Kars sokaklarında ruslardan kalma eski ama göz alıcı
mimarinin etkisiyle turlayıp, bu binalardan birisinin gayet hoş bir kahvehane-pastane
şekline çevrilmiş hali olan Yemen Kahvesi’nde sıkı bir tavla partisi ardından
midelerimiz kazınarak farklı beslenme arayışlarına başladık.
Yol arkadaşım daha önce buralarda bir yerde tadı damağında
kalmış olan köz patlıcan çorbasından söz etti. Hemen cep telefonlarımızın ekran
aydınlığından arafa geçip gogıl amcaya sorduk nerede bu çorba diye. Öğrendik ki
çorbanın ustası Fuat Bey, çalıştığı yerden ayrılıp kendi mekanını açmış. E
güzel. Nerededir, nasıldır, yorumlara baktık. Maşallah hepsi de yıldızları
yağdırmış.
Atladık arabaya, navigasyonu açtık. Dön ordan dön burdan
kendimizi Kars’ın eski mahallelerinde bir sokak arasında bulduk. Gogıl amcanın
rehberliği işe yaramayınca kendi koku alma duyularımızı harekete geçirip mekana
ulaştık.
Amanın bu da nesi. Dışarıdan bildiğin tostçuya benziyor.
Arkadaşa sordum doğru yer mi burası diye. Tabelayı gösterdi. Kars sokaklarında
epeyce sırıtan bir isimle burun buruna geldim: “Şef Juggler”. Juggler’ın meali
Hokkabaz. Hokka, arapça küçük kutu demek. İçine mürekkep konulan küçük
çanaklara “mürekkep hokkası” diyerek bu eski kelimeyi bugünlere taşımışız.
Demek ki zamanında hokkabazlar, kutular kullanarak göz aldatmacaları, el
çabukluğu-marifet gösterileri yapıyorlardı ki kutu ustası anlamına gelen
hokkabaz kelimesiyle tanımlandılar.Madem Hokkabaz Şefin kapısına kadar geldik, içeri girmemek
olmaz. İçimize sinmezse başka yere gideriz artık. Tostçu görünümündeki kapıdan
içeri girince karşımıza gayet güzel mobilyalarıyla bizi hoş bir restaurant
karşıladı. Rahat yarım koltuklar. Masalarda çoluklu çocuklu aileler. Sakin.
Hemen şef garson olan gençten arkadaş bizi karşıladı.Belli ki burası epeyce
sürprizler saklıyordu. Kralın Adamları filminde terziye giren casuslar nasıl ki
bir casusiye merkeziyle karşılaşıyor, biz de öylesine farklı bir ortamla
karşılaşmıştık. Dışarıdan tostçu, içerisi batı rüzgarını sancak tarafından
alıp, doğu denizlerinde keyif süren sentez diyarı. Listedeki bir yemek adını paylaşınca ne dediğimi
anlayacaksınız. “Beef Stroganoff”
Buraya gelme nedenimizi istedik önce: Köz patlıcan çorbası.
Ben biraz klasik adamım, ilk kez tadacağım lezzetler
konusunda çok tutucuyum. Az çorba aldım. Her zaman yaptığım gibi önce kokladım.
Felaket. Yani arkadaşım çok lezzetli demese kaşığı bile daldırmazdım içine.
Hadi burnumu tıkayarak bir iki kaşık aldım. Kokusu değil ama nasıl oluyorsa
tadı lezzetli. Kremalı mantar çorbası havasında. Yarım kaseyi ıkına sıkına
içtim. Bir daha içer miyim? Kusura bakmayın ama hayır. Barbekü lezzetini
sevenler beğenebilir muhtemelen. Bir de bölgeye özgü Evelik Çorbası var yemek
listesinde. İsteyenler onu da tadabilir.
Sıra geldi ana yemeklere...Ben çökertme kebabı ısmarladım, arkadaşım beef stroganoff.
Şef bolkepçe olunca gelen tabaklar biraz heyüla, içindekiler de küçük dağlarla
boy ölçüşecek yüksekliğe erişir olmuş. Üzerinize afiyet yalayıp yuttuk.
Yemek listesindeki fiyatlar ise korkutucu değil. Çoğu 30TL
nin altında. Yemek-Çorba-İçecekler-Salata ile adam başı en fazla 40 liraya
durumu kurtarabiliyorsunuz. Bazı yorumlarda etin altına yerleştirilen pide, makarna,
patates kızartmasının abartılarak tabakların büyütüldüğü, üzerine konulan asıl
malzemenin az olduğundan söz edilmiş. Şimdi bir eleştiri yaparken ülkenin
neresinde olduğunuzu, Aş Evinden çıkarken ödediğiniz hesabın miktarını filan da
göz önüne almak lazım. Önümüzdeki iki yemekte de birer adet biftek vardı
muhtemelen. Gerisi yemeğin dolgu malzemesi. Ama sonuçta ikimiz de sofradan tok
olarak kalktık. Otele gittiğimizde midemiz ekşimedi-bozulmadı, damağımızda ve
aklımızda yediğimiz yemek hakkında iyi duygular vardı.
Hokkabaz Şef’in mekanında bizi ikircikli duygulara
sürükleyen bir diger konu da ortamda çalınan müzik oldu. Onu da bölgenin
beğenileri konusunda bir şekillenme olarak içimize sindirdik.
Kars’a bir sonraki yolculuğumuzda buraya tekrar gelir miyim?
Daha iyi bir alternatif bulamazsam gelirim.
YAZAN-YİYEN: TEOMAN KOZAN
YAZAN-YİYEN: TEOMAN KOZAN