FLAMİNGO BÜFE - ÇİFTEHAVUZLAR

Türkiye'de en fazla rağbet gören yiyecekler hiç kuşkusuz döner ve köfte. Her bölgede "meşhur" dönerci ve köfteciler var ve damak tadınıza göre size göre en iyisi hangisiyse oranın müdavimi oluyorsunuz. Tam bir döner tutkunu olarak benim için özel olan yerlerden birisi de Çiftehavuzlar'da bulunan Flamingo Büfe...



Burada özellikle döneri çok yağlı sevmeyenler çok rahat edecekler. Gerçek yaprak döner yapan Flamingo etini özel olarak aynı kasaptan aldığı için lezzetini hiç değiştirmiyor ve ustanın formülü benim damak tadıma hitap ediyor. Öğlene doğru takılan dönerin büyüklüğü buranın ne kadar popüler olduğunu size gösterebilir.



Dönere geleceğiz ama burada önceden bir lahmacun yemeden başlamamak gerek. Hatta buraya sadece lahmacun yemek için gelenler bile var. Lahmacunu çok lezzetli ve kıyması ile diğer malzemeleri tam kararında. Mutlaka tadına bakmalısınız.



Dönere tekrar dönecek olursak burada yapılan döner benim tam damak tadıma göre ve İstanbul'da en iyi 3 dönerci arasına kesinlikle girer. İsteyenler tabakta, isteyenler de benim yaptığım gibi özel Yıldız Ekmek arasında veya pide arasında yiyebilir.



Döner ziyafetinden sonra sakızlı muhallebi ya da sütlü tatlıların tadına da bakabilirsiniz. Süper değil belki ama vasatın da biraz üstünde. Hesap ekonomik ve kesenize uygun ama bir sokak büfesi kadar da ucuz değil. İsterseniz yakın bölgelere evlere servisleri de var. Bu arada Şaşkınbakkal'da bir şubeleri de olduğunu hatırlatalım.

Adres: Bağdat Cad. No: 229 Çiftehavuzlar

Telefon: 0216 - 355 1850



PAŞA LOKANTASI - AYVALIK

Ayvalık denince akla hiç kuşkusuz önce dünyanın en kaliteli zeytinyağı sonra da deniz ürünleri geliyor. Haklı olabilirsiniz ama deniz ürünleri dışında da Ayvalık tam bir gurme cenneti. Son gidişimde nasıl olduysa daha önce keşfedemediğim bir yere "Paşa Çorbacısı"na gittim ve önceki yıllarda burayı bilmediğim için hayıflandım. Adı belki çorbacı ama bölgenin lezzetli zeytinyağı ile yapılan 20 çeşit sıcak ve soğuk yemek her gün bulunuyor. 


Mekanın adı eski ortağının Kasımpaşa'lı olmasından geliyor. 2004'de açılan salonda 2006 yılında İzzet Durko ortağından ayrılmış ama Paşa ismini devam ettirmiş. Önceleri sadece çorba çeşitleri ve kurufasulye-pilav satan lokanta gelen istekler üzerine çeşitleri arttırmaya karar vermiş ve bugün 22-23 çeşit yemek bulunuyor. Ben burada Paça içmeden duramıyorum. Sabah erken saatlerde müdavimleri gelmeye başlıyor. Paça'nın yanında tavuksuyu veya işkembe de harika.




Paşa'yı ilk kez yazdığımdan bu yana 7-8 kez daha gittim ve her seferinde farklı bir lezzet keşfettim. Kışın çıkan otlar özellikle Şevket-i Bostan Mayıs sonuna kadar bulunurken yazın zeytinyağlı yemekleri ayrı güzel. Kendi ürettikleri yağı kullanıyorlar ve yemeğe tat veren en önemli faktör bence o yağ. Bamya ağızda dağılıyor, Börülce süper, kabak çiçeği dolması zaten meşhur, bebek kabaklar ise inanılmaz. 



Bu işe gönül verdiği her halinden belli olan İzzet Durko ve eşi işin başında kendileri durarak kaliteden ödün vermeden lezzet üretmeye devam ediyorlar. Hangi iş olursa olsun severek yapılan işin ardında mutlaka bir başarı hikayesi oluyor. Mekanın dışında az masa var ama klimalı salon her öğlen ağzına kadar doluyor zaten biraz geç kalırsanız yemekler de bitiyor. 



Önce çorba ile başlamak isterseniz çeşit çok. Zaten çorbacı olarak işe başladıkları için hepsi de lezzetli. Ama buranın medar-ı iftaharı Ayvalık ve Cunda denince akla ilk gelen Kabak Çiçeği Dolması. Paşa bu işi iyi biliyor...Dolma ile başladık aynen devam edelim, sarma ve lahana dolmaları da kabak çiçeği kadar olmasa da güzel.. Tabii ki asma yaprağının mevsimi dolmanın daha iyi olmasında önemli bir faktör... Bu sene kabak çiçeğinden mücver yapan İzzet Durko yepyeni ve inanılmaz bir lezzet yaratmış. 



İzzet Beyin bizzat başında olduğu yemek tezgahına giderek kendinize bir tabak yaptırabilirsiniz. Hatta yaptırmayacaksanız buraya gitmeyin. Ama tezgahın başında o kadar çeşit karşısında kısa bir şaşkınlık yaşamıyor değilsiniz. Benim gittiğim gün favorim olan arnavut ciğeri de vardı ve harika yapmışlardı, tabağa biraz tereyağlı pilav, karışık kızartma, börülce yemeği koydurdum hepsi çok lezzetliydi. Zaten sıcak yemekleri bu kadar lezzetli yapan yer az bulunur.



Bu yemeğin üstüne bir de tatlı yemeden olmaz. Ayvalık denince akla gelen yerlerden biri olan Güler Pastanesi iki adım mesafede olunca onların meşhur Lor Tatlısı üzerinde sade dondurma ile servis ediliyor. Bu tatlıyı inanın başka bir yerde yemenize imkan yok.



Son gidişimde ise favori tatlımı burada buldum. Çok sevdiğim kalburabastı olunca akan sular durur. İzzet bey bu tatlıyı büyüklerinden gördüğü gibi yapıyor. İşin sırrı külsuyunda, evet yanlış okumadınız kış ayları boyunca zeytin ağacından çıkan külleri topluyor ve tatlıyı bu suyla hazırlıyor. Lezzetini anlatmam mümkün değil. Bu harika lezzeti ister dondurmalı ister dondurmasız yiyebilirsiniz. 



İzzet Durko tezgahta eşi kasada duruyor ve güleryüzleri servis elemanlarına da yansımış durumda. Tam 38 yıldır Ayvalık'a giderim Paşa Lokantası benim için 1 numaraya oturdu bile. Ayvalık'a yolunuz düşerse mutlaka gitmelisiniz. Yeri çok kolay meydanda otobüs yazıhanelerinin arkasındaki sokakta...

Adres: Vural Pasajı arkası no:18 Ayvalık 
Telefon: 0266 3125018

ALBERTO SORDİ GALLERİA - ROMA

Roma'da şehrin tam merkezinde bir otelde kaldık "Hotel Regno" tam alışveriş caddesi olan Via Del Corso'nun üzerinde yer alıyordu. Bizim otele en yakın yerlerden biri olan ve şehirdeki tek alışveriş merkezi diyebileceğimiz Galleria Alberto Sordi bizdeki zevksiz mimariyle yapılmış AVM'ler gibi değil tabii ki... Tarihi dokunun içinde muhteşem bir yapı ve ünlü komedyen Sordi'nin adı verilmiş. 



Burada küçük bir gezinti ile bazı ünlü markalara ulaşma şansınız bulunuyor. Mimari açıdan da sizi çok etkileyecek bir iç yapıya sahip olması da mükemmel. 



Burada yan yana iki restaurant var. Birisi yukarıda olan ve daha basit masalara sahip olan sadece atıştırmalık ve içecek çeşitlerini bulabileceğiniz bir yer, diğeri ise bitişiğinde ama masalarından hemen ayırabileceğiniz Galleria Restaurant. Roma'da hava 31 derece ise burada klimalı ortamda oturmak inanın ilaç gibi geliyor. Ama asıl sürpriz masaya oturunca başlıyor. 



Restaurant öğle servisinde çevrede çalışan beyaz yakalılara hizmet veriyor. Öyle ki benim şortla oturmam bir yana takım elbisesiz kimse yoktu. Etrafta yer alan turistik restaurantlara göre biraz daha pahalı ama inanın arada gece ve gündüz gibi fark var. Masaya oturunca hemen kesekağıdı içinde ekmek ve içecek servisi başladı. Zeytinyağı ve balsamikle ekmekler harika bir başlangıç oldu. 



Ama asıl başlangıç domatesle birlikte gelen ve üzerine pesto sosu gezdirilmiş mozzarella oldu. İtalya'da yediğimiz en güzel mozzerella buradaydı. 



Sonrasında tercihimiz makarna oldu. Ebru özel peynir karışımıyla hazırlanmış el yapımı fettucine sipariş ederken ben klasik olarak spaghetti pomodoro yani domatesli makarna istedim. Makarnalar el yapımı olunca sosuyla birlikte tadı mükemmel oluyor. 




Yanında soda ve suyla birlikte bu yemek bize 42 euroya patladı ama son günümüzde iyi ki buraya geldik. Galleria'nın içinde masalar var ama isterseniz özellikle akşam yemeği için çok şık bir iç mekan da sizi bekliyor. İçeride dekorasyon da muhteşem. 



Adres: Galleria Alberto Sordi 5300100 Romaİtalya (Trevi)

CASA DEL VİN SANTO - FLORANSA

İtalya'da Roma'da kaldık ama günübirlik olarak Floransa'ya gittik. Sabah erken saatte Termini'den kalkan hızlı trenle 1 saat 20 dakikada Floransa'ya vardık. Roma tarih bakımından eşsiz bir şehir ama Floransa bence bambaşka. Şehirde dolaşırken kendinizi bambaşka bir çağda hissediyorsunuz. Hele bir de Dan Brown'un "Cehennem" romanını okuyanlara şehrin sokakları bir başka geliyor. 



Uzun bir yürüyüşle şehrin ara sokaklarını keşfettikten sonra turistlerin fazlaca gitmediği ve İtalyanların rağbet ettiği bir yer aramaya başladık. Meydanın içinden Dante müzesine giderken ara sokağın başında "Casa del vin Santo" bizi adeta buyur etti. Dışarıda masası olmadığı için turistler fazlaca oturmuyordu ama 31 derece sıcakta klimalı salonda oturmak daha iyi geldi. 



Burası tipik bir İtalyan restaurantı ve masaya oturur oturmaz hemen ne içeceğinizi soruyorlar. O sıcakta litrelik soda ve buz gibi bira en iyisidir. Burada tam pizza fırınının yanında oturduğumuz için önce pizza istedik. Ortaya tek bir pizza siparişi verdik. İtalya'da Porçini mantarlı Pizza yemeniz gerekiyor. Burada gerçekten iyi yapıyorlar. 



Ustamız özenle pizzayı hazırladı ve Porçini Mantarı çok ama çok lezzetliydi. 



İtalya'ya geldiğimiz ilk günden beri yiyemediğimiz deniz mahsüllü spaghetti için Floransa'yı bekledik ama iyi yapmışız. Yine ortaya gelen ve paylaşarak yediğimiz spaghettinin içinde inanılmaz taze midye,kum midyesi, sübye,kalamar,karides ve ahtapot vardı. İtalya'da bu spaghetti sosun suyunda haşlanıyor ve bu ayrı bir lezzet katıyor.



Uzun süre masada kalan İtalyanlar yemeklerini ağır ağır yiyorlar. Bize de daha fazla değişik çeşidin tadına bakmak ve biraz ayaklarımızın dinlenmesi için uzun süre oturduk. Son olarak yine ortaya İtalyanların spesyali Ravioli geldi. Bu lezzetin doruk noktası oldu. 



Floransa'da mutlaka gitmenizi tavsiye edeceğim bir mekan burası. Yemekte içecekler ile birlikte 48 Euro hesap ödedik. 

Via Porta Rossa, 15 50123 Firenze İtalya



LA SCALETTA DEGLİ ARTİSTİ - ROMA

Uzun süredir eşimle birlikte planladığımız İtalya seyahatini nihayet gerçekleştirdik. Roma'da şehrin tam kalbinde yer alan Hotel Regno'yu booking.com'dan bulmuştum ve inanın daha merkezi yerde bir otel olamaz. 5 gün boyunca otelle ilgili sorun yaşamadık. Roma'da tarihi yaşamak ve uzun süren yürüyüşlerle şehri keşfetmek gerçekten bir harika. Ama işimiz biraz da yemek olduğundan size en sevdiğim restaurantları tanıtacağım. 



İlk olarak Ebru'nun önceden bir yazıda okuduğu ve aslında "Bir İstanbul Masalı" dizisini seyredenlerin yakından hatırlayacağı "La Scaletta Degli Artisti" restaurant ile başlayalım. Burası Rönesans'ın en önemli mimarı Bernini'nin yaptığı muhteşem "Dört Irmak Çeşmesi" nin de bulunduğu Piazza Novana'nın hemen arka tarafındaki paralel sokakta yer alıyor. Sadece La Scaletta adını taşıyan ve Pantheon'a yakın bir başka yer daha var karıştırmayın. 



Buraya sıcak bir öğleden sonra ilk olarak geldik ve sokağın serinliği ile dışarı konan masalar bizi hemen kendimize getirdi. Sade ama şık bir mekan ve güleryüzlü Romen garsonlar masaya hemen soğuk su getirdiler. 



Biz biraz enerji alıp geziye devam etmek için pizza sipariş verdik. Ben klasik Margherita söyledim Ebru ise mantar takviyesiyle istedi. Pizzalar güzeldi ve tam kararında bir hamurla hazırlanmıştı. 



Yeşil salata ile birlikte pizzaları mideye indirdik. Daha önce bir başka blogger'ın tavsiye ettiği tiramisu ise çok orijinal bir servisle kavanoz içinde masamıza geldi. 



Tiramisu buysa biz Türkiye'de ne yiyoruz acaba diye sormadan edemedim. Güzeldi hatta muhteşemdi. Bu yemekte iki pizza bir salata bir tiramisu bir kadeh şarap ve bir bira ile büyük maden suyuna 40 euro hesap ödeyerek mutlu bir şekilde ayrıldık. 
Aynı günün akşamında benim asıl hedefim Julia Roberts'ın "Ye, Dua et, Sev" filminde yer alan ve ağaçlarla çevrili sokağın ortasında bir ada gibi duran yerdi ama rezervasyon yaptırmadığımız için masa bulamadık ve tekrar La Scaletta'nın yolunu tuttuk. 



Akşam yemeğinde menümüz biraz daha değişik oldu tabii ki. Tunus'lu şefimiz bizi güzel bir masaya alıp kendi tavsiyesi olan bir şişe beyaz şarapla ödüllendirdi. Masaya burasının spesyali olan mozzeralla di bufalo gelince İtalya'da olduğumuz için dua ettik. Gerçekten harikaydı. 


Pesto sosu ve yanında sıcacık kaşarlı pideyle servis yaptılar. Bunun üstüne ızgarada özel soslu somon yemeyi tercih ettik ve çok beğendik. Burada özellikle deniz mahsulleri tam kararında hazırlanıyor. Somon yanında ıspanakla servis ediliyor. 



Akşam yemeğinde deniz mahsullü spaghetti ya da özel soslu biftek de tercih edilebilir. Sokakta zaman zaman masalara yanaşarak müzik yapanlar da geceyi renklendiriyor. Akşam yemeğinde 1 şişe şarap açınca hesap 57 Euro oldu. 

Roma'ya yolunuz düşerse mutlaka uğramanız gereken bir mekan olarak size şiddetle tavsiye ediyorum. Buradan çıkınca Piazza Novana'da bir dondurma yedikten sonra geceyi tamamlayabilirsiniz. 

DEM MEYHANE - ANKARA

Ankara'ya bu sezon çok sık gittiğimi söylemiştim. Çoğu zaman günübirlik olarak gittiğimiz için akşam yemeğinde çoğu zaman havalimanında geçiştirmek zorunda kaldık. Son gidişimizde ise akşam birşeyler içecek vaktimiz vardı ve biz de tavsiye üzerine Çankaya'da bulunun bir Rum Meyhanesi olan Dem Meyhane'de karar kıldık. Çankaya'da yeri çok kolay...

Mekana adım atar atmaz doğru yere geldiğimizi anladık çünkü daha ilk masada hepimizin özellikle de benim çok sevdiğim gazeteci-yazar Bekir Coşkun dört kişilik bir grupla oturuyordu. Bir mekanın güzelliği biraz da müşteri kalitesiyle doğru orantılıdır ve Dem bu konuda tam not aldı. 



Masaya oturunca 10 çeşit soğuk mezeyi hazır halde bulduk. Mezeler doğru malzemelerle hazırlanmış ve lezzetliydi. Biz çok açtık ama bu mezeler arasında seçim yapmak gerekirse patlıcan ezme ile barbunya pilaki bence en iyileriydi. Fava ise yediklerim arasında ilk 5'e girer...



Masada fiks menü ile verilen soğuklardan sonra lezzetli ara sıcaklar servis edildi. Burada yaprak sarma uzak ara en iyisiydi. Masaya gelir gelmez hemen tükendi. Ben tam bir ciğer hastası olduğum için Arnavut ciğerini dikkatle yedim ve gerçekten ağızda dağılıyordu. Börek ise içlerinde en az beğendiğim olmasına rağmen idare ederdi...


Ana yemek olarak ise balık ya da köfte servis ediliyor ama ana 
yemeğe pek haliniz kalmadığını hatırlatmakta fayda var. Ankara'da 
elit bir müşteri kitlesine sahip olan Dem Meyhane'de fiks menü 
fiyatı limitsiz içki ile birlikte 60 TL.. Yemeğin sonunda meyve ve 
tatlı servisi ile gece tamamlanıyor. 




Bu arada unutmadan hatırlatmakta fayda var, gecenin ilerleyen 

saatlerinde bir gitar ve bir kemanla harika müzik yapan iki usdat 
masaları dolaşıyor. Kulağınıza klarnet sokan İstanbul çalgıcılarına 
inat yan masayı bile rahatsız etmeden harika bir repertuvarla 
gecenize renk katıyorlar. Çankaya'da keyifli bir gece için tavsiye 
ederim.



Dem Meyhane
Ahmet Mithat Efendi sokak
No:7/B Çankaya - Ankara

Telefon:0312 439 33 39 - 439 99 39
E-mail: info@demmeyhaneankara.com




BABA ONBAŞILAR- ADANA

Bu sezon sık sık maç anlatmak için Mersin'e gittik. Bu seyahatlerde tabii ki uçakla Adana'ya indik. Ama ne hikmetse sezon boyunca Adana'da bir yerde yemeden direkt olarak Mersin'e geçiyorduk. Geçen hafta ben isyan bayrağını çekince uçaktan iner inmez bize daha önceden tavsiye edilen Baba Onbaşılar'a gittik. Merkezi bir yerde ara sokakta şık ve özenli bir görüntüsü olan mekan tertemiz olmasıyla da tam not aldı.


Masaya oturur oturmaz enfes mezeleri hazırlayan hanımefendi hemen geldi ve bize mezelerle ilgili bilgi vermeye başladı. Tabii ki burada kebap yemeniz gerekiyor ama içki isterseniz baştan mezeyle başlamakta fayda var. Masaya gelen tepsiden Cunda usulü ezme, Kereviz , Özel patlıcanlı salata ve kızartma ile başladık. Bütün mezeler çok lezzetliydi. Tabii ki Adana'da olunca masaya oturur oturmaz zaten maydanoz ve nane tabakları siz istemeden geliyor


Mezelere hücum ederken sırada minik lahmacun ve peynirli pide var. Detaylar önemlidir diye hep söylüyorum ama bu ufacık lezzetlerde kullanılan malzeme bile kaliteyi hemen belli ediyor.


Burada salata taze malzemelerle ve özenle hazırlanmış. Kullanılan zeytinyağını ve nar ekşisini ise çok beğendim. İşin içine kadın eli değince salata da böyle geliyor masaya işte...


Adana kebapçılarında sürekli aynı hatayı yapıyoruz ve baştan gelen bu lezzetlerle karnımızı doyurup en sonda gelen kebaba yer bırakmıyoruz onun için eğer uzun oturmayacaksanız bu mezelerden çok az alın. Bizim gibi uzun oturacaksanız bile assolist kebaba mutlaka yer ayırın. Mekan sahibinin ısrarıyla sadece bu mevsimde çıkan patlıcanla ve kuzu etiyle yapılan güvecin de tadına baktık. Bol sarımsak ve soğanlı güveç ağır ateşte 6-7 saat pişen etiyle harikaydı.



Gelelim asıl assoliste yani kebaba... Adana'da kötü kebap yeme şansınız zaten yok çünkü standartını belirlemişler ve her işletme aynı standarta uymak zorunda. Ama küçük dokunuşlarla kebap daha güzel hale gelebiliyor. Baba Onbaşılar kebabın hakkını veriyor ve iyi pişmiş halde servis ediyor.

Hesaba gelince gayet makul, ucuz değil ama pahalı da sayılmaz. Adana'da güzel bir akşam yemeği için tavsiye ederim.

Adres: Cemal Paşa Mah. Ethem Ekin Sokak Önal Apt. No 36 Gazipaşa- Adana 
0322 4545824


DOSTLAR IZGARA- ORHANGAZİ

Orhangazi ilçesi sadece doğal güzellikleriyle değil köftesi ve et ürünleriyle de tam bir gurme cenneti. Daha önce başka bir yazımda belirttiğim gibi 15 yıl önce Bursa'ya Tofaş'ın maçlarını anlatmak için  giderken tesadüfen keşfettiğimiz ve sonrasında her yolculukta rutin olarak köfte yemek için durduğumuz "Dostlar Izgara" aradan bu kadar yıl geçmesine rağmen kalitesinden ödün vermeden yoluna devam ediyor. Geçen hafta Ayvalık dönüşünde buraya tekrar uğramaya karar verdim. Orhangazi merkezde caminin hemen sağında yer alan dükkanda masalar, oturma düzeni hatta garson ve şef bile değişmemişti. Oturunca siparişi alıp hızlıca servise başladılar ve önce buranın özel piyazı masaya teşrif etti. 



Yan taraftaki fırından alınan ve ne zaman gitsem sıcak olarak masayaa getirilen ekmek bile ufak bir detayın işi nasıl güzelleştirdiğini kanıtlıyor. Bu dükkanda hiç 2-3 saatlik ekmek yemedim. Sıcacık ekmek tahrik ediyor ama karnınızı doyurmamaya dikkat edin çünkü köfte ziyafeti sizi bekliyor.


Burada sadece köfte çeşitleri mevcut ama İnegöl köfte yemelisiniz. Acılısı ve kaşarlısı da bulunuyor. İsterseniz karışık köfte alın buna karışmam ama tavsiyem İnegöl klasik köfteden şaşmamanız. Köftede kullanılan etin kalitesini ilk ısırıkta anlayacaksınız.


Bursa çevresinde olup da yemeğin yanında Uludağ Gazozu içmemek mümkün değil. Eskiden Bursa'da sanki daha farklı bir tadı varmış gibi gelirdi ama artık İstanbul'da da aynı gazoz tadını bulabiliyoruz. Resimde yer alan köfte 1.5 porsiyon bunu da belirtmekte fayda var.


Basitlik her zaman mükemmelliği getirir. Ama mükemmel olmak için detayları da gözden kaçırmamakta fayda vardır. Mesela domatesin tadı gibi... Yemeği afiyetle yedikten sonra yıllardır tadına hasret kaldığım Kaymaklı Kemalpaşa tatlısına sıra geldi. Kemalpaşa Tatlısı kendi halinde normal olsa da Dostlar Izgara'nın özel manda kaymağıyla bir anda sınıf atlıyor.


Artık karnınız doydu biraz yürüyüş yapıp çarşıyı dolaşabilir ve doğal ürünler satan dükkanlardan taze ve organik ürünler alabilirsiniz. Orhangazi gibi küçük bir yerde Dostlar Izgara ve Sezgin Izgara gibi iki harika yer olması büyük şans. İş köfteye gelince Dostlar ete gelince Sezgin. Ben ikisini de aynı derecede seviyorum.