Son dönemde Moda civarında butik cafe ve kahvaltıcıların sayısı çığ gibi arttı. Özellikle Caferağa'ya doğru olan bölgede adım başı açılan butik cafeler arasında öne çıkanlardan birisi de Naan Bakeshop... Burası hem fırın hem de butik restoran. Eskiden köylerde kara fırınlarda evde pişen ekşi mayalı ekmeklerin değeri yeni yeni anlaşılmaya başladı. Bu ekmeğin tadı başka hiç bir ekmeğe benzemiyor. Naan ekşi mayalı ekmek konusunda tam bir uzman. Sadece restoranda yemiyor alıp evinize de götürmek istiyorsunuz. Bu ekmekten 10 tane alıp derin dondurucuda saklayanlar tanıyorum. Kahvaltı için gelecekseniz hafta sonu erken gelin çünkü mekan çok ufak. Telefonla aradığımda "4 kişiden az rezervasyon" alamıyoruz cevabını verdiler. Oysa mekandaki masaların yüzde 80'i zaten iki kişilik.
Kahvaltı için 11.00 civarında gelip yer bulduk. Ben biraz alışkanlıktan olsa gerek serpme kahvaltı ya da oradaki adıyla Moda Kahvaltısı (48 TL) sipariş ettim. İki kişilik gelen kahvaltıda porsiyonlar iştahlı misafirler için yeterli olmayabilir. Ama yediğimiz bütün ürünler lezzetliydi. Buranın asıl ünlü olduğu ekmek ise çok ama çok az geliyor. Ekstra isterseniz ücretli veriyorlar. İşin bu kısmı bir yana Ekşi Mayalı Ekmek ve Üzümlü Ekmek muhteşem. Bal-Kaymak çok başarılı, peynir ve zeytinler normal, acuka ise lezzetli. Lavantalı zeytinyağı ve keçiboynuzu masada en beğendiklerimiz oldu. Çay demlikle geliyor ama 10 dakika sonra soğuyor. Kahvaltı menüsünde simit ve kızarmış sepet peyniri yazmasına rağmen masaya gelmedi ve sorduğumda "Menüde yok" cevabını aldım.
Buraya kadar çok fazla eleştiri yaptım ama bu kadar lezzetli ekmek ve ürünler yapan bir yerden beklentiler de fazla oluyor. Bir de Moda şartlarında pahalı bir mekan işletiyorsanız biraz daha dikkat etmeniz gerekir. Gelelim işin güzel taraflarına ekmekler gerçekten inanılmaz. Moda Kahvaltısı yerine çok güzel gözüken ve günün her saatinde yiyebileceğiniz Sufii Yumurta (Köy ekmeği üstünde iki poşe yumurta,humus,sucuk-18 TL) ya da Croque Naan (Ekşi Mayalı köy ekmeğine Kars Gravyeri, hardallı lor,füme etli tost, üstüne yumurta ve soslu yeşillik- 21 TL) tercih ederseniz daha mutlu olursunuz. Yanında çayı sıcak sıcak bardakla alabilir ya da Ebru'nun hayran kaldığı inanılmaz kokan Americano içebilirsiniz. Otlu Yumurta (14 TL) da iyi bir tercih olabilir.
Kullandıkları malzemenin kesinlikle 1. sınıf olması ve ahçının işinin ehli olması da artı puanları olarak yazılmalı. Yukardaki yumurtalı bütün ürünler çok lezzetli. Zaten değişik bir kahvaltı isteyenlerin artık şu serpme olayından uzaklaşıp yeni maceralara yelken açmasının zamanı geldi. Bu konuda Naan tam bir öncü konumunda. Öğleden sonra gelirseniz Günün Çorbası ya da salata ve makarnaları tercih edebilirsiniz. Burada favorim Humus-Muhammara ve Zeytin Tepanade'den oluşan Sürme Tabağı (18 TL)
Sandviçler hatta burger bile menüde var. Ayrıca öğle yemeği için her gün değişen menüleri tahtada yazıyor.
Naan lezzet ve özgünlük konusunda tam puan alıyor ama servis ve güleryüz konusunda adım atmaları gerekiyor. Ben ikinci kez gittiğimde farklı lezzetler deneyeceğim. Ama Ekşi Mayalı Ekmek için buraya her zaman uğrarım ve alırım. Size de gidip özellikle yumurtalı özgün lezzetleri denemenizi tavsiye ederim.
DARDENİA - BUYAKA AVM
Dardenia ile ilk tanışmamız Bağdat Caddesinde Ethemefendi'nin köşesinde açtıkları ufak dükkan ile oldu. Fikir güzel ama ürünler yetersizdi. Sonrasında işi daha de geliştirdiler ve hem ürün çeşidi arttı hem de kalite. Bağdat Caddesinde açtıkları büyük dükkana gitmek daha kısmet olmadı ama geçenlerde Buyaka AVM'deki dükkanlarına gidip ürünleri deneme fırsatı buldum. Öncelikle mekan son derece ferah ve basit ama zevkli döşenmiş. Sipariş için fast-food restoranlarda olduğu gibi tezgaha gidiyorsunuz ve açık mutfağı da görme şansınız oluyor. Burada son derece ilgili personel siparişi alıyor gerekirse ürünlerin içeriği ile ilgili bilgi veriyor.
Siparişi verdikten sonra size bir numara veriliyor ve kısa süre sonra yemekler masanıza geliyor. Burada en fazla ilgi gören ürünlerin başında balık-ekmek ve Ton balıklı salata geliyor. Balık ekmeğe yeni bir boyut getirmişler. Özel olarak üretilen ekmeklerin arasında Somon (17.90) Ege Levrek Izgara (15.90) ve Norveç Uskumru ile Mezgit (12.90) var. Soğan ve soslarla ekmek arası balıklar çok lezzetli. Bunu menü halinde de alabiliyorsunuz. Dardenia bir Dardanel markası olduğu için en güvenilir ton balığı da burada doğal olarak. Ton Balıklı Salata (14.90) Salata çeşitlerinde ızgarada pişen bütün balıkları salata üstünde alabiliyorsunuz. Somon, Lagos,Levrek (19.90) ve Tuna Şiş (22.90) Balıkların tadına baktım gerçekten çok lezzetli ve kararında pişirilmiş.
Balık ve salataların yanında lezzetli soslar veriliyor. Menüde yazdığı haliyle Güvenilir Midye Tava 12 adet (8.90) ve Güvenilir Midye Dolma 8 adet (8.90) ise çok lezzetli. Midyeler kendi üretimleri ve bu nedenle güvenle yiyebilirsiniz. Salata ile doymam derseniz balıkları porsiyon ve yanında patates ve içecekle menü olarak da alabilirsiniz. Mesela Somon Izgara yanında patates kızartması ve salata ile (24.90) servis ediliyor ve gayet doyurucu. Ben tercihimi her zaman yiyemediğim Lagos Şiş (24.90) için kullandım. İki şiş ve yanında patates ve ekmek ile gelen Lagos çok iyi pişmiş ve tam kıvamındaydı. Lagos ve balıkçı kelimelerini aynı cümle içinde kullanınca ortaya çıkan sonuç ekonomik açıdan sizi ürkütüyorsa burası tam size göre...
Balıkların tazeliği de çok önemli. Biz gittiğimizde somon ürünleri alana dörtlü karidesli patates kroket ikram olarak veriliyormuş. Onu da çok beğendim. Bir dahaki sefere başlangıç olarak mutlaka Jumbo karides tempura da denemek istiyorum. Lagos benim favorim oldu ama balık ekmekleri de hem hesaplı hem de çok lezzetli hele bir de menü olarak patates ve içecekle alırsanız 20 TL civarında karnınızı gurme bir lezzetle doyurabilirsiniz. Bu projenin giderek daha başarılı olması ve deniz ürünlerinin güvenilir şirketler tarafından bu şekilde pazarlanması da sevindirici. Şubeleri yaygınlaşıyor ve benim her gördüğüm mekan özellikle de Bağdat Caddesi hep dolu.
Siparişi verdikten sonra size bir numara veriliyor ve kısa süre sonra yemekler masanıza geliyor. Burada en fazla ilgi gören ürünlerin başında balık-ekmek ve Ton balıklı salata geliyor. Balık ekmeğe yeni bir boyut getirmişler. Özel olarak üretilen ekmeklerin arasında Somon (17.90) Ege Levrek Izgara (15.90) ve Norveç Uskumru ile Mezgit (12.90) var. Soğan ve soslarla ekmek arası balıklar çok lezzetli. Bunu menü halinde de alabiliyorsunuz. Dardenia bir Dardanel markası olduğu için en güvenilir ton balığı da burada doğal olarak. Ton Balıklı Salata (14.90) Salata çeşitlerinde ızgarada pişen bütün balıkları salata üstünde alabiliyorsunuz. Somon, Lagos,Levrek (19.90) ve Tuna Şiş (22.90) Balıkların tadına baktım gerçekten çok lezzetli ve kararında pişirilmiş.
Balık ve salataların yanında lezzetli soslar veriliyor. Menüde yazdığı haliyle Güvenilir Midye Tava 12 adet (8.90) ve Güvenilir Midye Dolma 8 adet (8.90) ise çok lezzetli. Midyeler kendi üretimleri ve bu nedenle güvenle yiyebilirsiniz. Salata ile doymam derseniz balıkları porsiyon ve yanında patates ve içecekle menü olarak da alabilirsiniz. Mesela Somon Izgara yanında patates kızartması ve salata ile (24.90) servis ediliyor ve gayet doyurucu. Ben tercihimi her zaman yiyemediğim Lagos Şiş (24.90) için kullandım. İki şiş ve yanında patates ve ekmek ile gelen Lagos çok iyi pişmiş ve tam kıvamındaydı. Lagos ve balıkçı kelimelerini aynı cümle içinde kullanınca ortaya çıkan sonuç ekonomik açıdan sizi ürkütüyorsa burası tam size göre...
Balıkların tazeliği de çok önemli. Biz gittiğimizde somon ürünleri alana dörtlü karidesli patates kroket ikram olarak veriliyormuş. Onu da çok beğendim. Bir dahaki sefere başlangıç olarak mutlaka Jumbo karides tempura da denemek istiyorum. Lagos benim favorim oldu ama balık ekmekleri de hem hesaplı hem de çok lezzetli hele bir de menü olarak patates ve içecekle alırsanız 20 TL civarında karnınızı gurme bir lezzetle doyurabilirsiniz. Bu projenin giderek daha başarılı olması ve deniz ürünlerinin güvenilir şirketler tarafından bu şekilde pazarlanması da sevindirici. Şubeleri yaygınlaşıyor ve benim her gördüğüm mekan özellikle de Bağdat Caddesi hep dolu.
KIRMIZI FIRIN TAHİNLİ PİDE - BURSA
Bursa'da kahvaltıyı börekçide yaptıktan sonra kısa bir yürüyüş sonrasında eski semtlerden Setbaşı'na geldim. Bursa son 10 yılda merkezden İzmir yolu tarafına kaymış gibi. Şehir merkezi sessiz kalmış ve eski kalabalık yok. Ama burada sabah kahvenizi içmek için harika bir yer var: Mahfel... Setbaşı köprüsünün hemen yanında asırlık çınarın altında yanınızda akan dere ile adeta şehir dışında bir mesire yerinde gibisiniz. Mahfel bir süredir Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından işletiliyor. Temiz ve bakımlı olması güzel. Sade kahve ile sabah keyfiniz devam etsin.
Mahfel'den çıktıktan sonra yokuşu tırmanmaya başladım. Namazgah tarafına çıkarken sağda efsane bir lezzet beni bekliyordu. Bursa'da çocukluk ve gençlik yıllarını geçiren eşimin semtinde olunca onun ısrarla istediği yeri bulmam gerekiyordu. Yokuşun ortasında sol tarafta Kırmızı Fırın Bursa'nın efsane tadı Tahanlı Pide yapıyor. Evet orada Tahinli değil Tahanlı pide deniyor. Ufacık fırından gelen kokular zaten sizi kendine doğru çekiyor.
1956 yılından beri hizmet veren Kırmızı Fırın eskiden Kırmızı Gül olarak da biliniyordu. Burası Tophane merkez ile birlikte en eski dükkanları. Şubeleri her yere açılmış olsa da buradaki lezzet daha farklı gibi geliyor insana. Tahanlı Pide alıp İstanbul'a götürmek için paket yaptırdım ve kahvaltı sonrasında karnım acıkmadığı için orada yemedim. Ama sonra yediğimde bile tadının harika olduğunu ve başka yerdekilere benzemediğini gördüm. Tahanlı Pidenin tadı başka bir şeye benzemiyor. Yapımı basit ama özelliği içindeki malzemedeki gizli bir formül. Pidenin yanında poğaça, açma ve simit gibi ürünlerinin de sıcacık ve taze olması da şaşırtıcı değil.
Fiyatlar yukarıda. Sabah,Öğle,Akşam farketmez her zaman tahanlı pide yiyebilirsiniz. Bursa'ya giderseniz mutlaka bu turu yapın ve eve tahanlı pide almadan dönmeyin.
Mahfel'den çıktıktan sonra yokuşu tırmanmaya başladım. Namazgah tarafına çıkarken sağda efsane bir lezzet beni bekliyordu. Bursa'da çocukluk ve gençlik yıllarını geçiren eşimin semtinde olunca onun ısrarla istediği yeri bulmam gerekiyordu. Yokuşun ortasında sol tarafta Kırmızı Fırın Bursa'nın efsane tadı Tahanlı Pide yapıyor. Evet orada Tahinli değil Tahanlı pide deniyor. Ufacık fırından gelen kokular zaten sizi kendine doğru çekiyor.
1956 yılından beri hizmet veren Kırmızı Fırın eskiden Kırmızı Gül olarak da biliniyordu. Burası Tophane merkez ile birlikte en eski dükkanları. Şubeleri her yere açılmış olsa da buradaki lezzet daha farklı gibi geliyor insana. Tahanlı Pide alıp İstanbul'a götürmek için paket yaptırdım ve kahvaltı sonrasında karnım acıkmadığı için orada yemedim. Ama sonra yediğimde bile tadının harika olduğunu ve başka yerdekilere benzemediğini gördüm. Tahanlı Pidenin tadı başka bir şeye benzemiyor. Yapımı basit ama özelliği içindeki malzemedeki gizli bir formül. Pidenin yanında poğaça, açma ve simit gibi ürünlerinin de sıcacık ve taze olması da şaşırtıcı değil.
Fiyatlar yukarıda. Sabah,Öğle,Akşam farketmez her zaman tahanlı pide yiyebilirsiniz. Bursa'ya giderseniz mutlaka bu turu yapın ve eve tahanlı pide almadan dönmeyin.
TARİHİ YAŞAYANLAR BÖREKÇİSİ - BURSA
Yayın için 3 günlüğüne gittiğim Bursa'da önceden uğrayamadığım lezzet mekanlarını gezmek istedim. Sabah kahvaltıyı otelde yapmak yerine atladım dolmuşa ve Heykel'de indim. Aşağıya biraz sallanınca Kayhan Çarşısı'nı geçer geçmez sağ tarafta Tarihi Yaşayanlar Börekçisi köşede karşınıza çıkıyor. Bu börekçinin asıl merkezi Mudanya'da... Ama oradaki ufak dükkanda ortaya çıkan lezzet Bursa şubesinde de aynen devam ediyor. 1925 yılında el arabasında başlayan serüven şimdi bilenlerin vazgeçemediği bir lezzet halini almış durumda. 1925'de Bilal Yaşayan ile başlayan sonrasında 1976'da ilk dükkanı açan Kenan Yaşayan ile devam eden börekçide şimdi 3. kuşak çalışıyor.
Burası bir börekçi ve olması gereken çeşitler var. Böreğin güzel olması demek ağızda çıtırdaması anlamına gelir. Kol Böreği isterseniz bu çıtırtıyı duyabiliyorsunuz. Kıymalı börek soğansız olmaz ama çoğu yerde soğanın çok konulması midenizi rahatsız edebiliyor. Burada oran iyi ayarlanmış ve mideyi rahatsız etmiyor. Ispanaklı, peynirli ve kıymalı kol böreği isteyebilirsiniz. Ayrıca su böreği de bulunuyor. Ben en çok Su Böreğini beğendim. Çok hafif ve tereyağı tadını alabiliyorsunuz. Deneme yapmak için az az ıspanaklı ve kıymalı kol böreği ile su böreği istedim. Yanında da demli bir "Duble Çay" daha ne olsun...
Bursa'da sabah kahvaltı için börekçiye giderseniz mutlaka sıcak süt bulunuyor. Benim sütle olan ilişkim 7 yaşında sona erdiğinden çay ile yetindim ama ocakta tencere içinde sıcak suda şişeyle ısınan süt güzel olabilir. Peynirli kol böreğini ise bambaşka bir amaç için sakladım. Beğenerek okuduğum blogger Oburcan'ın tavsiyesine uyarak peynirli böreği üzerine pudra şekeri ekerek yedim. Daha çok Kürt Böreği denilen sade börek üzerinde pudra şekeri iyi olur ama bu denemede ortaya çıka sonuç bence mükemmel oldu. Adeta yemeğin sonunda tatlı niyetine iyi gitti. İsteyenlere taze yapım poğaça ve açma da var.
Fiyatlar uygun ürünler lezzetli, kahvaltı için iyi bir tercih. Dükkanda resim çekerken sohbet ettiğimizde yan tarafta boş bir dükkan olduğunu ve oraya fast-food döner ve burger yapacaklarını söylediler. Bu haber hoşuma gitmedi çünkü ürün yelpazesini genişletmek neyse ama bambaşka bir konsepte yönelmek bazen istenmeyen sonuçları da beraberinde getirebilir. Hayırlısı olsun diyelim.
Burası bir börekçi ve olması gereken çeşitler var. Böreğin güzel olması demek ağızda çıtırdaması anlamına gelir. Kol Böreği isterseniz bu çıtırtıyı duyabiliyorsunuz. Kıymalı börek soğansız olmaz ama çoğu yerde soğanın çok konulması midenizi rahatsız edebiliyor. Burada oran iyi ayarlanmış ve mideyi rahatsız etmiyor. Ispanaklı, peynirli ve kıymalı kol böreği isteyebilirsiniz. Ayrıca su böreği de bulunuyor. Ben en çok Su Böreğini beğendim. Çok hafif ve tereyağı tadını alabiliyorsunuz. Deneme yapmak için az az ıspanaklı ve kıymalı kol böreği ile su böreği istedim. Yanında da demli bir "Duble Çay" daha ne olsun...
Bursa'da sabah kahvaltı için börekçiye giderseniz mutlaka sıcak süt bulunuyor. Benim sütle olan ilişkim 7 yaşında sona erdiğinden çay ile yetindim ama ocakta tencere içinde sıcak suda şişeyle ısınan süt güzel olabilir. Peynirli kol böreğini ise bambaşka bir amaç için sakladım. Beğenerek okuduğum blogger Oburcan'ın tavsiyesine uyarak peynirli böreği üzerine pudra şekeri ekerek yedim. Daha çok Kürt Böreği denilen sade börek üzerinde pudra şekeri iyi olur ama bu denemede ortaya çıka sonuç bence mükemmel oldu. Adeta yemeğin sonunda tatlı niyetine iyi gitti. İsteyenlere taze yapım poğaça ve açma da var.
Fiyatlar uygun ürünler lezzetli, kahvaltı için iyi bir tercih. Dükkanda resim çekerken sohbet ettiğimizde yan tarafta boş bir dükkan olduğunu ve oraya fast-food döner ve burger yapacaklarını söylediler. Bu haber hoşuma gitmedi çünkü ürün yelpazesini genişletmek neyse ama bambaşka bir konsepte yönelmek bazen istenmeyen sonuçları da beraberinde getirebilir. Hayırlısı olsun diyelim.
NAMLI BÖREKÇİ - BEŞİKTAŞ
Sabah kahvaltısının vazgeçilmezi hatta tek başına kahvaltının kendisi olan börek hepimizin çok sevdiği ve evde pişirdiği bir yiyecek. Evde yapılan böreğin tadına doyum olmaz ama dışarıda da harika börek yapan yerler var. Beşiktaş'ta 30 yıl oturmama ve evime yürüme mesafesinde olmasına rağmen geç keşfettiğim bir börekçinin namı şu sıralarda aldı yürüdü... Zaten adı "Namlı Börekçi" Yıldızdan Fulya'ya inen yokuş bitip yol düzelince hemen sağ tarafta yer alan Namlı Börekçi yol seviyesinin altında kalıyor ve tabelası çok küçük. Ama siz önünde park eden arabalardan ve camı açarsanız gelen kokudan yerini kolayca bulabilirsiniz.
Küçücük dükkanın önünde güzel havalar için bir banko var. İçeride de 4-5 masa hepsi bu. Müdavimleri burada yer bulamazsa paket alıp götürüyorlar. Burayı bilenler ve böreğini yiyenler gerçekten çok şanslı. 1950 yılında Börek arabası ile başladıkları meslekte sonra bu dükkana geçmişler. Her sabah 06.30'da dükkanı açıyorlar saat 12.30 gibi de kapanıyor. Gerçi ben 11.00'de gidip son böreği kaçırdığım zamanlar da oldu. Ünü arttıkça böreğin daha erken bitmesi kaçınılmaz oluyor. Burada kurulduğundan beri aynı formülle hazırlanan böreğin tadı hiç değişmiyor. Malzeme kalitesinden mi, hamurundan mı bilemiyorum bu böreğin tadı ve çıtırlığını başka yerde bulamıyorum.
Burada dört çeşit börek servis ediliyor: Sade, Peynirli, Kıymalı ve Ispanaklı... Sade böreğin üstüne pudra şekeri ekleyerek yemek çok keyifli oluyor ama benim favorilerim peynirli ve ıspanaklı olanları. Peynirli Börek sabah kahvaltısı içim yanında çay ile ideal. Ispanaklı tam kıvamında ve lezzetli. Kıymalı börek en fazla sattıkları çeşit ama benim için 3. sırada yer alır. Bu böreğin doğasında var bolca soğan koyuyorlar, Namlı bu konuda diğerleri kadar insafsız olmasa da kıymalıdaki soğan herkesin damak tadına göre olmuyor. Yine de hakkını yemeyelim burada içinde bolca kıyma var.
İçecek olarak çay,ayran ve meşrubat var. İster oturun orda yiyin ister paket alıp evde,ofiste yiyin ama bu böreği mutlaka deneyin. Fiyatlar uygun ama elinizi çabuk tutmazsanız börek bitiyor ona göre. İşini hakkıyla yapan bütün mekanlara olan saygım büyük. 65 yıllık börekçi bunlardan birisi.
Küçücük dükkanın önünde güzel havalar için bir banko var. İçeride de 4-5 masa hepsi bu. Müdavimleri burada yer bulamazsa paket alıp götürüyorlar. Burayı bilenler ve böreğini yiyenler gerçekten çok şanslı. 1950 yılında Börek arabası ile başladıkları meslekte sonra bu dükkana geçmişler. Her sabah 06.30'da dükkanı açıyorlar saat 12.30 gibi de kapanıyor. Gerçi ben 11.00'de gidip son böreği kaçırdığım zamanlar da oldu. Ünü arttıkça böreğin daha erken bitmesi kaçınılmaz oluyor. Burada kurulduğundan beri aynı formülle hazırlanan böreğin tadı hiç değişmiyor. Malzeme kalitesinden mi, hamurundan mı bilemiyorum bu böreğin tadı ve çıtırlığını başka yerde bulamıyorum.
Burada dört çeşit börek servis ediliyor: Sade, Peynirli, Kıymalı ve Ispanaklı... Sade böreğin üstüne pudra şekeri ekleyerek yemek çok keyifli oluyor ama benim favorilerim peynirli ve ıspanaklı olanları. Peynirli Börek sabah kahvaltısı içim yanında çay ile ideal. Ispanaklı tam kıvamında ve lezzetli. Kıymalı börek en fazla sattıkları çeşit ama benim için 3. sırada yer alır. Bu böreğin doğasında var bolca soğan koyuyorlar, Namlı bu konuda diğerleri kadar insafsız olmasa da kıymalıdaki soğan herkesin damak tadına göre olmuyor. Yine de hakkını yemeyelim burada içinde bolca kıyma var.
İçecek olarak çay,ayran ve meşrubat var. İster oturun orda yiyin ister paket alıp evde,ofiste yiyin ama bu böreği mutlaka deneyin. Fiyatlar uygun ama elinizi çabuk tutmazsanız börek bitiyor ona göre. İşini hakkıyla yapan bütün mekanlara olan saygım büyük. 65 yıllık börekçi bunlardan birisi.
AYNA - CUNDA
Cunda son dönemin en popüler tatil mekanlarından. Tam 40 yıldır Ayvalık'a her yaz giden birisi olarak son yıllarda Cunda'nın bu kalabalığı nasıl taşıyabildiğine hayret ediyorum. Adada sahildeki restoranların geriye taşınmasından sonra hava tamamen değişti. Özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında sahil bölümü kalabalıktan yürünemez halde. Kalabalıktan ve tatilcilerden biraz uzaklaşıp güzel bir yemek için Cunda'nın arka sokaklarına girmelisiniz. Çok da uzağa gitmeye gerek yok, meşhur Taş Kahve'nin arka sokağında tam karşısında çölde bir vaha misali Ayna sizleri bekliyor. Balık restoranlarından farklı, şık bir mekan arıyorsanız burası tam da size göre. Ayrıca mutfakta da harikalar yaratıyorlar. Tabeleda aynen şöyle yazıyor "Ayna - Yeme-İçme-Oturma Yeri" ...
Ayna adını duvardaki dev aynalardan alıyor ve eski bir Rum evinin mükemmel dekorasyonla birleşmesinden ortaya son derece zevkli bir mekan çıkmış. Burada menüde çok fazla seçenek yok aslında az da değil. Menüdeki klasik lezzetlerin yanında mevsimine ve malzemenin tazeliğine göre farklı seçenekler de bulabilirsiniz. Başlangıçlar arasında favorilerim beş ayrı zeytinyağlı çeşidinin olduğu (kabak çiçeği dolması da var) zeytinyağlı tabağı (30 TL) ve kiremitte domates soslu peynir (20 TL). Ayrıca Limonda pişmiş soğuk balık (27 TL) ve Buzlu Kaşık Salatası (20 TL) çok farklı lezzetler. Peynir tabakları da adanın harika peynirlerinden oluşuyor (K20 B35 TL)
Burada mideniz kadar gözünüz de doyuyor. Servis tam adanın ruhuna göre çok hızlı ve seri değil ama özenli. Zaten burada oturup yiyecekseniz hızla ve acele ile işiniz olmamalı. Şarap fiyatları bu kalitede bir yer için normal ama seçimleri gayet başarılı. Ana yemeklere geçersek. Ben o akşam Karides ve Rokalı el yapımı makarna (29 TL) istedim. Sarımsaktan kaçmamışlardı ve lezzeti harikaydı. Sanıyorum kullandıkları karides donmuş değil yerli karidesti. Ebru ise Deniz ürünleri güveç (34 TL) istedi. Güveç kabı yerine istiridye şeklinde bir tabakta sunum yapmak çok iyi bir fikirdi. İçine kalamar, karides, sübye ve midye vardı, malzemeden de kaçmamışlar doğrusu.
Benim favorilerim arasında Asma Yaprağında Sardalya (29 TL) ve Şımarık Pilav (35 TL) de var. Sunumların son derece yaratıcı olması kadar bütün yemeklerin lezzeti ve detayları da bir o kadar güzel. Burada sadece doğal tereyağı ve Ayvalık zeytinyağı kullanılıyor. Yerel malzemeler kullanma ilkelerini sevdim, ayrıca sebze ve meyveleri mevsiminde tüketmek de çok önemli. İnternet sitelerinde yazdıklarına göre sağlığa zararlı hiçbir paket ürün kullanmıyorlar. Enginar mevsimine denk gelirseniz dolmasını sakın kaçırmayın derim.
Cevizli Erişte (29 TL) için bu kadar para ödenir mi demeyin, yedikten sonra hak vereceksiniz. Tatlı menüsü de insanı baştan çıkartacak kadar güzel. Genelde bu tip gurme restoranlarda yemeklerde başarılı olan şef tatlıda aynı yıldızı alamaz. Ama Ayna'da tatlılar adeta eğitimini pasta ve tatlı üstüne yapmış bir şefin elinden çıkmış. Kimbilir belki de öyledir, ben gittiğim bütün restoranlarda siteyi ve kendimi tanıtmadan yer içer sonra parasını öderim. Sonra beğenirsem burada sizlerle paylaşırım. Bu nedenle yazılanlara güvenebilirsiniz. Davetle gidilen yerlerde kötü yazmak olmaz bu nedenle uzak duruyorum. Neyse limonlu cheescake (18 TL) sevmeyen birisi olarak bayıldım. İçinde lavanta da vardı. Menüde yok ama o gün güzel limon gelince dayanamayıp yapmışlar. Affogato yani Vanilyalı puding,biscotti, esspresso ve dondurma favorim. Adanın olmazsa olmazı sakızlı muhallebi ise sakızlı dondurma (12 TL) ile bardakta servis ediliyor.
Burada kahvaltı keyfi de yapabilirsiniz. Reçeller ve Ada Tulumu nefis, domates,salatalık ve biber bol (35 TL)... Ayna yazının başında dediğim gibi adeta çölde bir vaha.. 12 ay açık ve mevsim dışında gitmek inanın daha keyifli. Sadece Pazartesi günleri dinleniyorlar. Fiyatlar ucuz değil ama hep söylediğim gibi kalite için biraz elinizi cebinize atmanız gerekir.
MUHARREM USTA DÖNER - TRABZON
Türkiye'nin her yerinde lezzetli dönerin peşinde koştuğumu artık biliyorsunuz. Bu sezon sık sık gitme şansı bulduğum Trabzon'da uzun süredir adını duyduğum Muharrem Usta'ya nihayet gittim ve dönerin tadına baktım. Trabzon'un tam kalbinde Maraş Caddesi üzerinde Trabzonspor Müzesine bitişik küçük dükkanın bir de masa atılan bahçesi var. Burada dönerin yanında sulu yemekler de servis ediliyor. Ayrıca sabah saatlerinde kuymak da yiyebilirsiniz. Ama asıl uzmanlık alanlar döner ve döneri de pilav üstü olarak yemek daha güzel oluyor. Özellikle öğle saatlerinde giderseniz sıra beklemek zorunda kalabilir belki de servis biraz gecikebilir ama yediğiniz döner buna değecektir.
Dönerin içinde sadece dana eti kullanılıyor, ustaya "Biraz da kuzu eti olsa daha lezzetli olmaz mı" diye sorduğumda halkın büyük bölümünün o zaman döneri yağlı bulduğunu söylüyor. Dana eti çok iyi işlenerek yağlı döner sevmeyenler için harika bir lezzete bürünüyor. Döneri yediğiniz zaman etin kalitesini hemen fark ediyorsunuz. Trabzon'da döneri porsiyon olarak değil gramla satıyorlar. 100 gr. 1 porsiyona denk geliyor. Size 100-150-200 gram mı yiyeceğinizi soruyorlar. Burada pilav da tereyağda yapıldığı için lezzetli ve döneri az pilav üstü olarak yemek bana daha güzel geldi. İsterseniz sade de söyleyebilirsiniz. Masaya domates,salatalık ve biber söğüş de geliyor. Ayrıca pideleri de çok lezzetli.
Döner çok güzel ve 100 gr. kesinlikle yetmiyor. Sulu yemekleri denemedim ama yazılanlara bakınca beğeni düzeyinin yüksek olduğunu gördüm. Açık ayranları da tam kıvamında ve kaliteli. Yemeğin ardından tatlı olarak çeşit fazla. Kadayıf ya da baklava tercih edebilirsiniz ama ben buraya özel hazırlanan sütlü muhallebi tarzındaki hafif tatlıları en güzeli. Üstünde bolca fındıkla yemeğin üstüne çok iyi gidiyor.
Muharrem Usta 3 nesildir bu işi sürdürüyor ve kalitesinden ödün vermeden doğru çizgide ilerliyor. 1940 yılından beri hizmet veren lokantada fiyatlar yerel bazda biraz pahalı ama bize göre normal. Trabzon'un en iyi dönerini tavsiye ederim.
Dönerin içinde sadece dana eti kullanılıyor, ustaya "Biraz da kuzu eti olsa daha lezzetli olmaz mı" diye sorduğumda halkın büyük bölümünün o zaman döneri yağlı bulduğunu söylüyor. Dana eti çok iyi işlenerek yağlı döner sevmeyenler için harika bir lezzete bürünüyor. Döneri yediğiniz zaman etin kalitesini hemen fark ediyorsunuz. Trabzon'da döneri porsiyon olarak değil gramla satıyorlar. 100 gr. 1 porsiyona denk geliyor. Size 100-150-200 gram mı yiyeceğinizi soruyorlar. Burada pilav da tereyağda yapıldığı için lezzetli ve döneri az pilav üstü olarak yemek bana daha güzel geldi. İsterseniz sade de söyleyebilirsiniz. Masaya domates,salatalık ve biber söğüş de geliyor. Ayrıca pideleri de çok lezzetli.
Döner çok güzel ve 100 gr. kesinlikle yetmiyor. Sulu yemekleri denemedim ama yazılanlara bakınca beğeni düzeyinin yüksek olduğunu gördüm. Açık ayranları da tam kıvamında ve kaliteli. Yemeğin ardından tatlı olarak çeşit fazla. Kadayıf ya da baklava tercih edebilirsiniz ama ben buraya özel hazırlanan sütlü muhallebi tarzındaki hafif tatlıları en güzeli. Üstünde bolca fındıkla yemeğin üstüne çok iyi gidiyor.
Muharrem Usta 3 nesildir bu işi sürdürüyor ve kalitesinden ödün vermeden doğru çizgide ilerliyor. 1940 yılından beri hizmet veren lokantada fiyatlar yerel bazda biraz pahalı ama bize göre normal. Trabzon'un en iyi dönerini tavsiye ederim.
DOĞAN (GÜVEÇCİ) - KAPALIÇARŞI
İstanbul'un en güzel noktalarından birisi de Kapalıçarşı. Turistlerin bizden daha fazla değerini bildiği bu mimari harikasında zaman zaman gezmek gerekiyor. Ben de geçenlerde arkadaşım Rıfat'ı ziyaret için oradaydım. "Siteye yazacağım bir yere gidelim" dediğimde onların kısaca "Güveçci" dediği Doğan Kebap'ı önerdi. Yine çarşıda esnaflık yapan arkadaşımız Atilla'yı da alıp kısa bir turdan sonra masaya oturduk. Burası çarşının içinde bilenlerin vazgeçemediği bilmeyenlerin ise çok şey kaçırdığı bir restoran. Burayı internette falan bulamazsınız. Masalar salaş, taburelere oturuyorsunuz ama lezzet inanılmaz. Masaya oturunca sıcak bir karşılama ve sipariş alma faslından sonra hızlı bir servis yapılıyor.
Buranın spesyali güveç. Dev bir güveçte saatlerce pişen sebze ve etleri düşünün lezzeti siz hesap edin. Mardin'li ustalarımız güveçte adeta yeni bir sayfa açmışlar. Patlıcan ve diğer sebzeler kullandıkları salça ve baharatla başka bir lezzet kazanmış ama asıl güzel olan çatalı vurunca dağılan yumuşacık etler. Güveç tam anlamıyla bir lezzet patlaması yaratıyor. Acısı da çok dozunda ayarlanmış ve acı seven sevmeyen herkese göre orta kararda... Güveçle başladık ama burada ocakbaşında pişen etler ve kebaplar da var.
İsteğinize göre Adana, Kuzu Şiş ve Tavuk Şiş yiyebilirsiniz. Ben tavuk dışındakilerin tadına baktım ama ona geçmeden masaya gelen bulgur pilavının ve sıcacık tırnak pidelerin hakını vermek gerek. Plastik taburede otursanız da çarşının içindeki havayı soluyarak yemeğinizi yemek ayrı bir keyif veriyor. Adana o kadar iyi hazırlanmıştı ki inanamadım. Üst düzey pahalı bir kebapçıda bile bu kadar lezzetlisini zor bulursunuz. Kuzu şiş ise terbiyesinden dolayı yumuşacık ve ağızda dağılıyordu.
Eti işlemeyi bilmek ayrı bir sanat, kebap çekmek apayrı bir mesele bunu iyi başardıkları için dükkan doluyor taşıyor. Bilenler burada yemek için sabırsızlanıyor. Kendinize hakim olamazsanız bayağı bir yersiniz afiyet olsun ama yine de dikkat. Etlerin içinde kullanılan baharat ve yağ çok önemli. Yedikten sonra midenizde yanma yapmaması gerekiyor. Ben o gün bayağı yedim ama ne şişkinlik ne yanma yapmadı işte önemli olan bu zaten. Adının ne olduğunu öğrenmek için ufak bir Doğan yazısını bulmam gerekti.
Kapalıçarşı gezisi yaparsanız öğle yemeği için ne yapın edin burasını bulun. Fiyatlar normal, hizmet güzel yemekler lezzetli. Ben güveci ilk sıraya koyduktan sonra kebapları da tavsiye ederim. Yemeğin üstüne tatlı isterseniz kadayıf bulunuyor. Çok övemem ama fena değildi. Bu yemeğin ardından söylemesi ayıptır Kapalıçarşı yönetim kurulunda olan Atilla'nın sayesinde çatıya da çıktık. Çatıdan manzara inanılmazdı. Çarşı içinde kolay bulmanız için Terlikçiler sokağında yer alıyor.
Buranın spesyali güveç. Dev bir güveçte saatlerce pişen sebze ve etleri düşünün lezzeti siz hesap edin. Mardin'li ustalarımız güveçte adeta yeni bir sayfa açmışlar. Patlıcan ve diğer sebzeler kullandıkları salça ve baharatla başka bir lezzet kazanmış ama asıl güzel olan çatalı vurunca dağılan yumuşacık etler. Güveç tam anlamıyla bir lezzet patlaması yaratıyor. Acısı da çok dozunda ayarlanmış ve acı seven sevmeyen herkese göre orta kararda... Güveçle başladık ama burada ocakbaşında pişen etler ve kebaplar da var.
İsteğinize göre Adana, Kuzu Şiş ve Tavuk Şiş yiyebilirsiniz. Ben tavuk dışındakilerin tadına baktım ama ona geçmeden masaya gelen bulgur pilavının ve sıcacık tırnak pidelerin hakını vermek gerek. Plastik taburede otursanız da çarşının içindeki havayı soluyarak yemeğinizi yemek ayrı bir keyif veriyor. Adana o kadar iyi hazırlanmıştı ki inanamadım. Üst düzey pahalı bir kebapçıda bile bu kadar lezzetlisini zor bulursunuz. Kuzu şiş ise terbiyesinden dolayı yumuşacık ve ağızda dağılıyordu.
Eti işlemeyi bilmek ayrı bir sanat, kebap çekmek apayrı bir mesele bunu iyi başardıkları için dükkan doluyor taşıyor. Bilenler burada yemek için sabırsızlanıyor. Kendinize hakim olamazsanız bayağı bir yersiniz afiyet olsun ama yine de dikkat. Etlerin içinde kullanılan baharat ve yağ çok önemli. Yedikten sonra midenizde yanma yapmaması gerekiyor. Ben o gün bayağı yedim ama ne şişkinlik ne yanma yapmadı işte önemli olan bu zaten. Adının ne olduğunu öğrenmek için ufak bir Doğan yazısını bulmam gerekti.
Kapalıçarşı gezisi yaparsanız öğle yemeği için ne yapın edin burasını bulun. Fiyatlar normal, hizmet güzel yemekler lezzetli. Ben güveci ilk sıraya koyduktan sonra kebapları da tavsiye ederim. Yemeğin üstüne tatlı isterseniz kadayıf bulunuyor. Çok övemem ama fena değildi. Bu yemeğin ardından söylemesi ayıptır Kapalıçarşı yönetim kurulunda olan Atilla'nın sayesinde çatıya da çıktık. Çatıdan manzara inanılmazdı. Çarşı içinde kolay bulmanız için Terlikçiler sokağında yer alıyor.
MEMOŞ TANTUNİ - ATAŞEHİR
Bu siteyi takip edenler hatırlayacaktır, Mersin bölümünde Memoş Tantuni ile ilgili bir bölüm hazırlamış ve "Bu tantuniyi yemek için Mersin'e gitmeye can atıyorum" demiştim. Artık gerek kalmadı, Memoş bizim ayağımıza geldi. Mersin'li olan Ömer Onan'ın çabaları ve ortaklığıyla Ataşehir'de Palladium AVM karşısında 3 katlı büyük bir binada hizmete girdiler. İstanbul'da olup tantuni sevenler de bayram etti. Maç trafiğinden fırsat bulup 2-3 hafta sonra dükkana gittiğimde kapıda vale uygulaması olduğunu gördüm. Bina ferah ve bahçesi de var. Mersin'de ilk açtıkları ufak dükkanı hatırlayan biri olarak tezgahın genişliği de beni şaşırttı.
Bilmeyenler için söyleyelim tantuni yapmak maharet ister, etin kontrfile kısmından hazırlanıyor. Etin kalitesi kadar sinirlerinin ustaca temizlenmesi de önemli yoksa tantuni sert ve yavan oluyor. Bu et haşlandıktan sonra kuyruk yağı da ilave edilerek sac bir tavada pişiriliyor. Eğer kuyruk yağı olmadan isterseniz "biftek" demeniz gerekiyor. Mehmet ve Cengiz Yelkenaç bu işte çok ustalar ama yetenekleri ve bildiklerini babalarından öğrenmişler. Tantuni için oturunca masaya önce acı biber ve biber turşusu ile bolca limon getiriliyor. Bu turşular ve limonlar da Mersin'den alınıyor. Tantuni için 2 seçenek var somun dedikleri ekmeğin arasında ya da bizim lavaş dediğimiz onların tabiriyle "açık"... Somun özel olarak orada hazırlanıyor keza lavaş da kendi imalatları...
Ben bu tantuninin üstüne daha lezzetli bir tantuni yemedim. Etler bile Mersin'den geliyor ayrıca tüm ustalar ve ekip Mersin'den gelip dükkanda üst kattaki lojmanda kalıyor. İşin ustası yapınca bazılarımızın dudak büktüğü tantuni inanılmaz bir lezzet haline geliyor. Ben somun seviyorum ama açık yemek de çok güzel oluyor. Unutmayın kuyruk yağı olmadan yemek isterseniz "Biftek" diye sipariş vereceksiniz. Yemeğin üstüne çok övündükleri Peynirli Kadayıf yiyebilirsiniz. Yalnız burada söylemeden edemeyeceğim, gitmeden Ömer'in "Mutlaka ye" dediği bu tatlıyı ben biraz vasat buldum, nedeni de margarin tadının baskın olmasıydı ama beğenenlerin sayısı da bir hayli fazla bir daha denemek gerek belki o güne özeldi...
Bu arada aldığım bir başka eleştiri vale sistemi, 10 TL alıyorlar ve arabaları yola park ediyorlar ayrıca fiş de vermiyorlar. Bunu düzeltebilirler. Gerçek tantuni için mutlaka tavsiye ederim. Unutmadan Mersin'den gelen harika şalgam Özkan burada satılıyor. Bir deneyin çok beğeneceksiniz. İyi ki Ömer ısrar etti ve ön ayak olarak Memoş'u bizlerin ayağına getirdi böylece İstanbul'da önemli bir açığı da kapatmış oldular. Tantuni fiyatları ise: Açık 10 Somun 12 Biftek açık 12 Biftek açık 14 Kadayıf 7 TL... (Mayıs 2015)
Bilmeyenler için söyleyelim tantuni yapmak maharet ister, etin kontrfile kısmından hazırlanıyor. Etin kalitesi kadar sinirlerinin ustaca temizlenmesi de önemli yoksa tantuni sert ve yavan oluyor. Bu et haşlandıktan sonra kuyruk yağı da ilave edilerek sac bir tavada pişiriliyor. Eğer kuyruk yağı olmadan isterseniz "biftek" demeniz gerekiyor. Mehmet ve Cengiz Yelkenaç bu işte çok ustalar ama yetenekleri ve bildiklerini babalarından öğrenmişler. Tantuni için oturunca masaya önce acı biber ve biber turşusu ile bolca limon getiriliyor. Bu turşular ve limonlar da Mersin'den alınıyor. Tantuni için 2 seçenek var somun dedikleri ekmeğin arasında ya da bizim lavaş dediğimiz onların tabiriyle "açık"... Somun özel olarak orada hazırlanıyor keza lavaş da kendi imalatları...
Ben bu tantuninin üstüne daha lezzetli bir tantuni yemedim. Etler bile Mersin'den geliyor ayrıca tüm ustalar ve ekip Mersin'den gelip dükkanda üst kattaki lojmanda kalıyor. İşin ustası yapınca bazılarımızın dudak büktüğü tantuni inanılmaz bir lezzet haline geliyor. Ben somun seviyorum ama açık yemek de çok güzel oluyor. Unutmayın kuyruk yağı olmadan yemek isterseniz "Biftek" diye sipariş vereceksiniz. Yemeğin üstüne çok övündükleri Peynirli Kadayıf yiyebilirsiniz. Yalnız burada söylemeden edemeyeceğim, gitmeden Ömer'in "Mutlaka ye" dediği bu tatlıyı ben biraz vasat buldum, nedeni de margarin tadının baskın olmasıydı ama beğenenlerin sayısı da bir hayli fazla bir daha denemek gerek belki o güne özeldi...
Bu arada aldığım bir başka eleştiri vale sistemi, 10 TL alıyorlar ve arabaları yola park ediyorlar ayrıca fiş de vermiyorlar. Bunu düzeltebilirler. Gerçek tantuni için mutlaka tavsiye ederim. Unutmadan Mersin'den gelen harika şalgam Özkan burada satılıyor. Bir deneyin çok beğeneceksiniz. İyi ki Ömer ısrar etti ve ön ayak olarak Memoş'u bizlerin ayağına getirdi böylece İstanbul'da önemli bir açığı da kapatmış oldular. Tantuni fiyatları ise: Açık 10 Somun 12 Biftek açık 12 Biftek açık 14 Kadayıf 7 TL... (Mayıs 2015)
FORNO - BALAT
Doğma büyüme İstanbullu olmama rağmen şehrin gizli kalmış güzelliklerle dolu pek çok noktasına gitmediğimi düşündüm ve boş zamanlarımda (tabii ki olursa) bu semtleri gezmeye karar verdim. Ebru'nun ısrarlarıyla ilk durağımız Balat-Fener oldu. Özellikle son yıllarda düzenlenen turlarla adından söz ettiren İstanbul'un en eski semtlerinden olan Balat ve Fener hem çok sayıda tarihi yapıyı barındırması hem de evlerin güzelliğiyle her noktası görülecek bir yer. Zaten diziler sağolsun burada o kadar çekim yapmışlar ki semti dolaşırken "Aaa şu evde Şeref Meselesi çekildi" "Bu evde bir dizi vardı adı neydi" gibi sorularla uğraşıyorsunuz. Benim en çok etkilendiğim bina kırmızı taşlardan yapılan ve tepede adeta bir şato gibi duran Fener Rum Lisesi oldu.
Balat ve Fener gezmekle bitmez ama insan yürüyünce acıkıyor. Biz de daha önce methini çok duyduğumuz Forno'yu bulup oturuyoruz. Yeri çok kolay Patrikhane'den devam edin ara sokakta zaten her yerde sizi yönlendiren tabelaları var. Sokak arasında ama dekorasyonu o kadar şık ki sizi hemen etkiliyor. Ortada aile yemeği havası veren devasa tahta masa ve etrafında şirin açık bir mutfak, bir köşede de fırın... Yona Grunberg buranın hem sahibi hem şefi... Her köşesinden kalite kokan mekanda menü basit. Tahtada yazanlara bakıp tercihinizi yapabilirsiniz.
Biz gittiğimizde çorba yoktu ama çok güzel olduğunu duydum. Önceden çok methedilen lahmacun ile başladık. Lahmacunun hamuru o kadar hafif ve ince ki midede şişkinlik yapmıyor. Hamur güzel ama içi bir başka... Kullanılan kıymanın kalitesi belli oluyor, soğan kararında kullanılmış yani tadında baskınlık yaratmıyor. Böyle olunca mükemmel bir lahmacun ortaya çıkıyor. Yağsız ve sağlıklı. En güzel lahmacunun gazlı fırında yapıldığını düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Burada da kullanılıyor. Taş Fırın da da güzel olur ama ben bunu tercih ediyorum. Buraya sadece bu lahmacun için bile gelinir.
Lahmacun tadımından sonra pide istedik. Yona Hanım özel bir kavurmaları olduğundan bahsederek kavurmalı pide önerdi ama Ebru kavurma istemediği için yarısı kavurmalı yarısı kaşar ve sebzeli bir pide sipariş ettik. Yarısı yararlı yarısı zararlı pide buna derler işte... Pide hamuru yine güzeldi, kavurma çok yağlı olmadığı gibi döner gibiydi ve çok beğendim. Sebzeli tarafında ise kaliteli br kaşar ve ızgara sebzeler vardı. Burada önemli olan orta sınıf kebapçılarda olduğu gibi yağ boca edilmemesi. Kesinlikle midede yanma yapmıyor ve şişkinlik de olmuyor. Pizzalar ise aynı hamur ve aynı malzemelerle hazırlanıyor ve tercih ederseniz pişman olmazsınız. Fazla çeşit yok ama yeterli ızgara sebzeli, margherita ve karışık, daha ne olsun?
Bir insan işini severek yaparsa ortaya kötü bir iş çıkmasına imkan yok. Kısa sohbetimizde Yona Hanımın işine ne kadar bağlı olduğunu anladım. Burada Pazar günleri açık büfe kahvaltı servis ediliyor. En kısa zamanda kahvaltı için de gelerek yazıya ekleyeceğim. Ama her malzemenin en iyisini yerinden getirdiklerini biliyorum. Ortadaki dev masada açık büfe kahvaltı ve harika yumurtalarla bir kahvaltı. Unutmadan burada yapılan kruvasan bir başka. Biz o gün ikram edilen kruvasana bayıldık. Kahvaltıda bunun gibi başka sürpriz hamur işi lezzetleri de servis ediliyor.
Kendinizi evinizde hissettiren Forno'da makul fiyatlara yiyebilirsiniz. Sıcak bir ortamda keyifli bir kahvaltı ve yemek için tavsiye ederim. Buraya gelirken Balat-Fener yürüyüş turunu planlayın ve öğle yemeği için Forno'da mola verin derim. Mekan ufak özellikle tatil günlerinde rezervasyon yapmanızda fayda var..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)