HAŞLAMACI İLHAN - PİRAZİZ-GİRESUN

Son yıllarda maç anlatmak için en çok gittiğim yerlerin başında Giresun geliyor. Güzel doğası ve modern halkıyla her zaman konuksevere olan Giresun'da pide ve balık mükemmel. Ama farklı bir lezzet isteyenlere tavsiyem haşlama olacak. Yeni yapılan havalimanına yakın bir konumda olan Piraziz'de Haşlamacı İlhan işini severek yapan ilginç ve başarılı bir karakter. İlginç yanı İlhan beyin Albert Einstein'a ikiz kardeşi kadar fazla benzemesi. Ama bir haşlaması var ki izafiyet teorisi bile bu lezzeti açıklayamaz. Haşlama deyip geçmeyin yapımı çok meşakkatli. 


Dedik ya İlhan Usta işini severek ve büyük bir zevkle yapıyor. Anlatmasını ve paylaşmasını da seviyor. Haşlamanın bu kadar lezzetli olmasını beklemiyordum ama koca bir tabakta dana eti, patates, havuç ve kırmızı biber ancak bu kadar lezzetli olabilir. Suyunu ayrı tutmak gerek çünkü haşlamayı çorba gibi kaşık kaşık içerken bütün tatların içine geçtiği suyu en lezzetli tarafı. Bu suyun dağdan gelen bir kaynak suyu olması lezzeti arttırıyor. İnanın bir koca tabak haşlama yetmiyor ve bir porsiyon daha sipariş ediyorsunuz. 


Haşlamanın yanında taze domates ve biber ile soğan servis ediliyor. İsteyen bolca maydanoz ekleyerek yiyor. Mutfağa gittiğimizde işin sırlarından birisinin de kapya biberi olduğunu öğreniyoruz. Bolca biber suyun içine atılıyor. Ayrıca masada bulunan acı tohum biber de sevenler için gerçek bir lezzet patlaması yaratıyor. Restoranda sadece haşlama yapılmıyor kurufasulye, kadınbudu köfte ve kızartma gibi yemekler de menüde ama haşlama varken onlar kusura bakmasınlar. Özellikle soğuk kış günlerinde haşlama adeta ilaç gibi geliyor. yemek sonrasında ise fırın sütlaç ve kadayıf ile bu ziyafeti sonlandırabilirsiniz. 


İşini iyi yapan ve tek ürün üzerinde ihtisas yapan işletmeleri çok seviyorum. İlhan Usta hem lezzetli haşlaması hem de hoş sohbeti ile gelen misafirlerine 10 numara hizmet sunuyor. Tavsiyem gidin tadına bakın ve hasta Trabzonsporlu ustamız ile bir futbol sohbeti gerçekleştirin. 

AGYRA RESTAURANT - SAKIZ

Sakız adası uzun süredir gitmek istediğim bir yerdi. Geçen haftalarda Çeşme'den Sakız feribotuna kendi arabamızla binerek 2 gün için bu adaya gittik. Keşke 4-5 gün ayırsaydık diyerek döndük. Öncelikle Sakız ya da onların söylediği ismiyle Chios kesinlikle sıkılabileceğiniz bir ada değil. Ben daha önce gidip " Adada birşey yok 2 gün yeter" diyenlerin kurbanı oldum. Bunu söyleyenler muhtemelen feribotun yanaştığı Chios merkezde kalıp adayı keşfe çıkmamış ve şehir havasındaki merkezde yapacak şey bulamamış olanlardır. Adada kaldığımız oteli de herkese tavsiye ederim. Iloxenia Otel denize yakın ve bölge olarak da merkezi konumda. Sakız'da 2 akşam yemeği şansımız olduğundan iyice araştırma yaparak en iyi yerlere gitmek istedik. Megas Limionas bölgesindeki Agyra bizi fazlasıyla memnun etti. Burası hem Chios merkeze 10 dakika hem de otelimize 8 dakika mesafede deniz kenarında bir restoran. 


Deniz ile arasından yol geçiyor ama önemli değil. Çünkü hem samimi ortamı hem de yemekleri bir harika. Burada ilk kez denediğimiz bir uzodan bahsetmeden olmaz. Barbayani markasını zaten seviyorduk ama yeni ürünleri olan Aphrodithe uzosuna bayıldık. Bu siyah etiketli üç kez distile edilen uzo damak tadımıza çok uygun. Burada servis hızlı ve garsonlar "leb demeden leblebiyi anlayan" cinsten. Tavsiye üzerine gelen ıspanaklı köfteye bayıldık. Olmazsa olmaz Grek salata ve domates soğan salatası iyi, patates kızartması ve peynir kroket çok lezzetliydi. Izgara Mastelo peynire de bayıldık. 


Bu girişlerden sonra sıra en sevdiğimiz bölüm olan ara sıcaklara geldi. Izgara karides için söylenecek söz yok, fotoğrafı zaten her şeyi anlatıyor. Soslu karides o kadar lezzetliydi ki çekemeden bitti!! Yunanlılar Izgara Kalamarı biraz diri tutmayı tercih ediyor. Bizim damak tadımıza göre çiğ sayılabilecek kalamar için önceden uyarmak ve "iyi pişsin" demek gerekiyor. Yanında limon-zeytinyağı sosu ile servis edilen ızgara kalamar adanın en iyisiydi. Yunan topraklarındaki favorim ızgara ahtapotu istediğimde ise mekanın sahibinin annnesi mutfaktan gelerek "Bugün gelen ahtapotlar biraz sert, ızgarası güzel olmaz. İsterseniz soslu hazırlayalım" dedi ve kalbimizi fethetti. 


Buranın sahibi olan Yorgos tam bir Türk dostu ve işini çok iyi biliyor. Masalara uğrayarak sohbet ederek tek tek ilgileniyor. Tam bir futbol hastası olan Yorgos ile Türk futbolu üzerine uzun bir sohbet yaptık. Oğlu bir gün Fenerbahçe'de oynamak istiyormuş. Bu arada Cuma akşamları canlı müzik olan mekanda Yorgos'un oğlu da buzuki çalarak orkestraya eşlik ediyormuş. Yemeklere gelecek olursak soslu midyesi de kalburüstü bir lezzet gerçekten. Meze ve ara sıcak bombardımanından sonra balığa pek haliniz kaldığı söylenemez. Ama yan masaya gelen barbunlarda gözüm kalmadı desem yalan söylemiş olurum.


Yemekten sonra sakın tatlı siparişi vermeyin çünkü masanıza aşağıdaki bombalardan geliyor. Kadayıf içinde sakızlı dondurma mekanın ikramı... İnanılmaz derecede lezzetli. Biraz daha oturunca Yorgos bu ikramla yetinmeyerek Limoncello benzeri adını şimdi unuttuğum bir likör ikram etti ve ona da bayıldık. Sonuçta Megas Limionas bölgesinde limon meşhur. Cuma Cumartesi giderseniz canlı müzikle birlikte eğlenceli bir akşam geçirebilirsiniz. 


Fiyatlar makul ama Yunan adaları standartının çok az üstünde. Adam başı 25 euro civarında bir hesap ödüyorsunuz ama kalitesiyle buna değiyor. Sakız'a gidenlere mutlaka tavsiye ederim.



TEYZENİN YERİ MANTI - SİNOP

Sinop'a gidiyorsanız mantı yemeden dönmemeniz gerek. Sinop Mantısını ilk kez İstanbul'da Beşiktaş'ta denemiş içimden "fena değil" demiştim ama her lezzeti kendi şehrinde denemek gerekiyor. Sinop'ta en popüler olan yer Teyzenin Yeri... Buranın yerlileri başka 1-2 yer daha söylediler ama bizim uçağa yetişmek için acelemiz olduğundan otele yakın konumdaki mekana geldik. Öncelikle öğlen yemeği saatinde giderseniz sıra oluyormuş ama biz 16.00 gibi gittik ve yarı yarıya doluydu. 


Mantının hamuru önce makinede biraz açılıyor sonra geleneksel şekilde işin uzmanı hanımlar yer sofrasında inceleterek açıp içleri dolduruyor ve kesiyor. Sinop mantısının özelliği sadece tereyağ ve cevizle servis edilmesi. Bu Kayseri mantısına alışanlar için biraz farklı bir deneyim olabiliyor ama bu şekilde de mantı çok güzel bence. Garsonumuza Sinop usülü istediğimizi söyledik. Ama yoğurtla yemeye alışık olanlar için karışık tabak hazırlayabiliyorlar. Bana cazip gelmedi ama seveni de çokmuş. Yanında ise bulduğum yerde mutlaka içtiğim Uludağ Portakallı istedim. 


İtiraf etmeliyim yoğurt olmadan mantının nasıl yeneceğinden emin değildim ama lezzeti beni şaşırttı. Ağızda adeta eriyen mantı yumuşak ve içi bol boldu. Ceviz ise kıymanın tadıyla inanılmaz bir uyum sağlamıştı. Çiğ börek olduğunu da görünce denemeye karar verdik ve istedik. Eskişehir'e göre neredeyse yarısı kadar ama çok lezzetli bir çi börek yedik. Ben daha çok annemin yaptığı harika puf böreğine benzettim. Sinop Mantısı yemek için Teyzenin yeri doğru adres. 


Tabağın yarısından sonra biraz daha tereyağı istediğimde sağolsun eli bol olan aşçımız yağı fazlaca koymuştu ama yine de şikayet etmeden yedim. Mantı çi börek ve içecek için 2 kişi 56 TL hesap ödedik. 


ŞEN PASTANESİ - SİNOP

Görmediğim, gitmediğim şehirlere gitmek için can atarım. Türkiye Kupası maçı için gittiğim Sinop bunlardan birisi. Şehri ve insanlarını çok beğendim. Modern, aydınlık yüzlü bir şehir. Burada tatlı denince akla gelen ilk yerlerden birisi de merkezdeki tarihi Şen Pastahanesi. Kuruluşu 1925 olan pastahanenin alamet-i farikası Prenses. Bana göre Prenses uzun yıllardır bildiğimiz Halley'in büyükannesi. ama aralarında lezzet olarak büyük bir fark olduğunu söylemek gerekiyor. Pastacı kreması ile hazır sanayi tipi krema arasındaki fark gece ve gündüz gibi.


Üstünde iri parçalar halinde fındık ve fıstık olan çikolatasının tadı yerinde ve bisküvisi tazecik olan bu tatlıyı Sinop'a giden herkes mutlaka tatmalı. Pastanenin şehir içinde ve sahilde şubeleri ya da taklitleri de var emin değilim. Sahildeki sadece dondurma satıyor. Şen Pastanesinde ben Prenses yerken dondurma almak için gelenlerin sayısı da fazlaydı. Özellikle sakızlı dondurmasının çok iyi olduğunu söylediler. Bir dahaki sefere onun da tadına bakarım. Unutmadan Prenses'in fiyatı sadece 5 TL. 


KAYHAN PİDELİ KÖFTE - ATAŞEHİR

Ataşehir son dönemde gösterdiği hızlı büyüme ile Anadolu Yakası'nın yeni merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Batı Ataşehir'de açılan Watergarden ise bünyesinde çok sayıda restoranı barındırıyor. Ortada devasa bir havuzda her saat başında ışık,ses ve su ile harika bir şov sunuluyor. Bunun yanında Nostalji Sokağı projelerine bayıldım. Arnavut kaldırımı döşenen bir sokak düşünün taş duvarlarla ve çiçek sarkan balkonlarla dolu içinde Anadolu'nun her bölgesinden yöresel lezzetlerin olduğu restoranlar sıralanmış. Her seferinde başka bir şehre gitmiş gibi oluyor insan. Biz bu sokakta dolaşırken Ebru'nun da Bursalı olmasından dolayı tercihimizi Kayhan'dan yana yaptık. Hele Cantık lafını duyan eşim adeta çıldırdı çünkü bir Bursalının İstanbul'da kesinlikle bulamayacağı bir lezzet olan Cantık burada menüde var. 



Bilmeyenlere anlatalım Cantık bir çeşit pide ama hamuru hem kalın hem de yumuşak olduğu için bir başka. Kıymalı ve Kuşbaşılı olarak hazırlanıyor ve boyutları lahmacundan ufak oluyor. Benim Bursa'da yaşadığım dönemde Altıparmak'da yediklerim iyice ufak oluyordu ama inanılmaz lezzetliydi. Kayhan zaten Bursa'da yıllardır bu lezzeti en iyi yapan yerlerin başında geliyor ve aynı lezzet artık Ataşehir'de var. Cantık söyledik ve paylaştık çünkü pideli köfte yemeden olmaz. Pideli Köfte için Bursa'ya gidenler bilirim Kayhan yine aynı lezzeti buraya taşımış. Köftelerdeki etin kalitesi kendini belli ediyor ve sosu çok özel. Yoğurt ise yanına çok yakışıyor. 



Köfteler biraz ufak ama porsiyonda 12 tane var ve doyurucu. Ben tereyağı az istedim malum kilomuza dikkat etmeliyiz ama siz bol koydurun benim için. Pideli Köfte ile yanıp tutuşanlar hadi yaşadınız. Unutmadan yanında ne içmeli diye sorarsanız cevabım tabii ki şıra olur. Sadece cantık yemek için gideceğiz birgün. Bu İstanbul'da pek bilinmeyen lezzet ile umarım herkes tanışır. Sokaktaki mekanları ziyaret ettikçe onları da yazacağım. Afiyet olsun. 




KÖFTECİ BEHÇET- İZMİT

Köfte denince her şehirde mutlaka "ünlü" bir köfteci bulabiliyorsunuz. Eskiden Kocaelispor ligde mücadele ederken gerek muhabir gerek spiker olarak çok sık gittiğimiz İzmit'e uzun bir aradan sonra maç anlatmak için gittiğimde çok duyduğum Köfteci Behçet'i arkadaşlarıma tavsiye ettim. Şehir merkezinde Kapanönü çarşısında fast-food, tantuni ve tavuk dönerciler arasında kalan Behçet adeta çölde bir vaha gibi. Biz akşam 18.00 gibi gittiğimiz için tam kapanmak üzereydi ama köfteleri tatma şansı bulduk. Mekan temiz ve ferah personel işini biliyor. 


Köfteden önce piyaz söyledik. Klasik köfteci piyazında fasulye kıvamında pişirilmiş ve lezzetliydi. Dükkanın kapanmasına dakikalar kala taze ekmek için fırına eleman göndermesi de dikkatimizden kaçmadı. Köfte ne İnegöl gibi lastiksi kıvamda ne de Sivas köftesi gibi dolgun ve hafif sert değil. İkisinin ortasında ve biraz ev köftesi ya da arabacı köftesi lezzetinde. Ben tadını çok beğendim yanında soğan biber domates ile servis ediliyor. Köftecide beklentiniz nedir bilmem ama ben yedikten 1 saat sonra midemde hiç etki bırakmayanı severim. Eti iyi seçtikleri belli, ayrıca iç malzemede etin fazla olması da tadını arttırıyor. Soğan ve sarımsak dengesini iyi ayarlamışlar.


Köfte haricinde antrikot ve biftek de yiyebilirsiniz ama benim tavsiyem klasik ikili köfte-piyazdan şaşmayın. Servis Pazar hariç hergün 11 gibi başlayıp 16-17 gibi bitiyor. İzmit'in meşhur Çenesuyu burada cam şişede eski usul veriliyor aklınızda olsun. Tavsiye ederim.

MİSKE RESTORAN - DENİZLİ

ZTK maçı için Denizli seyahati çıkınca daha önce şehre gelen ve lezzet noktalarını dolaşan dostum Reha Tartıcı'dan tavsiye aldım. Bana şiddetle ve hararetle Miske Restoranı önerdi. Ben de karlı ve soğuk bir havada İzmir'den araba kullanarak Denizli'ye aç ve yorgun gelince onun tavsiyesine uyarak Çamlık mahallesinde Miske Restoranı buldum. Burası bir aile işletmesi ve sahipleri Gaziantep'den buraya göç eden Kılınç ailesi. Baba Mehmet Kılınç Denizli'de ilk lahmacun fırınını açtıktan sonra 1998'de işi büyüten oğulları Mahmut ve İbrahim bu restoranı hizmete açmışlar. Burası tipik bir Antep lokantası ve lezzetler oraları aratmıyor. Günün her saatinde bulabileceğiniz Beyran çok tutuluyor ve gerçekten lezzetli. Özellikle eksi derecede bir havada adeta ilaç niyetine içtik. 



Masaya ilk gelenler içinde organik ve sağlıklı ürünlerin olduğu karışık salata, içli köfte ve lahmacun. İçli köftenin harika bir tadı var. Formülünü veremiyorlar çünkü annelerinin evde yaptığı şekilde hazırlıyorlar. Özellikle fındık değil normal lahmacun istedim ve karşıma tipik bir Gaziantep lahmacunu çıktı. Sarımsaklı ve çıtır çıtır lahmacun da damağımızı şenlendirdi. Doğal ve kaliteli malzeme kullanarak katkı maddesi olmadan yemeklerini hazırladıklarını anlatan Mahmut Kılınç servis kalitesine de önem verdiklerini üzerine basa basa ifade etti. 



Bizim için ortaya karışık bir tadım menüsü hazırlanmıştı. Böylece az az bütün kebap ve et çeşitlerinin tadına bakma şansımız oldu. Döner yağı kararında ve lezzetliydi. Aslında gelen kebap ve etlerin içinde beğenmediğim olmadı. Belli ki eti seçerken büyük özen gösteriyor ve işlerken de ustalıkla tamamlıyorlar. Bir de hep söylüyorum işinizi sevgiyle yaparsanız ortaya kötü bir sonuç çıkması mümkün değil. Karışık tabakta illa ki bir seçim yapmam gerekirse kuzu şişi bir tık öne geçirebilirim. Yumuşacık ve adeta ağızda dağılıyordu. 



Pirzola ve Adana'nın da hakkını vermek gerek. Bizim tabakta istemediğimiz için tavuk yoktu ama yan masada gördüğümüz kanat ızgara gerçekten iştah açıcıydı. Bu karışık tabak iki kişilik hazırlanmıştı. Tek kişi isterseniz Baron adını verdikleri tek kişilik karışık tabağı alabilirsiniz. Etin iyisi kendini hemen belli ediyor. Ama önemli olan 2 saat sonrasında mideden gelen tepkidir bence.. Burada yediklerimiz bizi sonrasında hiç rahatsız etmedi hatta maç sonunda da gidip Beyran ve lahmacun ile tekrar yaptık. 



Bir Antep restoranında yemek sonrasında iyi bir tatlı olmadan olmaz. Miske baklava ve tatlılarını doğrudan Gaziantep'den getiriyor. Bilenler bilir eğer Antep'de baklava yerseniz başka yerde yediğiniz bütün baklavaları sorgulamaya başlarsınız. Havuç dilimi, fıstıklı sarma hepsi taze ve lezzetli. Üstüne çay ile beraber Antep fıstığı ikram edilince diyecek bir şey kalmıyor. Mahmut ve İbrahim kardeşleri güler yüzleri ve işlerine tutkuyla bağlı olmalarından dolayı kutluyorum. Eğer yolunuz Denizli'ye düşerse mutlaka denemenizi öneriyorum.

ABDÜSSELAM BALABAN - ESKİŞEHİR

Eskişehir'de ne yemeli sorusunun cevabını pek çok kez "çibörek" olarak veren birisi olarak bu kez farklı bir lezzetin tadına bakmak istedim. Aslında aklımda Odunpazarı Köfteci Ahmet vardı ama vaktimiz kısıtlı ve merkezde olunca Balaban Kebabı denemeye karar verdik. Bu nedenle kısa bir araştırma sonrasında Abdüsselam'ı bulduk. Mekanın girişini bulmak zor olabilir çünkü tabela ufak ve bir lokanta göremiyorsunuz. Küçük bir kapıdan işhanı benzeri bir yere girdikten sonra koridorun sonunda mekanı görüyorsunuz. içerisi ufak ama ününden dolayı her daim dolu.


Bu yemeğin mucidi Abdüsselam Usta'dan bayrağı devralan Necdet Bey ve oğlu tarafından işletilen restoranda menüdeki seçenekler içinde karışık tabak en güzeli. İçinde dört tane köfte ve bir şiş et olan Balaban kebabı sipariş edebilir ya da sadece et ve köfte de isteyebilirsiniz. Balaban kebabı bir hayli fazla olan pide üstüne salçalı sos, yoğurt ve bol tereyağı ile servis edilen et ve köfteden oluşuyor. Pidenin bu kadar çok olmasına anlam veremesem de herhalde doymak için diye düşündüm. Çok yağlı gibi gözüküyor ama bana göre normal. Yine de yağ ile arası olmayan salata insanlarının uzak durmasında fayda var. 


Etlerin lezzetine diyecek lafım yok. Belli ki güzel et alıyorlar bunun için lezzet fevkalade. Ben bu kadar pide ve sos içinde yüzmese daha mutlu olabilirdim. Yine de denediğim için pişman olmadım hatta daha bol vaktim olduğunda bir kez daha gitmek isterim. İnternet ortamında yorumlara baktığımda ise Balaban konusunda insanların grisi olmadığını gördüm. Beğenen yere göğe sığdıramıyor beğenmeyen de felaket yorumlar yazmış. Damak tadına karışamayacağıma göre ben beğenenlerin tarafında yer alayım ama müptelası olacak kadar değil diye de not düşeyim.


Siz bence kendiniz deneyin ve kararı verin. Bu tür yerel lezzetleri ve gizli kalan mekanları bulunca desteklemek şart. Tam şehrin merkezinde ama bulmak için çaba harcamanız gerekir. Afiyet olsun.


LİMAN LOKANTASI - RİZE

Rize maç anlatmak için sık sık gittiğim bir şehir. Geçen aya kadar her defasında Trabzon ve civarında yemek yiyerek Rize'ye tok gittiğimiz için meşhur Liman Lokantasını ziyaret etmek için biraz geç kaldık. Geçenlerde gittiğimde yolda hiç durmadan doğruca Liman Lokantasına giderek harika lezzetlerin tadına bakma şansı buldum. Rize merkezde yer alan Liman uzun yıllardır kalitesini korumasıyla ünlenen bir yer. Soğuk ve yağmurlu bir havada öğle yemeği saatinde zor bela bir masa bularak oturdum. Talk show yapabilecek kadar esprili ve hazırcevap garsonuma niyetimin az az ne kadar olabilirse fazla çeşidin tadına bakmak olduğunu söyledim. Tabii ki buranın olmazsa olmazı kavurma, döner ve kurufasulya sipariş ettim.


Hayatta unutulmaz üçlüler vardır. Metin-Ali-Feyyaz, MFÖ ve tabii ki Rakı-Peynir-Kavun gibi... Rize'de yemeğe oturduysanız üçlü Kavurma-Döner-Pilavüstü Kuru şeklinde oluyor. Efsane üçlü içinde tek tek değerlendirme yapmam gerekirse tereyağında pişen pilav tane tane ve çok lezzetliydi. Üstünde arz-ı endam eden kurufasulye ise sadece bu bölgede böyle lezzetli hale geliyor. Dönere gelirsek, İstanbul'da Rize dönerinin temsilcisi Beşiktaş'taki Karadeniz Asım Usta'da yıllardır döner yiyen biri olarak ustanın değerini bir kez daha anladım. Liman Lokantasının döneri çok iyiydi ama bölgedeki etin lezzetiyle bunu yapmak nispeten daha kolay. Asım Usta aynı tadı hatta bir tık fazlasını İstanbul şartlarında yakalıyor. Ama dedim ya döner çok iyiydi.


Masanın en iyisi ise şüphesiz ve tartışmasız kavurma. Rize'de kavurma yemeden dönerseniz hayat boyunca yediğiniz diğerlerini kavurma sanabilirsiniz. Liman bu işi iyi yapıyor ama benden söylemesi et biraz yağlı hassas mideli arkadaşlara göre değil ama lezzeti veren o yağ zaten. Menü çok geniş ben sarmanın da tadına baktım ve karalahananın ne kadar lezzetli olduğunu yine hatırladım. Buralarda haşlama ya da tepsi pirzola da yemek mümkün ama kavurma-döner-kuru üçlüsünden vazgeçmek aptallık olur. 


Kavurmalı pide yine en fazla tercih edilen yemeklerden birisi. Unutmadan bol köpüklü ayran çok lezzetli. Hazır ayrana alışan bünyelere biraz ekşi ve ağır gelebilir ama doğal ayran böyle olur. Yemeğin ardından tatlıya da yer bırakmanız gerekiyor çünkü liman lokantasına sadece tatlı için gidenlerin de olduğunu gördüm. Buranın spesyal tatlısı: Turbo. Adından da anlaşılacağı gibi yedikten sonra turbo moduna geçiyorsunuz. Fırında sütlaç üstüne kadayıf ve bol fındık. 


Dilerseniz üstü bol fındıklı kadayıf da yiyebilirsiniz, o da çok başarılı. Fiyatlar Ocak 2017 itibariyle yukarıda yazıyor, çok ucuz değil ama kullanılan malzeme ve lezzet açısından sonuna kadar hak ediyor. 


BOLU LOKANTASI- KONYA

Konya denince akla ilk gelen tabii ki etli ekmek oluyor. Bugüne kadar hem basketbol hem de futbol maçlarının anlatımı için sık sık gittiğim Konya'da bir türlü fırsat bulup gidemediğim Bolu Lokantasına son seyahatimde uğradım. Hava sıcaklığının -6 derece olduğu bir günde kar buz içindeki merkezde arabamızı koyacak bir park yerini zor bela bularak hedefimize ulaştık. Burası ufak salaş bir mekan İstanbul'daki kır pidecisi havasında ama iş lezzete gelince orada bir durmak gerekiyor. Adının Lokanta olmasına aldanmayın menüde sadece etli ekmek ve Mevlana var. İçerisi sürekli kalabalık ama bir yer bulup oturuyoruz. Masaya turp ve maydanoz ile açık ayran geliyor.



Etli Ekmek ve Mevlana istiyoruz. Ayran köpüklü hafif ekşimsi ve sanayi tipi ayrana alışan bünyeler için fena halde baştan çıkarıcı. Servis hızlı ve masaya siparişler çok çabuk halde geliyor. Etli Ekmek bugüne kadar Konya'da yediğim diğerlerinden çok farklı ve lezzetli. Yerel halkın burasını neden tercih ettiğini şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Et biraz yağlı ama asıl lezzeti de bu veriyor. Pidesi incecik ve kıtır.  Diğer mekanlar kusura bakmasın ama Konya'da daha lezzetlisini yemedim. Sadece İstanbul Kazasker'de Konyalılar Etli Ekmek bu lezzet ile yarışabilir. 



Mevlana ise yine efsane. Üzerine bıraktıkları tereyağı ile ayrı bir boyuta taşınan Mevlana yağlı et sevmeyenlere biraz ağır gelebilir ama lezzetin yağda olduğunu bilenlere tam bir ziyafet. Burası Konya ağız tadına göre harç hazırlıyor, büyük şehirlerdeki "hafif olsun" kaygısını fazla taşımıyorlar bence bu yüzden de inanılmaz bir lezzet yakalamayı başarıyorlar. Yanında mevsimine göre turp ya da yeşil biber ile servis edilen etli ekmekler diğer işletmelerdeki gibi uzun küreklerde değil kesilerek tabağa konuluyor. 



Bu sitenin en önemli amacı gittiğiniz şehirde "en iyi" mekanı bulup size tavsiye etmek. Konya'da daha önce yazdığım restoranlar da belli bir seviyenin üstünde ama etli ekmek konusunda 1 numara Bolu Lokantası. Afiyet olsun.