Türkiye'nin her yerinde lezzetli dönerin peşinde koştuğumu artık biliyorsunuz. Bu sezon sık sık gitme şansı bulduğum Trabzon'da uzun süredir adını duyduğum Muharrem Usta'ya nihayet gittim ve dönerin tadına baktım. Trabzon'un tam kalbinde Maraş Caddesi üzerinde Trabzonspor Müzesine bitişik küçük dükkanın bir de masa atılan bahçesi var. Burada dönerin yanında sulu yemekler de servis ediliyor. Ayrıca sabah saatlerinde kuymak da yiyebilirsiniz. Ama asıl uzmanlık alanlar döner ve döneri de pilav üstü olarak yemek daha güzel oluyor. Özellikle öğle saatlerinde giderseniz sıra beklemek zorunda kalabilir belki de servis biraz gecikebilir ama yediğiniz döner buna değecektir.
Dönerin içinde sadece dana eti kullanılıyor, ustaya "Biraz da kuzu eti olsa daha lezzetli olmaz mı" diye sorduğumda halkın büyük bölümünün o zaman döneri yağlı bulduğunu söylüyor. Dana eti çok iyi işlenerek yağlı döner sevmeyenler için harika bir lezzete bürünüyor. Döneri yediğiniz zaman etin kalitesini hemen fark ediyorsunuz. Trabzon'da döneri porsiyon olarak değil gramla satıyorlar. 100 gr. 1 porsiyona denk geliyor. Size 100-150-200 gram mı yiyeceğinizi soruyorlar. Burada pilav da tereyağda yapıldığı için lezzetli ve döneri az pilav üstü olarak yemek bana daha güzel geldi. İsterseniz sade de söyleyebilirsiniz. Masaya domates,salatalık ve biber söğüş de geliyor. Ayrıca pideleri de çok lezzetli.
Döner çok güzel ve 100 gr. kesinlikle yetmiyor. Sulu yemekleri denemedim ama yazılanlara bakınca beğeni düzeyinin yüksek olduğunu gördüm. Açık ayranları da tam kıvamında ve kaliteli. Yemeğin ardından tatlı olarak çeşit fazla. Kadayıf ya da baklava tercih edebilirsiniz ama ben buraya özel hazırlanan sütlü muhallebi tarzındaki hafif tatlıları en güzeli. Üstünde bolca fındıkla yemeğin üstüne çok iyi gidiyor.
Muharrem Usta 3 nesildir bu işi sürdürüyor ve kalitesinden ödün vermeden doğru çizgide ilerliyor. 1940 yılından beri hizmet veren lokantada fiyatlar yerel bazda biraz pahalı ama bize göre normal. Trabzon'un en iyi dönerini tavsiye ederim.
DOĞAN (GÜVEÇCİ) - KAPALIÇARŞI
İstanbul'un en güzel noktalarından birisi de Kapalıçarşı. Turistlerin bizden daha fazla değerini bildiği bu mimari harikasında zaman zaman gezmek gerekiyor. Ben de geçenlerde arkadaşım Rıfat'ı ziyaret için oradaydım. "Siteye yazacağım bir yere gidelim" dediğimde onların kısaca "Güveçci" dediği Doğan Kebap'ı önerdi. Yine çarşıda esnaflık yapan arkadaşımız Atilla'yı da alıp kısa bir turdan sonra masaya oturduk. Burası çarşının içinde bilenlerin vazgeçemediği bilmeyenlerin ise çok şey kaçırdığı bir restoran. Burayı internette falan bulamazsınız. Masalar salaş, taburelere oturuyorsunuz ama lezzet inanılmaz. Masaya oturunca sıcak bir karşılama ve sipariş alma faslından sonra hızlı bir servis yapılıyor.
Buranın spesyali güveç. Dev bir güveçte saatlerce pişen sebze ve etleri düşünün lezzeti siz hesap edin. Mardin'li ustalarımız güveçte adeta yeni bir sayfa açmışlar. Patlıcan ve diğer sebzeler kullandıkları salça ve baharatla başka bir lezzet kazanmış ama asıl güzel olan çatalı vurunca dağılan yumuşacık etler. Güveç tam anlamıyla bir lezzet patlaması yaratıyor. Acısı da çok dozunda ayarlanmış ve acı seven sevmeyen herkese göre orta kararda... Güveçle başladık ama burada ocakbaşında pişen etler ve kebaplar da var.
İsteğinize göre Adana, Kuzu Şiş ve Tavuk Şiş yiyebilirsiniz. Ben tavuk dışındakilerin tadına baktım ama ona geçmeden masaya gelen bulgur pilavının ve sıcacık tırnak pidelerin hakını vermek gerek. Plastik taburede otursanız da çarşının içindeki havayı soluyarak yemeğinizi yemek ayrı bir keyif veriyor. Adana o kadar iyi hazırlanmıştı ki inanamadım. Üst düzey pahalı bir kebapçıda bile bu kadar lezzetlisini zor bulursunuz. Kuzu şiş ise terbiyesinden dolayı yumuşacık ve ağızda dağılıyordu.
Eti işlemeyi bilmek ayrı bir sanat, kebap çekmek apayrı bir mesele bunu iyi başardıkları için dükkan doluyor taşıyor. Bilenler burada yemek için sabırsızlanıyor. Kendinize hakim olamazsanız bayağı bir yersiniz afiyet olsun ama yine de dikkat. Etlerin içinde kullanılan baharat ve yağ çok önemli. Yedikten sonra midenizde yanma yapmaması gerekiyor. Ben o gün bayağı yedim ama ne şişkinlik ne yanma yapmadı işte önemli olan bu zaten. Adının ne olduğunu öğrenmek için ufak bir Doğan yazısını bulmam gerekti.
Kapalıçarşı gezisi yaparsanız öğle yemeği için ne yapın edin burasını bulun. Fiyatlar normal, hizmet güzel yemekler lezzetli. Ben güveci ilk sıraya koyduktan sonra kebapları da tavsiye ederim. Yemeğin üstüne tatlı isterseniz kadayıf bulunuyor. Çok övemem ama fena değildi. Bu yemeğin ardından söylemesi ayıptır Kapalıçarşı yönetim kurulunda olan Atilla'nın sayesinde çatıya da çıktık. Çatıdan manzara inanılmazdı. Çarşı içinde kolay bulmanız için Terlikçiler sokağında yer alıyor.
Buranın spesyali güveç. Dev bir güveçte saatlerce pişen sebze ve etleri düşünün lezzeti siz hesap edin. Mardin'li ustalarımız güveçte adeta yeni bir sayfa açmışlar. Patlıcan ve diğer sebzeler kullandıkları salça ve baharatla başka bir lezzet kazanmış ama asıl güzel olan çatalı vurunca dağılan yumuşacık etler. Güveç tam anlamıyla bir lezzet patlaması yaratıyor. Acısı da çok dozunda ayarlanmış ve acı seven sevmeyen herkese göre orta kararda... Güveçle başladık ama burada ocakbaşında pişen etler ve kebaplar da var.
İsteğinize göre Adana, Kuzu Şiş ve Tavuk Şiş yiyebilirsiniz. Ben tavuk dışındakilerin tadına baktım ama ona geçmeden masaya gelen bulgur pilavının ve sıcacık tırnak pidelerin hakını vermek gerek. Plastik taburede otursanız da çarşının içindeki havayı soluyarak yemeğinizi yemek ayrı bir keyif veriyor. Adana o kadar iyi hazırlanmıştı ki inanamadım. Üst düzey pahalı bir kebapçıda bile bu kadar lezzetlisini zor bulursunuz. Kuzu şiş ise terbiyesinden dolayı yumuşacık ve ağızda dağılıyordu.
Eti işlemeyi bilmek ayrı bir sanat, kebap çekmek apayrı bir mesele bunu iyi başardıkları için dükkan doluyor taşıyor. Bilenler burada yemek için sabırsızlanıyor. Kendinize hakim olamazsanız bayağı bir yersiniz afiyet olsun ama yine de dikkat. Etlerin içinde kullanılan baharat ve yağ çok önemli. Yedikten sonra midenizde yanma yapmaması gerekiyor. Ben o gün bayağı yedim ama ne şişkinlik ne yanma yapmadı işte önemli olan bu zaten. Adının ne olduğunu öğrenmek için ufak bir Doğan yazısını bulmam gerekti.
Kapalıçarşı gezisi yaparsanız öğle yemeği için ne yapın edin burasını bulun. Fiyatlar normal, hizmet güzel yemekler lezzetli. Ben güveci ilk sıraya koyduktan sonra kebapları da tavsiye ederim. Yemeğin üstüne tatlı isterseniz kadayıf bulunuyor. Çok övemem ama fena değildi. Bu yemeğin ardından söylemesi ayıptır Kapalıçarşı yönetim kurulunda olan Atilla'nın sayesinde çatıya da çıktık. Çatıdan manzara inanılmazdı. Çarşı içinde kolay bulmanız için Terlikçiler sokağında yer alıyor.
MEMOŞ TANTUNİ - ATAŞEHİR
Bu siteyi takip edenler hatırlayacaktır, Mersin bölümünde Memoş Tantuni ile ilgili bir bölüm hazırlamış ve "Bu tantuniyi yemek için Mersin'e gitmeye can atıyorum" demiştim. Artık gerek kalmadı, Memoş bizim ayağımıza geldi. Mersin'li olan Ömer Onan'ın çabaları ve ortaklığıyla Ataşehir'de Palladium AVM karşısında 3 katlı büyük bir binada hizmete girdiler. İstanbul'da olup tantuni sevenler de bayram etti. Maç trafiğinden fırsat bulup 2-3 hafta sonra dükkana gittiğimde kapıda vale uygulaması olduğunu gördüm. Bina ferah ve bahçesi de var. Mersin'de ilk açtıkları ufak dükkanı hatırlayan biri olarak tezgahın genişliği de beni şaşırttı.
Bilmeyenler için söyleyelim tantuni yapmak maharet ister, etin kontrfile kısmından hazırlanıyor. Etin kalitesi kadar sinirlerinin ustaca temizlenmesi de önemli yoksa tantuni sert ve yavan oluyor. Bu et haşlandıktan sonra kuyruk yağı da ilave edilerek sac bir tavada pişiriliyor. Eğer kuyruk yağı olmadan isterseniz "biftek" demeniz gerekiyor. Mehmet ve Cengiz Yelkenaç bu işte çok ustalar ama yetenekleri ve bildiklerini babalarından öğrenmişler. Tantuni için oturunca masaya önce acı biber ve biber turşusu ile bolca limon getiriliyor. Bu turşular ve limonlar da Mersin'den alınıyor. Tantuni için 2 seçenek var somun dedikleri ekmeğin arasında ya da bizim lavaş dediğimiz onların tabiriyle "açık"... Somun özel olarak orada hazırlanıyor keza lavaş da kendi imalatları...
Ben bu tantuninin üstüne daha lezzetli bir tantuni yemedim. Etler bile Mersin'den geliyor ayrıca tüm ustalar ve ekip Mersin'den gelip dükkanda üst kattaki lojmanda kalıyor. İşin ustası yapınca bazılarımızın dudak büktüğü tantuni inanılmaz bir lezzet haline geliyor. Ben somun seviyorum ama açık yemek de çok güzel oluyor. Unutmayın kuyruk yağı olmadan yemek isterseniz "Biftek" diye sipariş vereceksiniz. Yemeğin üstüne çok övündükleri Peynirli Kadayıf yiyebilirsiniz. Yalnız burada söylemeden edemeyeceğim, gitmeden Ömer'in "Mutlaka ye" dediği bu tatlıyı ben biraz vasat buldum, nedeni de margarin tadının baskın olmasıydı ama beğenenlerin sayısı da bir hayli fazla bir daha denemek gerek belki o güne özeldi...
Bu arada aldığım bir başka eleştiri vale sistemi, 10 TL alıyorlar ve arabaları yola park ediyorlar ayrıca fiş de vermiyorlar. Bunu düzeltebilirler. Gerçek tantuni için mutlaka tavsiye ederim. Unutmadan Mersin'den gelen harika şalgam Özkan burada satılıyor. Bir deneyin çok beğeneceksiniz. İyi ki Ömer ısrar etti ve ön ayak olarak Memoş'u bizlerin ayağına getirdi böylece İstanbul'da önemli bir açığı da kapatmış oldular. Tantuni fiyatları ise: Açık 10 Somun 12 Biftek açık 12 Biftek açık 14 Kadayıf 7 TL... (Mayıs 2015)
Bilmeyenler için söyleyelim tantuni yapmak maharet ister, etin kontrfile kısmından hazırlanıyor. Etin kalitesi kadar sinirlerinin ustaca temizlenmesi de önemli yoksa tantuni sert ve yavan oluyor. Bu et haşlandıktan sonra kuyruk yağı da ilave edilerek sac bir tavada pişiriliyor. Eğer kuyruk yağı olmadan isterseniz "biftek" demeniz gerekiyor. Mehmet ve Cengiz Yelkenaç bu işte çok ustalar ama yetenekleri ve bildiklerini babalarından öğrenmişler. Tantuni için oturunca masaya önce acı biber ve biber turşusu ile bolca limon getiriliyor. Bu turşular ve limonlar da Mersin'den alınıyor. Tantuni için 2 seçenek var somun dedikleri ekmeğin arasında ya da bizim lavaş dediğimiz onların tabiriyle "açık"... Somun özel olarak orada hazırlanıyor keza lavaş da kendi imalatları...
Ben bu tantuninin üstüne daha lezzetli bir tantuni yemedim. Etler bile Mersin'den geliyor ayrıca tüm ustalar ve ekip Mersin'den gelip dükkanda üst kattaki lojmanda kalıyor. İşin ustası yapınca bazılarımızın dudak büktüğü tantuni inanılmaz bir lezzet haline geliyor. Ben somun seviyorum ama açık yemek de çok güzel oluyor. Unutmayın kuyruk yağı olmadan yemek isterseniz "Biftek" diye sipariş vereceksiniz. Yemeğin üstüne çok övündükleri Peynirli Kadayıf yiyebilirsiniz. Yalnız burada söylemeden edemeyeceğim, gitmeden Ömer'in "Mutlaka ye" dediği bu tatlıyı ben biraz vasat buldum, nedeni de margarin tadının baskın olmasıydı ama beğenenlerin sayısı da bir hayli fazla bir daha denemek gerek belki o güne özeldi...
Bu arada aldığım bir başka eleştiri vale sistemi, 10 TL alıyorlar ve arabaları yola park ediyorlar ayrıca fiş de vermiyorlar. Bunu düzeltebilirler. Gerçek tantuni için mutlaka tavsiye ederim. Unutmadan Mersin'den gelen harika şalgam Özkan burada satılıyor. Bir deneyin çok beğeneceksiniz. İyi ki Ömer ısrar etti ve ön ayak olarak Memoş'u bizlerin ayağına getirdi böylece İstanbul'da önemli bir açığı da kapatmış oldular. Tantuni fiyatları ise: Açık 10 Somun 12 Biftek açık 12 Biftek açık 14 Kadayıf 7 TL... (Mayıs 2015)
FORNO - BALAT
Doğma büyüme İstanbullu olmama rağmen şehrin gizli kalmış güzelliklerle dolu pek çok noktasına gitmediğimi düşündüm ve boş zamanlarımda (tabii ki olursa) bu semtleri gezmeye karar verdim. Ebru'nun ısrarlarıyla ilk durağımız Balat-Fener oldu. Özellikle son yıllarda düzenlenen turlarla adından söz ettiren İstanbul'un en eski semtlerinden olan Balat ve Fener hem çok sayıda tarihi yapıyı barındırması hem de evlerin güzelliğiyle her noktası görülecek bir yer. Zaten diziler sağolsun burada o kadar çekim yapmışlar ki semti dolaşırken "Aaa şu evde Şeref Meselesi çekildi" "Bu evde bir dizi vardı adı neydi" gibi sorularla uğraşıyorsunuz. Benim en çok etkilendiğim bina kırmızı taşlardan yapılan ve tepede adeta bir şato gibi duran Fener Rum Lisesi oldu.
Balat ve Fener gezmekle bitmez ama insan yürüyünce acıkıyor. Biz de daha önce methini çok duyduğumuz Forno'yu bulup oturuyoruz. Yeri çok kolay Patrikhane'den devam edin ara sokakta zaten her yerde sizi yönlendiren tabelaları var. Sokak arasında ama dekorasyonu o kadar şık ki sizi hemen etkiliyor. Ortada aile yemeği havası veren devasa tahta masa ve etrafında şirin açık bir mutfak, bir köşede de fırın... Yona Grunberg buranın hem sahibi hem şefi... Her köşesinden kalite kokan mekanda menü basit. Tahtada yazanlara bakıp tercihinizi yapabilirsiniz.
Biz gittiğimizde çorba yoktu ama çok güzel olduğunu duydum. Önceden çok methedilen lahmacun ile başladık. Lahmacunun hamuru o kadar hafif ve ince ki midede şişkinlik yapmıyor. Hamur güzel ama içi bir başka... Kullanılan kıymanın kalitesi belli oluyor, soğan kararında kullanılmış yani tadında baskınlık yaratmıyor. Böyle olunca mükemmel bir lahmacun ortaya çıkıyor. Yağsız ve sağlıklı. En güzel lahmacunun gazlı fırında yapıldığını düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Burada da kullanılıyor. Taş Fırın da da güzel olur ama ben bunu tercih ediyorum. Buraya sadece bu lahmacun için bile gelinir.
Lahmacun tadımından sonra pide istedik. Yona Hanım özel bir kavurmaları olduğundan bahsederek kavurmalı pide önerdi ama Ebru kavurma istemediği için yarısı kavurmalı yarısı kaşar ve sebzeli bir pide sipariş ettik. Yarısı yararlı yarısı zararlı pide buna derler işte... Pide hamuru yine güzeldi, kavurma çok yağlı olmadığı gibi döner gibiydi ve çok beğendim. Sebzeli tarafında ise kaliteli br kaşar ve ızgara sebzeler vardı. Burada önemli olan orta sınıf kebapçılarda olduğu gibi yağ boca edilmemesi. Kesinlikle midede yanma yapmıyor ve şişkinlik de olmuyor. Pizzalar ise aynı hamur ve aynı malzemelerle hazırlanıyor ve tercih ederseniz pişman olmazsınız. Fazla çeşit yok ama yeterli ızgara sebzeli, margherita ve karışık, daha ne olsun?
Bir insan işini severek yaparsa ortaya kötü bir iş çıkmasına imkan yok. Kısa sohbetimizde Yona Hanımın işine ne kadar bağlı olduğunu anladım. Burada Pazar günleri açık büfe kahvaltı servis ediliyor. En kısa zamanda kahvaltı için de gelerek yazıya ekleyeceğim. Ama her malzemenin en iyisini yerinden getirdiklerini biliyorum. Ortadaki dev masada açık büfe kahvaltı ve harika yumurtalarla bir kahvaltı. Unutmadan burada yapılan kruvasan bir başka. Biz o gün ikram edilen kruvasana bayıldık. Kahvaltıda bunun gibi başka sürpriz hamur işi lezzetleri de servis ediliyor.
Kendinizi evinizde hissettiren Forno'da makul fiyatlara yiyebilirsiniz. Sıcak bir ortamda keyifli bir kahvaltı ve yemek için tavsiye ederim. Buraya gelirken Balat-Fener yürüyüş turunu planlayın ve öğle yemeği için Forno'da mola verin derim. Mekan ufak özellikle tatil günlerinde rezervasyon yapmanızda fayda var..
ÜNAL KARDEŞLER KATMER - URLA
2 günlük mini kaçamağımız için Çeşme'ye gitmeden uzun süredir uğramak istediğimiz Urla'ya gidip katmerin tadına baktık. Ben Ünal Kardeşleri televizyonda izlediğim andan beri Urla'ya gidip bu katmerin tadına bakmak istedim. Urla İskele tarafına gidince sahilde yerini bulmak çok kolay. Biz rüzgarlı ve soğuk bir havada hafta içi gittiğimiz için boştu ama hafta sonu burada masa bulmak zor oluyordur. Katmer meşhur ama burada mükellef bir kahvaltı ya da çiğ börek de yiyebilirsiniz. Katmer denince akla özellikle Gaziantep'de yapılan fıstıklı tatlı olan geliyor ama Ege'de katmer tatlı değil peynirli, patatesli ya da kıymalı yapılıyor.
Ünal Kardeşler katmeri en iyi yapan yer olarak nam salmış. Biz masaya oturup sipariş verdikten sonra ustanın yanına giderek katmerin yapım aşamasını görüntüledim. Hamur o kadar ince açılıyor ki bu kadar büyük bir hamuru parçalamadan nasıl o hale getiriyorlar anlamadım. Hamur yağın içine ustaca bırakıldıktan sonra içine adam başı 1 yumurta kırılıyor. Biz 1 peynirli 1 patatesli istedik. Yumurtalar hamurun üstünde pişerken peynir bir tarafa patates diğer tarafa konuyor ve bolca maydanoz, dereotu en üstte yerini alıyor. Bütün bu işlemleri çok hızlı yapmanız gerek çünkü ince hamur çok çabuk pişiyor ve yanabilir.
Sonra hamur içe doğru zarf şeklinde katlanarak kapatılıyor. Kısa sürede nar gibi kızaran katmer harika bir koku salıyor. İsterseniz kıymalı da tercih edebilirsiniz. İçine konulan lor peyniri ve patates harcını daha lezzetli yapabilirler. Ama yine de sıcak sıcak masanıza gelen katmerin tadına doyum olmuyor. Biz masamızda çayla birlikte harika bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı demişken isterseniz kahvaltılık da alarak bal-kaymaklı mükellef bir sofra hazırlatabilirsiniz. Burada aynı hamurdan hazırlanan çiğ börek de öğle yemeğinde ayranla tercih edilebilir.
Gelelim katmerin lezzetine; Ben beklentiyi biraz yüksek tuttuğum için belki de biraz vasat buldum. Belki de restoranda sadece biz olduğumuz içindi. Katmerin hamuruna söyleyecek söz yok ama içi biraz daha lezzetli olabilirdi. Katmer yağlı buna fazla engel olamazsınız. Bu eleştiriye rağmen kesinlikle tavsiye ederim. Ben bir kez daha dolu ortamda gelip tadına bakacağım. O zaman farklı yorumlar yazabilirim. Urla mutlaka görülmesi gereken çok güzel bir yer, siz de seyahat ederken burayı es geçmeyin. Fiyatlara gelince Nisan 2015'de Katmer 12 TL, Çay 2 TL...
Ünal Kardeşler katmeri en iyi yapan yer olarak nam salmış. Biz masaya oturup sipariş verdikten sonra ustanın yanına giderek katmerin yapım aşamasını görüntüledim. Hamur o kadar ince açılıyor ki bu kadar büyük bir hamuru parçalamadan nasıl o hale getiriyorlar anlamadım. Hamur yağın içine ustaca bırakıldıktan sonra içine adam başı 1 yumurta kırılıyor. Biz 1 peynirli 1 patatesli istedik. Yumurtalar hamurun üstünde pişerken peynir bir tarafa patates diğer tarafa konuyor ve bolca maydanoz, dereotu en üstte yerini alıyor. Bütün bu işlemleri çok hızlı yapmanız gerek çünkü ince hamur çok çabuk pişiyor ve yanabilir.
Sonra hamur içe doğru zarf şeklinde katlanarak kapatılıyor. Kısa sürede nar gibi kızaran katmer harika bir koku salıyor. İsterseniz kıymalı da tercih edebilirsiniz. İçine konulan lor peyniri ve patates harcını daha lezzetli yapabilirler. Ama yine de sıcak sıcak masanıza gelen katmerin tadına doyum olmuyor. Biz masamızda çayla birlikte harika bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı demişken isterseniz kahvaltılık da alarak bal-kaymaklı mükellef bir sofra hazırlatabilirsiniz. Burada aynı hamurdan hazırlanan çiğ börek de öğle yemeğinde ayranla tercih edilebilir.
Gelelim katmerin lezzetine; Ben beklentiyi biraz yüksek tuttuğum için belki de biraz vasat buldum. Belki de restoranda sadece biz olduğumuz içindi. Katmerin hamuruna söyleyecek söz yok ama içi biraz daha lezzetli olabilirdi. Katmer yağlı buna fazla engel olamazsınız. Bu eleştiriye rağmen kesinlikle tavsiye ederim. Ben bir kez daha dolu ortamda gelip tadına bakacağım. O zaman farklı yorumlar yazabilirim. Urla mutlaka görülmesi gereken çok güzel bir yer, siz de seyahat ederken burayı es geçmeyin. Fiyatlara gelince Nisan 2015'de Katmer 12 TL, Çay 2 TL...
ASMA YAPRAĞI - ALAÇATI
Geçen hafta eşim Ebru'nun doğum günü için Çeşme'ye 2 gün 1 gecelik küçük bir kaçamak yaptık. Hava zaman zaman yağmurlu olsa da çok keyifli 2 gün geçirdik. Çeşme Sheraton oteli her zamanki gibi çok güzeldi. Biz otele yerleşir yerleşmez kendimizi Alaçatı'ya attık. Alaçatı Nisan başında çok güzeldi. Yazın yürümekte zorlandığımız çarşısında rahatça gezdik ve sokakların tadını çıkardık. Yazın yer bulmakta zorlandığımız ve kalabalık yüzünden keyfini çıkaramadığımız bütün mekanların tadını sonuna kadar çıkardık. Benim en fazla merak ettiğim yer olan Asma Yaprağı'nda iki gün üst üste yemek yedik. İlk gün hava kapalı ve yağmurlu olduğu için içeri girip üst katta oturduk. Bu sayede içerisinin ne kadar doğal ve zarif dekore edildiğini görme şansımız oldu.
Asma Yaprağı'nda masanıza geçmeden önce küçük mutfağın içinde tezgahta duran mezelerden seçim yapmanız gerekiyor. Ana yemekler ise tahtada yazıyor. Burada size çalışanların rehberlik yapması da gerek çünkü daha önce görmediğiniz yemekler içinden ancak bu şekilde seçim yapabilirsiniz. Bize iki gün de bakan şirin garsonumuz bu konuda çok iyiydi. Ben sosyal medyada servisle ilgili yazılanlara hayret ettim. Bir yeri kötülemek için yazanlar o kadar fazla ki...Mezeler buranın zarif konseptine uygun küçük kaplarda servis ediliyor. Biz ilk gün 5 meze istedik. Burada mezelerin tabağı 7.5 TL'den ücretlendiriliyor. Yediklerimize geçmeden yemediğimiz ama aklımızın kaldığı taze sarımsaktan yapılan mezeyi söylemek gerek siz deneyin.
Olmazsa olmaz kabak çiçeği dolması hafif ve içi iyi hazırlanmıştı, Alaçatı'ya özgü Çalkama sosuyla hazırlanan pazı otuyla yapılan meze inanılmazdı, Fava'yı hep bakladan yapılır zannederdik ama burada Mercimek Fava yediğimizde lezzetine inanamadık. Otun her çeşidinin olduğu ve 1 hafta önce Ot Festivalinin yaşandığı Alaçatı'da turp otu ve karışık otlardan yapılan mücver tarzı meze taze ve doğal tadıyla çok iyiydi. Bence ilk gün gelen 5 mezeden günün yıldızı çıtır çıtır taze bakla içi ve enginar ile yapılan pilavdı. Dere otu ile tatlandırılan pilavdaki taze baklalar çiğ çiğ yenecek kadar güzeldi.
İkinci gün ise biraz daha aç bir şekilde Asma Yaprağı'na gittik. Bu kez hava güzeldi ve dışarıda oturduk. Benim ilk kez tadına baktığım Urla şarabının rozesini çok beğendim. Tadında meyve aromaları baskındı ama içimi kolay ve yemeklerle uyumu mükemmeldi. Hatta o kadar beğendik ki nerede satıldığını sorduk ve Makro ile Metro'da bulunduğunu öğrendik. İkinci gün gelen mezelerden ikisi yukarıda altta. Sağda klasik anne mercimek köftesi solda ise ıspanak, firik bulguru ve sarımsaklı sosla hazırlanan meze var. Fincan içinde gelen sıcak bazlama ise kendinizi kaptırmanız halinde tehlikeli olabilir...
Ege denince akla ilk gelen ot olan Şevket-i Bostan son yıllarda iyice popüler oldu. Ben kuzu etiyle yapılan sıcak yemeğini çok severim ama burada ceviz ve sarımsakla zeytinyağlısını yedik ve bayıldık. İlk gün ana yemek yerine mezelerle geçmiştik zaten doğrusu da bu yazın meze çeşitleri arttıkça insanın masayı onlarla donatası geliyor. Ana yemek olarak Asma Kebap (30 TL) istedik. Adı yanıltmasın kebapla alakası yok. Kızarmış patates üzerine anne köftesi ve yoğurtlu tereyağlı sos ile servis ediliyor. Keşke kızarmış patatesler "Ev Patatesi" olsaydı o zaman daha da mükemmel olurdu. Ama köftenin baharatı ve tadı mükemmeldi.
Asma Yaprağı ucuz bir yer değil ama zaten Alaçatı ucuz bir yer değil. Biz birer kadeh şarap 4 meze ve 1 ana yemeğe 107 TL ödedik. Buraya lezzet-fiyat kalitesi açısından tam not veririm. İki gün yediğimiz ve beğenmediğimiz bir yemek olmadı. Burada yazın yer bulmak çok zor hatta Temmuz-Ağustos rezarvasyonları Nisan ayından başlamış. Ama ben yazın sokakta oturup araba kullanma derdi olmadan mezelerle bir rakı içmek isterim. Kesinlikle gitmeli ve doğal lezzetlerin tadına bakmalısınız.
Asma Yaprağı'nda masanıza geçmeden önce küçük mutfağın içinde tezgahta duran mezelerden seçim yapmanız gerekiyor. Ana yemekler ise tahtada yazıyor. Burada size çalışanların rehberlik yapması da gerek çünkü daha önce görmediğiniz yemekler içinden ancak bu şekilde seçim yapabilirsiniz. Bize iki gün de bakan şirin garsonumuz bu konuda çok iyiydi. Ben sosyal medyada servisle ilgili yazılanlara hayret ettim. Bir yeri kötülemek için yazanlar o kadar fazla ki...Mezeler buranın zarif konseptine uygun küçük kaplarda servis ediliyor. Biz ilk gün 5 meze istedik. Burada mezelerin tabağı 7.5 TL'den ücretlendiriliyor. Yediklerimize geçmeden yemediğimiz ama aklımızın kaldığı taze sarımsaktan yapılan mezeyi söylemek gerek siz deneyin.
Olmazsa olmaz kabak çiçeği dolması hafif ve içi iyi hazırlanmıştı, Alaçatı'ya özgü Çalkama sosuyla hazırlanan pazı otuyla yapılan meze inanılmazdı, Fava'yı hep bakladan yapılır zannederdik ama burada Mercimek Fava yediğimizde lezzetine inanamadık. Otun her çeşidinin olduğu ve 1 hafta önce Ot Festivalinin yaşandığı Alaçatı'da turp otu ve karışık otlardan yapılan mücver tarzı meze taze ve doğal tadıyla çok iyiydi. Bence ilk gün gelen 5 mezeden günün yıldızı çıtır çıtır taze bakla içi ve enginar ile yapılan pilavdı. Dere otu ile tatlandırılan pilavdaki taze baklalar çiğ çiğ yenecek kadar güzeldi.
İkinci gün ise biraz daha aç bir şekilde Asma Yaprağı'na gittik. Bu kez hava güzeldi ve dışarıda oturduk. Benim ilk kez tadına baktığım Urla şarabının rozesini çok beğendim. Tadında meyve aromaları baskındı ama içimi kolay ve yemeklerle uyumu mükemmeldi. Hatta o kadar beğendik ki nerede satıldığını sorduk ve Makro ile Metro'da bulunduğunu öğrendik. İkinci gün gelen mezelerden ikisi yukarıda altta. Sağda klasik anne mercimek köftesi solda ise ıspanak, firik bulguru ve sarımsaklı sosla hazırlanan meze var. Fincan içinde gelen sıcak bazlama ise kendinizi kaptırmanız halinde tehlikeli olabilir...
Ege denince akla ilk gelen ot olan Şevket-i Bostan son yıllarda iyice popüler oldu. Ben kuzu etiyle yapılan sıcak yemeğini çok severim ama burada ceviz ve sarımsakla zeytinyağlısını yedik ve bayıldık. İlk gün ana yemek yerine mezelerle geçmiştik zaten doğrusu da bu yazın meze çeşitleri arttıkça insanın masayı onlarla donatası geliyor. Ana yemek olarak Asma Kebap (30 TL) istedik. Adı yanıltmasın kebapla alakası yok. Kızarmış patates üzerine anne köftesi ve yoğurtlu tereyağlı sos ile servis ediliyor. Keşke kızarmış patatesler "Ev Patatesi" olsaydı o zaman daha da mükemmel olurdu. Ama köftenin baharatı ve tadı mükemmeldi.
Asma Yaprağı ucuz bir yer değil ama zaten Alaçatı ucuz bir yer değil. Biz birer kadeh şarap 4 meze ve 1 ana yemeğe 107 TL ödedik. Buraya lezzet-fiyat kalitesi açısından tam not veririm. İki gün yediğimiz ve beğenmediğimiz bir yemek olmadı. Burada yazın yer bulmak çok zor hatta Temmuz-Ağustos rezarvasyonları Nisan ayından başlamış. Ama ben yazın sokakta oturup araba kullanma derdi olmadan mezelerle bir rakı içmek isterim. Kesinlikle gitmeli ve doğal lezzetlerin tadına bakmalısınız.
TONOZ BALIK - KAZASKER
Balık restoranı dediğimiz zaman ülkemizde ne yazık ki belirli bir fiyat standardı olmayan yerler yani "Hesabın ne kadar geleceğini bilemediğiniz" yerler aklımıza geliyor. Ama son dönemde ufak ama hesaplı balıkçıların da açıldığını görüyoruz. Bizim eve yakın olduğu için yürüyüş yaparken gördüğüm Tonoz Balık'a geçenlerde ilk kez uğradık. Bir kere dekorasyonu çok özenli yapılmış. Kınalıada'dan gelen sahipleri Kazasker'de cadde üstünde adeta bir deniz kenarı mekanı yaratmışlar. Bembeyaz duvarlar, mavi örtüler ve beyaz sandalyelerle tertemiz bir mekan. Masaların üstünde kağıt örtüler var. Branda ile kapatılan mekan yazın açık hale gelebiliyor. Lokantanın yanındaki balık tezgahından istediğiniz balığı seçebilirsiniz. Masanıza oturunca iyi bir zeytinyağı ile zeytinler ikram ediliyor.
Burada balık çorbasında iddialı olduklarını söyledikleri için çorbayla başladık. Güzeldi ama içinde biraz daha farklı balık eti olabilirdi diye düşünüyorum. Yine de özellikle kışın tercih edilebilir. Biz ara sıcak istemedik ama Tonoz'da karides güveç, kalamar gibi ara sıcakları bulabilirsiniz. Yan masaya gelen karides güveç güzel gözüküyordu. Balık tercihimizi tezgahtan bakarak tekir ve istavrit olarak belirledik. İri tekirler ve taze istavritler tavada mısır unu ile kızartılarak masamıza çok geçmeden geldi. Ortaya söylediğimiz ince kıyım Roka ve Domates salatası da güzeldi.
Bizim en sevdiğimiz balıkların başında gelen tekirler çok lezzetliydi. Bu balığı yediğiniz zaman deniz kokmuyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir. İstavrit ise her zaman taze olduğu için çıtır çıtır yeniyor. Kızartma işinde iyi olduklarını söyleyelim. Adadan gelen ve balıkçılıkla uğraşan sahipleri ızgarada balığı pişirmeyi de mutlaka iyi biliyorlar. Yan masalara gelen levrek ve çipura ızgaraları da sorunsuz gözüküyordu. Ayrıca fener kavurma gibi özel bir lezzeti de deneyebilirsiniz. Levrek Buğulamayı hem sulu hem de domates sosuyla susuz yaptıklarını söylediler bir sonraki sefere deneyip yazıya eklerim.
Burası ailenizle hesaplı bir şekilde balık yiyebileceğiniz bir yer. İçeceklerle birlikte alkolsüz kişi başı ortalama 40 TL ödeyerek kalkabilirsiniz. Yemekten sonra çay-kahve ve irmik helvası ikramları da var.
UĞUR KOKOREÇ-KÖFTE - ŞEMİKLER
Hafta sonunda Karşıyaka'nın maçını anlatmaya İzmir'e gidince farklı bir lezzet noktası aramaya başladığımızda çocukluk arkadaşım Levent'e danışmaya karar verdim. Havalimanından doğrudan Karşıyaka'ya gideceğimiz için yakınlarda bir yer söylemesini istedim. sağolsun bizi öyle bir yere yönlendirdi ki hayatımda yediğim en güzel kokoreçi tadmama neden oldu. Mavişehir'e gelmeden Şemikler sapağından içeri girince yol bitene kadar gidin, ikiye ayrılan yoldan sağa dönün 200 metre gidince sağda Uğur Kokoreç ve İnegöl Köfte salonunu göreceksiniz. Çok içeride kalmasına ve ufacık bir dükkan olmasına rağmen bilenlerin sayısı çok fazla. Küçük ama temiz bir dükkan ve sıcak bir ortam var.
Mekanın sahibi Uğur Bey bu işe gönül vermiş. Ben bir işi severek yapan insanın başarısız olacağına inanmıyorum. İşi üzerine kafa yoran, çalışan ve kaliteden ödün vermeyen her zaman kazanır. Türkiye'nin her yerinden süt kuzu malzemesi toplayan ve bunu soğuk hava deposunda saklayan Uğur kendi imalathanesinde kokoreçleri sarıyor. Bu bile hazır kokoreç yapan yerlere göre en az iki adım önde olmasını sağlıyor. Burada sadece iki alternatif var. Kokoreç ya da İnegöl Köfte. Kokoreçle başlarsak İzmir usülü yani içine domates-biber gibi malzemeler katmadan ve iri kesilerek hazırlanan kokoreç kendini tabakta hemen belli ediyor. Çoğu yerde kullanılan fabrikasyon kokoreçte halkanın ortasında büyükçe bir yağ tabakası olurken burada yağın miktarı çok az.
Kokoreç adına İstanbul'da Şampiyon-Mercan gibi ünlü mekanlarda domates-biber-baharat karışımı sunulurken burada et ön plana çıkıyor. Etine güvenen Uğur baharat atmadan soruyor. Acı seviyorsanız üstüne özel biber-kimyon karışımından oluşan baharatı koydurun. Ben kokoreci ekmek arası severim. Ekmekler yandaki fırından sıcacık geliyor. bu kadar yumuşak ve lezzetli kokoreç hayatımda yemedim desem abartmış olmam herhalde. Yanında masanızdaki üç farklı acı biber turşusundan ya da kurutulmuş biberden acıya takviye yapabilirsiniz. Kokoreç öyle lezzetli ki yedikçe yiyesiniz geliyor aman dikkat...
Burada en az kokoreç kadar lezzetli olan İnegöl Köfteden yemeden kalkmayın derim. Levent bana "Köftenin tadına bakmadan geçme" dedi ben de dediğini yaptım ve ortaya köfte söyledik. İnanın köftesi de kokoreç kadar güzel. Etine güvenen her müessese gibi baharata boğmadan köfteyi hazırlamış. İçi yumuşak dışı kararında kızarmış gelen köfte çok lezzetli. Burada şalgam ve ayranda da piyasanın en iyileri alınmış. Kola yok ama isteyene Niğde Gazozu veriliyor. Gizli kalan ve meraklısı dışında bilinmeyen Uğur Kokoreç-Köfte bence "benim" diyen her yere fark atar.
Fiyatlara gelince Mart 2015 itibarıyla : Kokoreç ve Köfte Porsiyon 13 TL... Yarım Kokoreç 8, Çeyrek 5 TL... Ayran-Şalgam-Gazoz 2 TL... Fiyat Kalite endeksine göre burası en üst seviyede övgüyü hak ediyor.
Mekanın sahibi Uğur Bey bu işe gönül vermiş. Ben bir işi severek yapan insanın başarısız olacağına inanmıyorum. İşi üzerine kafa yoran, çalışan ve kaliteden ödün vermeyen her zaman kazanır. Türkiye'nin her yerinden süt kuzu malzemesi toplayan ve bunu soğuk hava deposunda saklayan Uğur kendi imalathanesinde kokoreçleri sarıyor. Bu bile hazır kokoreç yapan yerlere göre en az iki adım önde olmasını sağlıyor. Burada sadece iki alternatif var. Kokoreç ya da İnegöl Köfte. Kokoreçle başlarsak İzmir usülü yani içine domates-biber gibi malzemeler katmadan ve iri kesilerek hazırlanan kokoreç kendini tabakta hemen belli ediyor. Çoğu yerde kullanılan fabrikasyon kokoreçte halkanın ortasında büyükçe bir yağ tabakası olurken burada yağın miktarı çok az.
Kokoreç adına İstanbul'da Şampiyon-Mercan gibi ünlü mekanlarda domates-biber-baharat karışımı sunulurken burada et ön plana çıkıyor. Etine güvenen Uğur baharat atmadan soruyor. Acı seviyorsanız üstüne özel biber-kimyon karışımından oluşan baharatı koydurun. Ben kokoreci ekmek arası severim. Ekmekler yandaki fırından sıcacık geliyor. bu kadar yumuşak ve lezzetli kokoreç hayatımda yemedim desem abartmış olmam herhalde. Yanında masanızdaki üç farklı acı biber turşusundan ya da kurutulmuş biberden acıya takviye yapabilirsiniz. Kokoreç öyle lezzetli ki yedikçe yiyesiniz geliyor aman dikkat...
Burada en az kokoreç kadar lezzetli olan İnegöl Köfteden yemeden kalkmayın derim. Levent bana "Köftenin tadına bakmadan geçme" dedi ben de dediğini yaptım ve ortaya köfte söyledik. İnanın köftesi de kokoreç kadar güzel. Etine güvenen her müessese gibi baharata boğmadan köfteyi hazırlamış. İçi yumuşak dışı kararında kızarmış gelen köfte çok lezzetli. Burada şalgam ve ayranda da piyasanın en iyileri alınmış. Kola yok ama isteyene Niğde Gazozu veriliyor. Gizli kalan ve meraklısı dışında bilinmeyen Uğur Kokoreç-Köfte bence "benim" diyen her yere fark atar.
Fiyatlara gelince Mart 2015 itibarıyla : Kokoreç ve Köfte Porsiyon 13 TL... Yarım Kokoreç 8, Çeyrek 5 TL... Ayran-Şalgam-Gazoz 2 TL... Fiyat Kalite endeksine göre burası en üst seviyede övgüyü hak ediyor.
KEBAPÇI TAMER - BURSA
Bursa denince akla tabii ki İskender geliyor. Bursa'da İskender ya da telif hakkı olduğu için söylenen adıyla Bursa Kebabı ya da Uludağ Kebabı yemek için belli adresler var. Herkesin bildiği İskender ailesinin yerleri ve Cemal-Cemil Usta bunların başında geliyor. Ama çok farklı yerlerde harika lezzetler bulmanız da mümkün. Ben sizi butik bir mekan olan Kebapçı Tamer ile tanıştıracağım. Aslında Bursa'da yaşayanların iyi bildiği bir yer olan Kebapçı Tamer 1986 yılında Heykel'de Sönmez İş Hanı karşısında açtığı dükkanla bu işe başlamış. Daha sonra tekstil işine girerek 22 yıl ara verdikten sonra yeniden markayı canlandırmaya karar veren Tamer Bey 2013'de İhsaniye'de Acıbadem Hastanesi yanındaki yeni yerinde hizmet vermeye başlamış. Üstelik 45 yıllık ustasını da dönerin başına geçirerek...
Yeni mekanı ferah ve güzel bir bahçesi de var. Dedim ya burası butik bir restoran ve ayrıntılar çok ince düşünülmüş. Ben önce ustayı iş başında ziyaret ettim ve ondan işin püf noktalarını öğrendim. Etler Gönen, Biga ve Uludağ yöresinden ve burası için özel olarak seçiliyor. Üzerine konulan domates sosu için kokulu domatesler tercih edilirken işin sırrı tereyağında... Gaziantep'den gelen organik keçi tereyağı kebaba lezzetiyle ayrı bir boyut kazandırıyor. İskenderinizi ister yoğurtlu ister yoğurdu ayrı alabiliyorsunuz. Yoğurt deyip geçmeyin güveçte bıçakla kesilen yoğurt harika. Yanında patlıcan ezmesi de ikram ediliyor.
Keçi tereyağı çok güzel bir tat veriyor. İskenderin yanında sakın gazlı içecekler tüketmeyin lezzeti öldürüyor. Burada mutlaka şıra için. Eğer sevmiyorsanız su yeterli. Ben Uludağ gazozu görünce dayanamam ama Şıra her zaman daha iyi gidiyor. Yukarıda gördüğünüz 1.5 eti bol acıkanlara tam yetecektir. Eti çok beğendim ve daha önce bu restoranı keşfetmediğim için kendime kızdım. Kesinlikle bu işin başka bir sırrı olmalı, miktarı fazla kaçırsanız bile şişirmiyor ve ağızda harika bir tat kalıyor. Mekan dekorasyonu ise son derece sade ve zarif. Servis hızlı ve personel güleryüzlü.
Burada isterseniz salata çeşitlerini de deneyebilirsiniz. Bu salatalar doyurucu ve alternatif olabilir. Ya da ortaya söyleyip paylaşabilirisiniz. Etli olan çok güzel gözüküyordu daha hafif olan peynirli ise kurutulmuş domateslerle tatlandırılmıştı. Yemeğin sonunda özel tatlılar sizi bekliyor. Ben muhallebili çikolatalı tatlıya bayıldım. İsterseniz kaymaklı incir tatlısı da farklı bir lezzet. Tatlı sevenler mutlaka denemeli.
Tamer Bey ve eşi Filiz Hanım misafirperverlikleri ile size kendinizi evinizde hissettiriyor. Ben daha yeni keşfettim ama Facebook sayfalarına bakınca buraya daha önce gelen ünlü isimleri görmeniz mümkün. Ama en önemlisi Bursa Kebabı gerçekten çok lezzetli. Kesinlikle Bursa'da ilk 3 içine girer. Değişik bir yer arayanlara tavsiye ederim. Fiyatlar diğer iskenderciler ile aynı seviyede hatta bazılarından bir tık daha ucuz.
Yeni mekanı ferah ve güzel bir bahçesi de var. Dedim ya burası butik bir restoran ve ayrıntılar çok ince düşünülmüş. Ben önce ustayı iş başında ziyaret ettim ve ondan işin püf noktalarını öğrendim. Etler Gönen, Biga ve Uludağ yöresinden ve burası için özel olarak seçiliyor. Üzerine konulan domates sosu için kokulu domatesler tercih edilirken işin sırrı tereyağında... Gaziantep'den gelen organik keçi tereyağı kebaba lezzetiyle ayrı bir boyut kazandırıyor. İskenderinizi ister yoğurtlu ister yoğurdu ayrı alabiliyorsunuz. Yoğurt deyip geçmeyin güveçte bıçakla kesilen yoğurt harika. Yanında patlıcan ezmesi de ikram ediliyor.
Keçi tereyağı çok güzel bir tat veriyor. İskenderin yanında sakın gazlı içecekler tüketmeyin lezzeti öldürüyor. Burada mutlaka şıra için. Eğer sevmiyorsanız su yeterli. Ben Uludağ gazozu görünce dayanamam ama Şıra her zaman daha iyi gidiyor. Yukarıda gördüğünüz 1.5 eti bol acıkanlara tam yetecektir. Eti çok beğendim ve daha önce bu restoranı keşfetmediğim için kendime kızdım. Kesinlikle bu işin başka bir sırrı olmalı, miktarı fazla kaçırsanız bile şişirmiyor ve ağızda harika bir tat kalıyor. Mekan dekorasyonu ise son derece sade ve zarif. Servis hızlı ve personel güleryüzlü.
Burada isterseniz salata çeşitlerini de deneyebilirsiniz. Bu salatalar doyurucu ve alternatif olabilir. Ya da ortaya söyleyip paylaşabilirisiniz. Etli olan çok güzel gözüküyordu daha hafif olan peynirli ise kurutulmuş domateslerle tatlandırılmıştı. Yemeğin sonunda özel tatlılar sizi bekliyor. Ben muhallebili çikolatalı tatlıya bayıldım. İsterseniz kaymaklı incir tatlısı da farklı bir lezzet. Tatlı sevenler mutlaka denemeli.
Tamer Bey ve eşi Filiz Hanım misafirperverlikleri ile size kendinizi evinizde hissettiriyor. Ben daha yeni keşfettim ama Facebook sayfalarına bakınca buraya daha önce gelen ünlü isimleri görmeniz mümkün. Ama en önemlisi Bursa Kebabı gerçekten çok lezzetli. Kesinlikle Bursa'da ilk 3 içine girer. Değişik bir yer arayanlara tavsiye ederim. Fiyatlar diğer iskenderciler ile aynı seviyede hatta bazılarından bir tık daha ucuz.
ENVER USTA - ARAKLI - TRABZON
Trabzon'a her gidişimde farklı yerler keşfediyorum. Geçen hafta Türkiye Kupasında Rizespor-Beşiktaş maçını anlatmak için Rize'ye gittik. Dönüşte yemek için tavsiye Beşiktaş kalecisi Tolga Zengin'den geldi ve Araklı'da çocukluk arkadaşının mekanı olan Enver Usta'ya gitmemizi istedi. Hatta telefonla arayarak masamızı hazırlattı sağolsun. Araklı Rize'den Trabzon'a giderken merkeze 20-25 dakika uzaklıkta şirin bir yer. Biz gece gittik ama Enver Usta'yı bulmamız zor olmadı. Araklı Otogarının hemen yakınında... Tolga burası için "Bu eti başka yerde yiyemezsiniz" demişti gerçekten haklı olduğunu anladık. Küçücük bir yer ama Hasan kardeşimiz o kadar sıcakkanlı ki kendinizi evinizde hissediyorsunuz.
Et işinde önemli olan işin başında olmak ve eti iyi seçmek. Trabzon civarı bu konuda çok şanslı ama Enver Usta'nın bütün olarak aldığı hayvanı özel olarak seçmesi ve bazı kıstaslara uyması bence lezzetin en önemli sırrı. Eti kesinlikle marine etmiyorlar ama ayırırken işliyorlar. Hiç bir kısmı ziyan edilmiyor ve saç kavurma için ayrı, ızgara için ayrı bölümleri özenle ayrılıyor. Biz gittiğimizde masamız hazırdı ve salata ile turşu konmuştu. Ayrıca özel istediğimiz peyniri de lezzetliydi. Ama asıl patlama saç kavurma gelince yaşandı. Kullandıkları tereyağı lezzeti adeta patlatmıştı ama etin lezzeti de inanılmazdı. Akşam 7'den sonra kesinlikle yemem diyen Oktay Derelioğlu bile dayanamadı ve kavurmaya daldı...
Üzerine kaşar serpiştirilmiş kavurma için "mükemmel" demekten başka yorum yapamayız. Kavurmanın masadan kalkması 5 dakikayı bile bulmadı. Trabzon civarında olunca ekmeğin ne kadar güzel olduğundan bahsetmek abesle iştigal olur herhalde. Kavurmanın ardından Enver Usta'nın spesyali etler masaya geldi. Lokantanın tam ortasındaki büyük ızgarada pişirilen etlerin dışı iyi pişmiş içi ise yumuşak kalmıştı. Etin lezzeti ile ilgili bir benzetme yapmak gerekirse: İstanbul'da tonla para verdiğiniz medyatik etçiler bunun yakınından bile geçemez. Et böyle olur...
Köfte yememiz için Hasan çok ısrar etti; iyi ki de etmiş köfteler gerçekten lezzetliydi ama etle kıyaslamak gerekirse biraz altta kalır. Burada kavurma ve et yemenizi tavsiye ederim. Fiyatlar konusunda ne yazık ki bir yorum yapamayacağım çünkü Hasan tüm ısrarlarımıza rağmen "misafirsiniz" diyerek hesap almadı. Ama öğrendiğim kadarıyla hesap İstanbul'da küçücük porsiyonlara ödediğimizden bile az geliyor. Trabzon'a giderseniz üşenmeyin arabayla 20 dakika gidin ve ete doyun..
Et işinde önemli olan işin başında olmak ve eti iyi seçmek. Trabzon civarı bu konuda çok şanslı ama Enver Usta'nın bütün olarak aldığı hayvanı özel olarak seçmesi ve bazı kıstaslara uyması bence lezzetin en önemli sırrı. Eti kesinlikle marine etmiyorlar ama ayırırken işliyorlar. Hiç bir kısmı ziyan edilmiyor ve saç kavurma için ayrı, ızgara için ayrı bölümleri özenle ayrılıyor. Biz gittiğimizde masamız hazırdı ve salata ile turşu konmuştu. Ayrıca özel istediğimiz peyniri de lezzetliydi. Ama asıl patlama saç kavurma gelince yaşandı. Kullandıkları tereyağı lezzeti adeta patlatmıştı ama etin lezzeti de inanılmazdı. Akşam 7'den sonra kesinlikle yemem diyen Oktay Derelioğlu bile dayanamadı ve kavurmaya daldı...
Üzerine kaşar serpiştirilmiş kavurma için "mükemmel" demekten başka yorum yapamayız. Kavurmanın masadan kalkması 5 dakikayı bile bulmadı. Trabzon civarında olunca ekmeğin ne kadar güzel olduğundan bahsetmek abesle iştigal olur herhalde. Kavurmanın ardından Enver Usta'nın spesyali etler masaya geldi. Lokantanın tam ortasındaki büyük ızgarada pişirilen etlerin dışı iyi pişmiş içi ise yumuşak kalmıştı. Etin lezzeti ile ilgili bir benzetme yapmak gerekirse: İstanbul'da tonla para verdiğiniz medyatik etçiler bunun yakınından bile geçemez. Et böyle olur...
Köfte yememiz için Hasan çok ısrar etti; iyi ki de etmiş köfteler gerçekten lezzetliydi ama etle kıyaslamak gerekirse biraz altta kalır. Burada kavurma ve et yemenizi tavsiye ederim. Fiyatlar konusunda ne yazık ki bir yorum yapamayacağım çünkü Hasan tüm ısrarlarımıza rağmen "misafirsiniz" diyerek hesap almadı. Ama öğrendiğim kadarıyla hesap İstanbul'da küçücük porsiyonlara ödediğimizden bile az geliyor. Trabzon'a giderseniz üşenmeyin arabayla 20 dakika gidin ve ete doyun..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)