla içilen çorbanın yanında nohut ve turşu veriliyor. Ayrıca köy ekmeği kızartılarak yanında eşlik ediyor. Çorba gerçekten harika. Acısı kıvamında ve tahta kaşıkla içmek ayrı bir tat veriyor. 



Çorbayı nasıl yapmanız gerektiğini de broşür haline getirip paketinizin içine koyuyorlar. Tarhana çorbasının faydaları ve hangi hastalıklara iyi geldiği de burada yazıyor. Faydası o kadar fazla ki anlatamam. Zaten Tarhana Baba yıllardır bunu anlatmak için çaba harcıyor. Benim içtiğim en iyi tarhana burada yapılıyor. Almak isterseniz her boyutta tarhana var. İki çeşidi bulunuyor isterseniz acılı isterseniz acısız olarak alabilirsiniz. Acılısı bayağı yakıyor haberiniz olsun. 



Tarhananın kilosu Aralık 2014 itibariyle 19 TL... Ayrıca başka doğal ürünler de satılıyor. Ben erişte de aldım yarım kilosu 8 TL'den satılıyor. Çok değişik reçeller, köy ekmeği, zeytin, zeytinyağı gibi değişik ürünler de bulabilirsiniz. Tarhana Baba için yazabileceğim tek olumsuzluk, satış yapanların asık suratlı olması. Ayrıca espri olsun diye indirim istediğinizde ciddiye alıp sert cevaplar vermeleri hoş değil. Ama Tarhana o kadar lezzetli ki burayı size anlatmam gerekiyordu. İnternet sitesinden de sipariş alıyorlar. 



Atatürk Bulvarı No:43 Tarhana Baba - Uşak 
0 276 215 44 33
http://www.tarhanababa.com


DEMETİ MEYHANE - CİHANGİR

Cihangir çevresinde son dönemde meyhaneler artmaya başladı. Daha önce denediğim 3-4 mekandan sadece Hayat geçer not almayı başarmıştı ama Demeti'nin ününü de duymuştum. Geçtiğimiz günlerde yaş günü kutlamasında gitme fırsatını buldum. Mekanın harika bir manzarası var ama puslu kış akşamında içeriden çok belli olmuyor. Yazın dışarıda yer kapabilirseniz gündüz rakısı için ideal duruyor. İçerisi son derece zevkli döşenmiş. Antika mobilyalar ve nostaljik tablo ve fotoğraflar ile ortam son derece sıcak duruyor. Buraya apartmanın içinden girmeniz gerekiyor. İki bölüm var, sokağa bakan kısım ve denize bakan kısım. 


Sahibi olan Demet Hanım adını verdiği restoranda bizzat yemekleri kendisi hazırlıyor ve her detayla yakından ilgileniyor. Burada fiks menü uygulaması da var. Limitsiz içki ile adam başı 125 Limitli (2 duble) ile 95 TL ve servis içinde. 6-7 çeşit meze, ara sıcaklar ve ana yemek ile tatlı buna dahil. Masaya oturunca hızlı ve iyi bir servis olduğunu görüyorsunuz. İçeride Türk sanat müziği çalıyor. İlk geçer notu peynirden alıyorlar. Beyaz peyniri çok kaliteli ama yanına getirecekleri kavunu hem biz hem onlar unutuyoruz. Neyse o kadar olur diyelim ve mezelere geçelim. Ortaya gelen mezelerin hepsi güzeldi. Barbunya pilaki, Zeytin mezesi, Acılı ezme, Acı çok acı olan Bomba... Ama ben en çok Levrek Marine ve Karışık Kızartmayı beğendim. Kullandıkları malzemede ucuza kaçmadıkları ve iyi bir yağ kullandıkları belli...


Mezeler güzel olunca insan keyifleniyor. Benim geceyle ilgili tek şikayetim servisin çok hızlı yapılması. Rakı masasında uzun oturulur ve sohbetle ağır ağır içilir ama daha mezeler bitmeden ara sıcakların tamamı 10 dakika içinde masaya konuyor. Biraz daha ağırdan alınabilir. Neyse sigara böreği çok güzeldi ve çıtır çıtır yendi. Kalamar İstanbul'un her yerinde olduğu gibi dondurulmuş kalamardan kızartıldığı için fark göremedim. Ben sevmiyorum ama yeniyor işte... 


Sırada Karides Güveç var. Bu da diğer meyhanelerden çok farklı değil, ama Demeti'de üzerine hazırlanan sosta kullanılan domatesin tadı mükemmel olduğu için takdir etmek gerek. Ayrıca gerçek tereyağı kullanıldığı belli oluyor ve ekmeği bandırınca bu lezzeti alabiliyorsunuz. Ben meyhanelerde en önemli detayın mezede olduğunu düşünürüm. Bu nedenle sadece masaya gelenlere değil tezgahta duranlara da baktım hatta tatma şansı buldum. Demeti'nin en önemli özelliği mezelerde yakaladığı lezzet. Burada sadece meze ve rakı ile bir gece geçirebilirsiniz. 


Ana yemek olarak istavrit ya da hamsi ve köfte fiks menü içinde yer alıyormuş. Biz mezelerle zaten doymuştuk ama bunları da söyledik. Fiks almazsanız başka balık ve et çeşitleri de mevcut. Ama dediğim gibi burada balık yemek yerine mezelerden 2 tane daha fazla almak daha mantıklı olacaktır. Yemeğin sonunda dondurmalı irmik gayet başarılıydı. Unutmadan masada şarap içen hanımlara sunulan kırmızı şarap gayet iyiydi. 



Özetle; Demeti denince aklıma harika mezeler ve manzara gelecek. Benim ve dostlarımın çıtası Asmalı Cavit yüzünden bayağı yukarıda olduğu için kolay memnun kalmıyoruz. Asmalı Cavit'i kategori dışında tutarsak diğerlerine haksızlık yapmamış oluruz. Bu durumda Demeti size tavsiye edeceğim bir meyhane olarak karşımıza çıkıyor. Ben de hava güzel olduğunda balkonda harika manzarada sadece meze ile bir kez daha geleceğim. 

Şimşirci Sokak 6-1 Cihangir 

0212 244 06 28 

http//www.demeti.com.tr 


BEDRİ USTA KEBAP-OCAKBAŞI - KALAMIŞ

Kebap yemek için belli adreslere gitmek gerekiyor. Ben kebapçıya gidersem ocakbaşı olanları tercih ederim. Ocakbaşında oturmak ve ustayla sohbet ederek, pişen etleri yakından görerek yemek daha farklı bir keyif veriyor. Uzun yıllar önce Levent'de Biges Ocakbaşı sık sık gittiğimiz ve keyif aldığımız bir mekandı. Geçtiğimiz günlerde Bedri Usta'nın Kalamış'taki Ocakbaşı restoranına giderken önceden methini çok duyduğumuz için beklentiyi de yüksek tuttuk. Çiftehavuzlar'da ilk açtığı dükkanı bırakarak Kalamış Todori'nin karşısındaki yeni yerine geçen Bedri Usta beklentilerimizi kesinlikle boşa çıkarmadı. Öncelikle buraya gelecekseniz et ve kebap için gelin. Ama rakı sofrasında olunca baştan biraz meze almak gerekiyor. Zaten siz sormadan 5-6 çeşit masanıza geliyor. 



Beyaz peynir çok lezzetli, cacık ve otlu mezeler gayet başarılı. Benim çok sevdiğim barbunya pilaki ise orta seviyede. Ama unutmayın buraya et yemeye geldik. Gavurdağı sınıfı çok rahatlıkla geçer. Ayrıca bir sürü yeşillik ve soğan salataları ile masa donatılıyor. Daha önce Suadiye'de tadına baktığım lahmacun yine aynı lezzette ve çok güzel. Bu başlangıçlarla biraz oyalanarak sırada gelecek etlere hazırlık yapıyorsunuz. Ayrıca mangalda pişen biber-domates bir başka oluyor. 



Bedri Usta'da ikramlardan birisi de çiğ köfte. Tadı güzel acısı bol ve başlangıç olarak iyi gidiyor. Köz olur da patlıcan atılmaz mı? Ustamızdan patlıcan istediğimde "Bana bırakın" dedi ve işe girişti. Közde pişen patlıcanı soyup güzelce temizledikten sonra üzerine nar ekşisi, sarımsak, yağ ve baharat ekledikten sonra ortaya tam bir sanat eseri çıkmış oldu. Tadını anlatamam, zaten közde patlıcan bir başka oluyor üzerine eklenenlerle tadı üçe katlandı. Daha ete gelemedik ama doymadan başlamak gerek. Ustamız ocakbaşına oturan sadece biz olduğumuz için bizimle özel olarak ilgileniyor ve önce Bedri Usta Şiş yememizi tavsiye ediyor. Zaten gözümüz ocakta olduğu için daha önceki siparişler hazırlanırken gözümüze o şişi kestirmiştik. 



Özel terbiye edilen şiş baharatlarla ayrı bir tat almış ve lokum gibi gerçekten. İsterseniz çöp şiş ile de başlayabilirsiniz. Ebru'nun arası kuzu etiyle iyi olmadığı için tavuk şiş istedi. Vallahi et yemeye geldik ama tavuk bu kadar lezzetli yapılmaz ki... Arayı soğutmadan ama koşturmadan etler gelmeye devam ediyor. Sırada gerçek Adana var. Bedri Usta "Ben Urfa falan bilmem, kebabın acılısı acısızı vardır" diyor. Ben burada yediğim Adana'ya tam not veriyorum. Harika...



Finali yaparken en iyisiyle yapmalı. Bu kişiden kişiye değişir ama eti sevenler bilir "Etin en güzel yeri kemiğe yakın olan tarafıdır" derler. Bu nedenle ustamızdan Kaburga yapmasını istedik. Tamam biraz yağlı olur ve kolesterol için iyi değil ama kaburga yenmedem olmaz ki... Bu kaburga gecenin finali için tam "Nirvana" ya ulaşmak gibi oldu. Yağı normal ve iyi pişirilmiş kaburgayı elle yemeniz gerekir. Onur ayrıca pirzola istedi o da gördüğüm en yağsız kuzu pirzolaydı ve tadı harikaydı. Biz yemedik ama özel olarak hazırlanan Tava Lezzetleri de çok çekici gözüküyordu.



Bedri Usta Ocakbaşı'nda servis güleryüzlü ve hızlı. Ustamız et ve kebap pişirmenin inceliklerini biliyor ve eti kurutmadan tam kararında sunuyor. Yemeğin sonunda dondurma, tatlı ve meyve ikram ediliyor. Ben ilk kez gittiğim mekanı çok beğendim. Fiyatlar makul, 70'lik Tekirdağ ile bu kadar yemek için Kasım 2014'de adam başı 100 TL ödedik. Hepinize tavsiye ederim. 

Fenerbahçe Mahallesi, Fener Caddesi, İskele Sokak, No 2 Kadıköy

(Todori Karşısı)

0216 358 20 40