MİSKE RESTORAN - DENİZLİ

ZTK maçı için Denizli seyahati çıkınca daha önce şehre gelen ve lezzet noktalarını dolaşan dostum Reha Tartıcı'dan tavsiye aldım. Bana şiddetle ve hararetle Miske Restoranı önerdi. Ben de karlı ve soğuk bir havada İzmir'den araba kullanarak Denizli'ye aç ve yorgun gelince onun tavsiyesine uyarak Çamlık mahallesinde Miske Restoranı buldum. Burası bir aile işletmesi ve sahipleri Gaziantep'den buraya göç eden Kılınç ailesi. Baba Mehmet Kılınç Denizli'de ilk lahmacun fırınını açtıktan sonra 1998'de işi büyüten oğulları Mahmut ve İbrahim bu restoranı hizmete açmışlar. Burası tipik bir Antep lokantası ve lezzetler oraları aratmıyor. Günün her saatinde bulabileceğiniz Beyran çok tutuluyor ve gerçekten lezzetli. Özellikle eksi derecede bir havada adeta ilaç niyetine içtik. 



Masaya ilk gelenler içinde organik ve sağlıklı ürünlerin olduğu karışık salata, içli köfte ve lahmacun. İçli köftenin harika bir tadı var. Formülünü veremiyorlar çünkü annelerinin evde yaptığı şekilde hazırlıyorlar. Özellikle fındık değil normal lahmacun istedim ve karşıma tipik bir Gaziantep lahmacunu çıktı. Sarımsaklı ve çıtır çıtır lahmacun da damağımızı şenlendirdi. Doğal ve kaliteli malzeme kullanarak katkı maddesi olmadan yemeklerini hazırladıklarını anlatan Mahmut Kılınç servis kalitesine de önem verdiklerini üzerine basa basa ifade etti. 



Bizim için ortaya karışık bir tadım menüsü hazırlanmıştı. Böylece az az bütün kebap ve et çeşitlerinin tadına bakma şansımız oldu. Döner yağı kararında ve lezzetliydi. Aslında gelen kebap ve etlerin içinde beğenmediğim olmadı. Belli ki eti seçerken büyük özen gösteriyor ve işlerken de ustalıkla tamamlıyorlar. Bir de hep söylüyorum işinizi sevgiyle yaparsanız ortaya kötü bir sonuç çıkması mümkün değil. Karışık tabakta illa ki bir seçim yapmam gerekirse kuzu şişi bir tık öne geçirebilirim. Yumuşacık ve adeta ağızda dağılıyordu. 



Pirzola ve Adana'nın da hakkını vermek gerek. Bizim tabakta istemediğimiz için tavuk yoktu ama yan masada gördüğümüz kanat ızgara gerçekten iştah açıcıydı. Bu karışık tabak iki kişilik hazırlanmıştı. Tek kişi isterseniz Baron adını verdikleri tek kişilik karışık tabağı alabilirsiniz. Etin iyisi kendini hemen belli ediyor. Ama önemli olan 2 saat sonrasında mideden gelen tepkidir bence.. Burada yediklerimiz bizi sonrasında hiç rahatsız etmedi hatta maç sonunda da gidip Beyran ve lahmacun ile tekrar yaptık. 



Bir Antep restoranında yemek sonrasında iyi bir tatlı olmadan olmaz. Miske baklava ve tatlılarını doğrudan Gaziantep'den getiriyor. Bilenler bilir eğer Antep'de baklava yerseniz başka yerde yediğiniz bütün baklavaları sorgulamaya başlarsınız. Havuç dilimi, fıstıklı sarma hepsi taze ve lezzetli. Üstüne çay ile beraber Antep fıstığı ikram edilince diyecek bir şey kalmıyor. Mahmut ve İbrahim kardeşleri güler yüzleri ve işlerine tutkuyla bağlı olmalarından dolayı kutluyorum. Eğer yolunuz Denizli'ye düşerse mutlaka denemenizi öneriyorum.

ABDÜSSELAM BALABAN - ESKİŞEHİR

Eskişehir'de ne yemeli sorusunun cevabını pek çok kez "çibörek" olarak veren birisi olarak bu kez farklı bir lezzetin tadına bakmak istedim. Aslında aklımda Odunpazarı Köfteci Ahmet vardı ama vaktimiz kısıtlı ve merkezde olunca Balaban Kebabı denemeye karar verdik. Bu nedenle kısa bir araştırma sonrasında Abdüsselam'ı bulduk. Mekanın girişini bulmak zor olabilir çünkü tabela ufak ve bir lokanta göremiyorsunuz. Küçük bir kapıdan işhanı benzeri bir yere girdikten sonra koridorun sonunda mekanı görüyorsunuz. içerisi ufak ama ününden dolayı her daim dolu.


Bu yemeğin mucidi Abdüsselam Usta'dan bayrağı devralan Necdet Bey ve oğlu tarafından işletilen restoranda menüdeki seçenekler içinde karışık tabak en güzeli. İçinde dört tane köfte ve bir şiş et olan Balaban kebabı sipariş edebilir ya da sadece et ve köfte de isteyebilirsiniz. Balaban kebabı bir hayli fazla olan pide üstüne salçalı sos, yoğurt ve bol tereyağı ile servis edilen et ve köfteden oluşuyor. Pidenin bu kadar çok olmasına anlam veremesem de herhalde doymak için diye düşündüm. Çok yağlı gibi gözüküyor ama bana göre normal. Yine de yağ ile arası olmayan salata insanlarının uzak durmasında fayda var. 


Etlerin lezzetine diyecek lafım yok. Belli ki güzel et alıyorlar bunun için lezzet fevkalade. Ben bu kadar pide ve sos içinde yüzmese daha mutlu olabilirdim. Yine de denediğim için pişman olmadım hatta daha bol vaktim olduğunda bir kez daha gitmek isterim. İnternet ortamında yorumlara baktığımda ise Balaban konusunda insanların grisi olmadığını gördüm. Beğenen yere göğe sığdıramıyor beğenmeyen de felaket yorumlar yazmış. Damak tadına karışamayacağıma göre ben beğenenlerin tarafında yer alayım ama müptelası olacak kadar değil diye de not düşeyim.


Siz bence kendiniz deneyin ve kararı verin. Bu tür yerel lezzetleri ve gizli kalan mekanları bulunca desteklemek şart. Tam şehrin merkezinde ama bulmak için çaba harcamanız gerekir. Afiyet olsun.


LİMAN LOKANTASI - RİZE

Rize maç anlatmak için sık sık gittiğim bir şehir. Geçen aya kadar her defasında Trabzon ve civarında yemek yiyerek Rize'ye tok gittiğimiz için meşhur Liman Lokantasını ziyaret etmek için biraz geç kaldık. Geçenlerde gittiğimde yolda hiç durmadan doğruca Liman Lokantasına giderek harika lezzetlerin tadına bakma şansı buldum. Rize merkezde yer alan Liman uzun yıllardır kalitesini korumasıyla ünlenen bir yer. Soğuk ve yağmurlu bir havada öğle yemeği saatinde zor bela bir masa bularak oturdum. Talk show yapabilecek kadar esprili ve hazırcevap garsonuma niyetimin az az ne kadar olabilirse fazla çeşidin tadına bakmak olduğunu söyledim. Tabii ki buranın olmazsa olmazı kavurma, döner ve kurufasulya sipariş ettim.


Hayatta unutulmaz üçlüler vardır. Metin-Ali-Feyyaz, MFÖ ve tabii ki Rakı-Peynir-Kavun gibi... Rize'de yemeğe oturduysanız üçlü Kavurma-Döner-Pilavüstü Kuru şeklinde oluyor. Efsane üçlü içinde tek tek değerlendirme yapmam gerekirse tereyağında pişen pilav tane tane ve çok lezzetliydi. Üstünde arz-ı endam eden kurufasulye ise sadece bu bölgede böyle lezzetli hale geliyor. Dönere gelirsek, İstanbul'da Rize dönerinin temsilcisi Beşiktaş'taki Karadeniz Asım Usta'da yıllardır döner yiyen biri olarak ustanın değerini bir kez daha anladım. Liman Lokantasının döneri çok iyiydi ama bölgedeki etin lezzetiyle bunu yapmak nispeten daha kolay. Asım Usta aynı tadı hatta bir tık fazlasını İstanbul şartlarında yakalıyor. Ama dedim ya döner çok iyiydi.


Masanın en iyisi ise şüphesiz ve tartışmasız kavurma. Rize'de kavurma yemeden dönerseniz hayat boyunca yediğiniz diğerlerini kavurma sanabilirsiniz. Liman bu işi iyi yapıyor ama benden söylemesi et biraz yağlı hassas mideli arkadaşlara göre değil ama lezzeti veren o yağ zaten. Menü çok geniş ben sarmanın da tadına baktım ve karalahananın ne kadar lezzetli olduğunu yine hatırladım. Buralarda haşlama ya da tepsi pirzola da yemek mümkün ama kavurma-döner-kuru üçlüsünden vazgeçmek aptallık olur. 


Kavurmalı pide yine en fazla tercih edilen yemeklerden birisi. Unutmadan bol köpüklü ayran çok lezzetli. Hazır ayrana alışan bünyelere biraz ekşi ve ağır gelebilir ama doğal ayran böyle olur. Yemeğin ardından tatlıya da yer bırakmanız gerekiyor çünkü liman lokantasına sadece tatlı için gidenlerin de olduğunu gördüm. Buranın spesyal tatlısı: Turbo. Adından da anlaşılacağı gibi yedikten sonra turbo moduna geçiyorsunuz. Fırında sütlaç üstüne kadayıf ve bol fındık. 


Dilerseniz üstü bol fındıklı kadayıf da yiyebilirsiniz, o da çok başarılı. Fiyatlar Ocak 2017 itibariyle yukarıda yazıyor, çok ucuz değil ama kullanılan malzeme ve lezzet açısından sonuna kadar hak ediyor. 


BOLU LOKANTASI- KONYA

Konya denince akla ilk gelen tabii ki etli ekmek oluyor. Bugüne kadar hem basketbol hem de futbol maçlarının anlatımı için sık sık gittiğim Konya'da bir türlü fırsat bulup gidemediğim Bolu Lokantasına son seyahatimde uğradım. Hava sıcaklığının -6 derece olduğu bir günde kar buz içindeki merkezde arabamızı koyacak bir park yerini zor bela bularak hedefimize ulaştık. Burası ufak salaş bir mekan İstanbul'daki kır pidecisi havasında ama iş lezzete gelince orada bir durmak gerekiyor. Adının Lokanta olmasına aldanmayın menüde sadece etli ekmek ve Mevlana var. İçerisi sürekli kalabalık ama bir yer bulup oturuyoruz. Masaya turp ve maydanoz ile açık ayran geliyor.



Etli Ekmek ve Mevlana istiyoruz. Ayran köpüklü hafif ekşimsi ve sanayi tipi ayrana alışan bünyeler için fena halde baştan çıkarıcı. Servis hızlı ve masaya siparişler çok çabuk halde geliyor. Etli Ekmek bugüne kadar Konya'da yediğim diğerlerinden çok farklı ve lezzetli. Yerel halkın burasını neden tercih ettiğini şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Et biraz yağlı ama asıl lezzeti de bu veriyor. Pidesi incecik ve kıtır.  Diğer mekanlar kusura bakmasın ama Konya'da daha lezzetlisini yemedim. Sadece İstanbul Kazasker'de Konyalılar Etli Ekmek bu lezzet ile yarışabilir. 



Mevlana ise yine efsane. Üzerine bıraktıkları tereyağı ile ayrı bir boyuta taşınan Mevlana yağlı et sevmeyenlere biraz ağır gelebilir ama lezzetin yağda olduğunu bilenlere tam bir ziyafet. Burası Konya ağız tadına göre harç hazırlıyor, büyük şehirlerdeki "hafif olsun" kaygısını fazla taşımıyorlar bence bu yüzden de inanılmaz bir lezzet yakalamayı başarıyorlar. Yanında mevsimine göre turp ya da yeşil biber ile servis edilen etli ekmekler diğer işletmelerdeki gibi uzun küreklerde değil kesilerek tabağa konuluyor. 



Bu sitenin en önemli amacı gittiğiniz şehirde "en iyi" mekanı bulup size tavsiye etmek. Konya'da daha önce yazdığım restoranlar da belli bir seviyenin üstünde ama etli ekmek konusunda 1 numara Bolu Lokantası. Afiyet olsun.


TEMAŞALIK RESTORAN- YENİŞAKRAN

Ege'de yolculuk yapmayı çok seviyorum. Ayvalık Altınova'da yaz-kış kalmaya başlayan annemi ziyaret için İzmir'e uçakla gidip Enterprise'dan araba kiralayarak yolculuk yapınca yol üstünde yemek molası için Şakran'ı seçtim (işin doğrusu karnım orada iyice acıktı) Daha önce Şakran Böreği yemiş ama pek beğenmemiştim. Yol kenarında Temaşalık restoranın tabelasını görünce belki de ilginç sayılabilecek isminden etkilenerek içeri girdim. Burası kendi halinde bir yol üstü lokantası. Menüye bakınca kavurma ve tandırın daha cazip olduğunu gördüm. Ben tercihimi kuru fasulye ve pilav üstü kavurmadan yana kullandım. Etraf temiz ve tertipli servis ise güleryüzlü.



Çorba sevenler burada günün her saati çorba bulabilir. İşkembe ve kelle paça güzel gözüküyordu. Kuru ile başlarsak vasat sayılabilecek bir lezzeti vardı ama kötü diyemem. Pilav tane tane ve lezzetli kavurma ise gerçekten çok güzeldi. Ben önce az sipariş ettim ama sonra bir yarım daha istemek durumunda kaldım. Yağı ölçülü ve iyi pişmiş bir etti. Salatanız ikram olarak masaya geliyor. 
Buranın asıl spesyali olan Kuzu Tandır ise menüde hemen dikkat çekiyor. Ben yemedim ama sosyal medyada yiyenler övgüyle bahsetmişlerdi. 



Sulu yemek çeşitleri değişiyor ama bu bölgede İzmir Köfteyi iyi yapmayana lokanta açtırmazlar. Her yerde olduğu gibi ızgara köfte ya da tavuk şiş de yiyebilirsiniz. Ama benim size tavsiyem kavurma ve tandır olacaktır. Burada ayrıca fırın da olduğu için pide çeşitlerinin de tadına bakabilirsiniz. Köy yumurtası ile servis edilen kıymalı benim favorim. Üstündeki yumurtanın sarısına biz şehirde hasret kaldığımız için ayrı bir övgüyü hak ediyor.



Fiyatlar uygun çoğu yemek de lezzet olarak bir yol üstü restoranı standartının üstünde. İzmir'den gelirken Aliağa'yı geçince YeniŞakran karşınıza çıkacak. Merkeze gelmeden virajda yolun sağında Temaşalık Restoran yer alıyor. Ben bir daha geçersem yine uğrar yerim. 


THE POPULIST - BOMONTİ ADA

1890'da kurulan Bomonti Bira fabrikası ilk defa seri üretim yapma özelliğiyle tarihte önemli bir yere sahip. Fabrikanın ünü o kadar artmış ki bulunduğu bölgeye de adını vermiş. 1940'da Tekel'in almasından sonra 1991 yılında üretime son verilip fabrika adeta kaderine terk edilmiş. 2015 yılında eski bira fabrikasının olduğu yerde hizmete açılan Bomonti Ada bu mirası sürdürmeye çalışıyor. Çölde bir vaha misali şehrin tam göbeğinde yemek, kültür,sanat ve eğlence merkezi olarak nefes almamızı sağlayan harika bir yer oldu. The Populist ise bira geçmişinin mirasını devam ettirmek için açıldı. Mekan harika dizayn edilmiş ve ferah bir bahçe ile ada ile bütünleşmiş. Alışılagelmişin dışında bir atmosfer yarattıklarını iddia ediyorlar ve bence haklılar. 



Burada adeta İstanbul'da olduğunuzu unutacaksınız. Fabrikanın avlusunda çok sayıda mekan var ve giriş tek bir kapıdan güvenlikli olarak yapılıyor. The Populist eski fabrikanın yarattığı bira geleneğine bağlı kalarak çok sayıda değişik birayı tatma şansını tanıyor. Mekan dış bahçe ve içeride 2 kattan oluşuyor ve toplam 1000 metrekare büyüklüğünde. Farklı 3 konsept barı olduğunu da belirtelim. Biralara gelince, her zaman farklı biralar olabiliyor. Bazen 8 bezen 11 çeşit bira bulunuyor. Hazır alınmayan biralar isterseniz 20cc isterseniz de 33 cc olarak servis ediliyor. (14-24 TL)
Altı değişik biranın da tadına bakmak isterseniz 12 cc bardaklarda özel sunumuyla masanıza geliyor (30 TL)



Her zevke göre bira var ama damak tadımız yıllardır ne yazık ki kötü Pilsnerler ile değiştiği için yadırgıyabiliyoruz. Ben en çok Pale Ale'yi beğendim. Vienne Lager ve Kolsch ise gerçekten inanılmaz. Bira demişken sadece el yapımı bira sunmalarını anlıyorum ve saygı duyuyorum ama içinde bulundukları ve mirasını devam ettirdiklerini söyledikleri Bomonti için bir istisna yapıp o birayı da servis edebilirler, benden önermesi... Servis hem çok hızlı hem de biralar hakkında iyi bilgilendirme yapıyorlar. Bira söylenirse masaya tabii ki patates kızartması da gelir. Fesleğenli ve sarımsaklı olanı favorim ama elma dilim ve değişik baharatlı olanı da güzel. Ben ve eşim bira ile tortilla cipsi yemeyi de çok severiz. Tortillalar guacomole ve salsa sosla servis ediliyor. 



Atıştırmalıklar menüsü o kadar cazip geldi ki biz burada gezindik durduk. Çıtır tavuk parçaları acı sosla çok lezzetliydi. İş sosise gelince Türkiye'de pek de istediğimiz gibi sosis yemek zor (Caferağa ve Ayhan Şahenk sosisini klasman dışında bırakıyorum o harika) Tütsülenmiş Dana Frankfurter Sosis masaya ne zaman geldi ne çabuk yendi anlayamadım ama fotoğrafını çekmeye vakit bulamadım. Bu kadar lezzetli sosisi uzun zamandır yemedim. Taş Fırın olması pizetta konusunda ne kadar ciddi düşündüklerini gösteriyor. Biralar peş peşe gelirken sırada pizetta vardı. Arkadaşım Onur önceden methini çok duyduğu Kokoreçli Pizetta sipariş ederken Ebru Peynirli ve rokalı olanı istedi. Kokoreçli olanı tarif etmek zor benim gibi zor kokoreç beğenen birisini bile mest etti. Hamur incecik ve malzeme kaliteli olunca hata yapma şansları da kalmıyor zaten.



Ana yemeğe midemizde boş yer kalmadı. zaten ya atıştırmalıklarda derine dalmamalı ya da sadece onlarla geceyi tamamlamalı. Yan masaya gelen hamburgerler de çok güzel görünüyordu. Biz yemedik ama isteyenler yemeğin ardından tatlı olarak Funnel Cake (Kızartılmış minik parçalı krep hamuru, tarçın ve vanilyalı dondurma) isteyebilirler. The Populist bira sevenler için bir cennet. Keyifli bir akşam için aradığınız ortam ve yemekler de var. Bazı akşamlar ortam DJ ile hareketleniyor daha ne olsun? Biz adam başı 130 TL hesap vererek mekandan memnun şekilde ayrıldık. 



TAKANİK BALIK- SUADİYE

Anadolu Yakasında balık yemek için farklı noktalarda tavsiye edebileceğim yerler arasında Suadiye sahildeki Takanik Balık geliyor. Mekana ilk açıldığı dönemde gittiğimde yediklerimi beğenmiş ama servisten memnun kalmamıştım ama uzun bir aradan sonra geçenlerde ikinci şans verdiğimde aksaklıkların büyük ölçüde düzeldiğini gördüm ve yazmaya karar verdim. Bu sitede beğenmediğim hiçbir mekanı yazmadığımı tekrar hatırlatmalıyım. Takanik Balık Suadiye Otelinin yanında ferah bir mekan. Alkolsüz olduğunu belirtmekte fayda var ama balık ve deniz ürünleri çok lezzetli. Uygun sayılabilecek bir fiyata iyi deniz ürünü yemek istiyorsanız Takanik tam size göre. Zaten bu restoranın başlangıcı deniz üstündeki küçük bir tekne... 1998 yılında Yeniköy'de tekne üstünde başlayan serüven sonra karaya geçti. Yeniköy'de 2, Arnatutköy'de ve Suadiye'de birer restoran ile 4 şubeli oldu. 


Ben şahsen tekne üstündeki lezzeti ve salaşlığı başka şeye değişmem ama bir noktadan sonra büyüme engellenemiyor. Neyse Takanik'de masaya oturunca sipariş verirken ikram olarak patlıcan salatası, pancar ve karışık turşu geliyor. Mısır ekmeği çok başarılı. Alkol olmadığı ortamda meze söylemek mantıksız olduğu için ara sıcaklarla başlamak daha doğru oluyor. Ben buraya sadece balık-salata yemek için de gidiyorum. Midye, kalamar ve karides üçlüsü ülkemizde çok seviliyor ve Takanik bu üçlüyü standardın üstünde yapmayı biliyor. Özellikle tereyağında karides sevenler mutlaka sipariş etmeli. 


Takanik denince akla gelenlerden birisi de en başından beri salatası. Üzerine bolca peynir rendelenen mısırlı ve pancarlı yeşillik salatası tekne zamanından beri aynı şekilde hazırlanıyor. Ben roka domates salatasını da beğendim. Mevsim balıklarını burada taze şekilde bulabilirsiniz. Hamsi ve istavriti tavada çok iyi yapıyorlar. Her dönemde yiyebileceğiniz çipura ve levrek zaten var ama ben başka sulara açılmanızı tavsiye edeceğim. Mesela dil şiş yumuşacık ve tadı mükemmel. Denemeyen varsa ilk gidişinde denesin. Benim favorim Fener Kavurma ise yine kıvamında hazırlanmış ve lezzetli ama son seferinde malzemeyi biraz az buldum benden söylemesi. 


Balık işinde iki önemli nokta var, ilki tabii ki taze balığı bulmak ve günlük tüketmek, ikincisi de hangi balığı nasıl pişireceğini bilmek. Takanik tekneden gelme bir restoran olduğu için balık kültürüne aşina. Bu nedenle hangi balığı söylerseniz söyleyin kıvamında pişmiş olarak masanıza gelecektir. Her seferinde aynı balığı yemekten bıkanlara farklı deneyimler yaşamalarını tavsiye ederim. Mevsiminde sardalya benim için olmazsa olmazların başında gelir. Izgara Sardalya konusundaki 1 numaram ise Asmalı Cavit ama Takanik de bu konuda başarılı. 


Yemekten sonra tatlı isteyenlere çok sayıda alternatif sunuyorlar ben karışık tatlı tabağını kalabalık gruplar için öneririm. Ayrıca dondurmalı irmik ve kadayıf da çok lezzetli. Takanik hesaplı ve lezzetli balık yemek için ideal bir restoran. Öğlen ve akşam servisinde tercih edilebilir. Konumu itibarıyla caddede gezmeden uğranıp sonrasında bir kahve içerek cadde havasını da soluyabilirsiniz. 


EGE LOKANTASI - ALTINOVA-AYVALIK

40 yıldır gittiğim Altınova sahili benim için en güzel tatil noktalarından birisi. Burada daimi dostlar ve sakin bir ortamda tatil yapmak harika. Altınova'da sahilden köyün içine indiğiniz zaman önceleri yemek yiyebileceğiniz bir alternatif olmadığını düşünürdük. Ama uzun yıllar sonra keşfedilen bu lokanta ile bu yargımız değişti. Öyle ki öğlen yemeklerinde deniz kenarından ayrılıp köye inmeye üşenmemeye başladık. İnanın bir işi severek yapan her zaman başarılı oluyor, ustaların ustası Yurdaer Usta'nın yemekleri yıllardır aynı kalitede ve bu çizgiyi tutturmak bile başlı başına bir mesele. Tabelasında da yazdığı gibi 70 yıllık bir yerden söz ediyoruz. Burası Altınova'nın girişinde tam bir esnaf lokantası. Eski bir Rum evini lokantaya çevirmişler ve içinde sadece 6-7 masa yer alıyor. 



Basit ama temiz mekanda duvarlar eski Altınova ve Ayvalık resimleriyle süslenmiş. Pırıl pırıl lokantada yemekler Ege usülü yani zeytinyağı kullanarak pişiriliyor. Çorbalara özellikle dikkat çekmek gerekiyor. Benim gibi gerçek bir çorba düşkünü iseniz burası tam size göre. Ev yapımı çorbalar arasında tercih yapmakta zorlanabilirsiniz ama hepsi lezzetli... Çorba servisi sabah 07.00'de başlıyor ve müdavimleri paça,işkembe,mercimek,beyin ve tavuksuyu çorbalarından hangileri varsa kısa sürede bitiriyor. Öğlen servisinde çoğu zaman çorba kalmıyor. 



Günlük olarak çıkan mönüde keyfinize göre etli ya da sebzeli bir yemek mutlaka bulabilirsiniz ama etle çok arası olmayan Ebru'nun bile bayıldığı ve özellikle yemek için gittiği dana rosto inanılmaz. Etlerin yumuşaklığı bir yana o kadar kararında pişirilmiş ki yerken ağızda dağılıyor. Dana tas kebabı, ekşili köfte ya da karnıyarık varsa sakın kaçırmayın. Ayrıca pilavı da nefis. Kurufasulye sevenler için de hergün bulunuyor. Ben belki de hayatımda yediğim en güzel karnıyarığı Yurdaer Usta'nın elinden yedim. Menüyü "gizli" tutan usta şeflere bile bir gün önceden ser veriyor sır vermiyor. 



Ege Lokantasında sulu yemekleri tercih ederim ama o gün menüde ciğer varsa herşeyi bir kenara bırakarak ciğer isterim. Arnavut Ciğeri sinirinden ayrılmış ve çok lezzetli. Yanında verilen soğanı biraz sumak ile öldürseler ve acılığı gitse daha güzel olacak. Ayrıca yine müdavimi bol olan köftesi de harika. Evde annemizin yaptığı köfte lezzetinde. Yemeğin üstüne tatlı için iki seçeneğiniz var. Kemalpaşa tatlısı ve sakızlı muhallebi. Ben sakızlı muhallebinin tarafındayım, çok hafif ve tam bir yaz tatlısı. 



Servis yapanlar çok kibar ve hızlı. İşlerini iyi biliyor ve yemekleri çok iyi anlatarak sizi doğru yönlendiriyorlar. Bu çok önemli bir ayrıntı, anlı şanlı pekçok "pahalı" restorandaki servis elemanlarında bu özellik maalesef yok. Mesela kuzu yemeyen Ebru'nun bu hassasiyetini adeta gözünden anlayan şefimiz Gürsel Bey onu Dana Rostoyu tavsiye etti. Tamam çok yol üstü bir yer değil ama yolunuz düşerse Altınova'da mutlaka Ege Lokantasında bir şeyler yiyin. Yurdaer Ustaya benden bir selam söyleyin memnun kalırsanız da takdirinizi bizzat ustanın kendisine iletin. Usta ile yaptığımız bir sohbette kendisi için en büyük motivasyonun bu beğeniler olduğunu söylemişti.

SEVEN SEAS - PLOMARİ- MİDİLLİ

Bakmayın siz "Yunan adalarında tatil yapanlar haindir" diyenlere. Ülkemizde balığı ve deniz ürününü gramla satıp kiloyla para kazanan restoranlara inat sadece deniz ürünleri yemek için bile Yunan adalarına gidilir. Her zaman saygılı ve düzgün servis ve hijyen de cabası. Ben bu sezon da Ayvalık tatilinin ortasında Midilli'ye 3 gün kaçamak yaptım. Geçen sefer Molyvos ve çevresinde kaldığımız için be kez tercihimiz adanın güney ucunda yer alan Plomari oldu. İyi ki gitmişiz. Yunanistan'ın en iyi 5 plajından biri olarak kabul edilen Agios İsidoros'da deniz mükemmeldi. Oralara giderseniz size tavsiyem Sandy Bay otelinde kalın. Ada standartlarının üstünde odaları, havuzu ve güleryüzlü hizmeti ile 10 üzerinden 10 veririm. Sahibi Panthelis'e benden selam söyleyin derim ama zaten herkesle aynı sıcaklıkla ilgileniyor. 



İçilecek kadar berrak denizde bütün gün yüzerken plaja inince sağdan ikinci Beach Bar öğle yemekleri ve plajı kullanmak için doğru tercih. Sadece bir bira istediğinizde bile plaja buz dolu kovada getiriyorlar, ikincisi de başka kovada geliyor. (Belki bilen vardır ama Amstel'in Radler diye bir limonlu birası var tam yazlık. Yüzde 2 alkolle limonata kıvamında) Tatil yörelerimizde kafanıza atar gibi yapılan servis sonrası bu kadarı bünyeye fazla geliyor. Üstelik sadece bir içecek için bile rahat minderli şezlong ve şemsiyeye ekstra para istemiyorlar. Akşama yemek için Plomari sahilde Seven Seas'e gidiyoruz. Denize sıfır mekanda güleryüzlü ve hızlı servis elemanları hemen dikkat çekiyor. Sonra Yunan adasına giden her Türk topluluğu gibi sipariş esnasında zincirlerimizden boşalıyor ve ne varsa istiyoruz. 



Plomari aynı zamanda Yunanistan'ın en önemli uzo üretim merkezlerinden. Barbayani ve Uzo Plomari markalarının fabrikaları burada. Bölgenin suyundan uzo çok farklı oluyormuş. O zaman masaya da Barbayani söylemek gerek. Yeşil olan çok hafif mavi olan ise bizim damak tadımıza daha uygun. Olmazsa olmazların başında adaya özgü kızarmış peynir geliyor. Onların bir başka yaptığı musakka da mutlaka sipariş ediliyor. Kızartma bildiğimiz kabak ve patlıcan kızartma ama nasıl bu kadar lezzetli oluyor anlamak mümkün değil. Her öğünde etli yaprak sarma yedik desem şaşıracaksınız ama üzerinde sosuyla bizimkinden çok farklı ve itiraf etmek gerekirse daha lezzetli. 



Midilli benim için Ahtapot Izgara demek, hemen her öğünde istiyorum. Güneşte asarak kurutulmuş ahtapot zeytinyağı sürülerek ızgaraya atılıyor. Buradaki biraz fazla pişmiş olsa da lezzetliydi. Karides, midye ve ızgara kalamar da her zamanki Yunan Adası standartlarında süperdi. Izgara Kalamarın tadını özellikle çok beğendim. Yemekte ortaya barbun da söyledik, ülkemizde porsiyonu servet olan kaya barbunları tava olarak yendi ve herkes bayıldı. Ayrıca bir arkadaşımız çipura ızgara yedi. Yani istakoz dışında bütün deniz ürünleri masaya geldi ve "eh işte" diyebileceğimiz kadar bir yemek olmadı. 



Grek Salad ise her zamanki gibi masanın en çabuk biteni olmayı başardı. Denizin üstünde güleryüzlü ve hızlı servis ile tadı damağımızda kalan deniz ürünleri ve yerel ürünler ile kişi başı bahşiş ile birlikte 20 euro vererek masadan kalktık. 4 küçük uzo, bira ve meşrubatlar da vardı. Üstelik yazının başında dediğim gibi Türk olduğumuz ve deniz ürünleri konusunda kıtlıktan geldiğimiz için abartının abartısı yedik. Yan masadaki Yunan çift salata, ahtapot ve börülce ile bütün akşamı güzelce geçirdi. Size tavsiyem Plomari'yi mutlaka görün Sandy Bay Otel'de kalın ve Seven Seas'de akşam yemeği yedikten sonra küçük ama sevimli kasabayı turlayın.

MURADOĞLU BALIKÇISI - BEYKOZ

İstanbul'da balık-ekmek yenecek yerlerin sayısı çok fazla ama güzel olanı bulmak zor. Ben Beykoz taraflarını çok fazla bilmem çünkü yolum çok düşmez ama bilenlerden aldığım bilgiye dayanarak Bayram tatili nedeniyle boşalan İstanbul'da bir akşamüstü Beykoz sahiline gidip Muradoğlu Balık'ı buldu. Tekne üstünde ve etrafındaki iskelede atılan masalarla basit bir mekan. Basit ama güzel...



Burada mevsimine göre balık oluyor ama ithal uskumru her zaman var. Balık-ekmek isteyenlere ithal uskumru veriliyor. Ekmek arası istemeyenlere ise servis var. Teknede alt ya da üst katta yer varsa hafif deniz sallantısında yemek bence ayrı bir keyif ama teknede yer yoksa dert değil hemen yan tarafta deniz kenarındaki iskelede de masalar mevcut. Taburelere oturuyorsunuz baştan söyleyelim, masanıza oturunca garson hemen masanın üstüne gazete kağıdı seriyor ve siparişi alıyor. Servis isterseniz folyo üstünde balıklar yanında soğan ve bol salata ile gazete kağıdının üstüne konuyor.



Uskumru mangalda pişince çok farklı bir balık haline geliyor ben seviyorum sizi bilmem.. Gerçi o mangalda ne pişse tadı güzel oluyor orası ayrı. Balık mevsimi ise çeşitler artıyor, hamsi ve sardalya da kağıtta servis ediliyor. Yan taraftaki tezgahta midye tava ve kalamar tava da pişiriliyor. Ben ikisini de sipariş ettim fena değildi. Midye dolma da var ama ben Ege'den başka yerde midye dolma yemiyorum hele Aziz'in midyelerinin tadı damağımda iken başka midye yemem zor. 

http://www.neredeneyemeli.net/2014/08/bizim-midyeci-aziz-altinova.html



Servis hızlı ve güleryüzlü, fiyatlar çok uygun, deniz manzarasında balık keyfi daha ne olsun. Tavsiye ederim...