ŞEF JUGGLER - KARS

Uçağımız Eylül ayında Kars Harakani Hava Alanı’na indiğinde içinden boşalan tişörtlü yolcuları soğuk bir sürpriz bekliyordu. Sanki parmak arası terliklerimle kutuplara gelmiş gibiydim. 30 dereceden 10 dereceye seyahat. Soğuk havanın etkisiyle kendimizi öğle yemeği için çarşıdaki Tadım Dönercisine attık. Burası mideyi bozmayan, lezzetli, fiyatı gayet makul, döneri sadece yufka ekmeği (lavaş veya açık ekmek de diyebiliriz) soğan ve domatesle size sunan bir esnaf lokantası. Sağlık ve afiyetle döner tabağıyla bütünleştik. Ama anlatacağım yemek serüveninin mekanı burası değil. Umarım blog sahibi Barbaros Bey yakın zamanda Tadım Döner ile ilgili de bir yazı kaleme alır.


Kars sokaklarında ruslardan kalma eski ama göz alıcı mimarinin etkisiyle turlayıp, bu binalardan birisinin gayet hoş bir kahvehane-pastane şekline çevrilmiş hali olan Yemen Kahvesi’nde sıkı bir tavla partisi ardından midelerimiz kazınarak farklı beslenme arayışlarına başladık. 

Yol arkadaşım daha önce buralarda bir yerde tadı damağında kalmış olan köz patlıcan çorbasından söz etti. Hemen cep telefonlarımızın ekran aydınlığından arafa geçip gogıl amcaya sorduk nerede bu çorba diye. Öğrendik ki çorbanın ustası Fuat Bey, çalıştığı yerden ayrılıp kendi mekanını açmış. E güzel. Nerededir, nasıldır, yorumlara baktık. Maşallah hepsi de yıldızları yağdırmış.  
Atladık arabaya, navigasyonu açtık. Dön ordan dön burdan kendimizi Kars’ın eski mahallelerinde bir sokak arasında bulduk. Gogıl amcanın rehberliği işe yaramayınca kendi koku alma duyularımızı harekete geçirip mekana ulaştık.



Amanın bu da nesi. Dışarıdan bildiğin tostçuya benziyor. Arkadaşa sordum doğru yer mi burası diye. Tabelayı gösterdi. Kars sokaklarında epeyce sırıtan bir isimle burun buruna geldim: “Şef Juggler”. Juggler’ın meali Hokkabaz. Hokka, arapça küçük kutu demek. İçine mürekkep konulan küçük çanaklara “mürekkep hokkası” diyerek bu eski kelimeyi bugünlere taşımışız. Demek ki zamanında hokkabazlar, kutular kullanarak göz aldatmacaları, el çabukluğu-marifet gösterileri yapıyorlardı ki kutu ustası anlamına gelen hokkabaz kelimesiyle tanımlandılar.Madem Hokkabaz Şefin kapısına kadar geldik, içeri girmemek olmaz. İçimize sinmezse başka yere gideriz artık. Tostçu görünümündeki kapıdan içeri girince karşımıza gayet güzel mobilyalarıyla bizi hoş bir restaurant karşıladı. Rahat yarım koltuklar. Masalarda çoluklu çocuklu aileler. Sakin. 

Hemen şef garson olan gençten arkadaş bizi karşıladı.Belli ki burası epeyce sürprizler saklıyordu. Kralın Adamları filminde terziye giren casuslar nasıl ki bir casusiye merkeziyle karşılaşıyor, biz de öylesine farklı bir ortamla karşılaşmıştık. Dışarıdan tostçu, içerisi batı rüzgarını sancak tarafından alıp, doğu denizlerinde keyif süren sentez diyarı. Listedeki bir yemek adını paylaşınca ne dediğimi anlayacaksınız. “Beef Stroganoff”


Buraya gelme nedenimizi istedik önce: Köz patlıcan çorbası.
Ben biraz klasik adamım, ilk kez tadacağım lezzetler konusunda çok tutucuyum. Az çorba aldım. Her zaman yaptığım gibi önce kokladım. Felaket. Yani arkadaşım çok lezzetli demese kaşığı bile daldırmazdım içine. Hadi burnumu tıkayarak bir iki kaşık aldım. Kokusu değil ama nasıl oluyorsa tadı lezzetli. Kremalı mantar çorbası havasında. Yarım kaseyi ıkına sıkına içtim. Bir daha içer miyim? Kusura bakmayın ama hayır. Barbekü lezzetini sevenler beğenebilir muhtemelen. Bir de bölgeye özgü Evelik Çorbası var yemek listesinde. İsteyenler onu da tadabilir.

Sıra geldi ana yemeklere...Ben çökertme kebabı ısmarladım, arkadaşım beef stroganoff. Şef bolkepçe olunca gelen tabaklar biraz heyüla, içindekiler de küçük dağlarla boy ölçüşecek yüksekliğe erişir olmuş. Üzerinize afiyet yalayıp yuttuk. 


Yemek listesindeki fiyatlar ise korkutucu değil. Çoğu 30TL nin altında. Yemek-Çorba-İçecekler-Salata ile adam başı en fazla 40 liraya durumu kurtarabiliyorsunuz. Bazı yorumlarda etin altına yerleştirilen pide, makarna, patates kızartmasının abartılarak tabakların büyütüldüğü, üzerine konulan asıl malzemenin az olduğundan söz edilmiş. Şimdi bir eleştiri yaparken ülkenin neresinde olduğunuzu, Aş Evinden çıkarken ödediğiniz hesabın miktarını filan da göz önüne almak lazım. Önümüzdeki iki yemekte de birer adet biftek vardı muhtemelen. Gerisi yemeğin dolgu malzemesi. Ama sonuçta ikimiz de sofradan tok olarak kalktık. Otele gittiğimizde midemiz ekşimedi-bozulmadı, damağımızda ve aklımızda yediğimiz yemek hakkında iyi duygular vardı.
Hokkabaz Şef’in mekanında bizi ikircikli duygulara sürükleyen bir diger konu da ortamda çalınan müzik oldu. Onu da bölgenin beğenileri konusunda bir şekillenme olarak içimize sindirdik.

Kars’a bir sonraki yolculuğumuzda buraya tekrar gelir miyim? Daha iyi bir alternatif bulamazsam gelirim.

YAZAN-YİYEN: TEOMAN KOZAN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder